İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul İstiklal Caddesi’nde meydana gelen hain saldırı hakkında yaptı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstiklal Caddesi’nde 6 kişinin öldüğü, 81 kişinin yaralandığı terör saldırısına ilişkin olarak, “İktidar; bir teröristin, mülteci kılığına girerek 4 koca ay kaçak şekilde ülkemizde yaşamasına göz yummaz. İktidar, kontrolsüz göç politikası uygulayarak sınırlarımızın kevgire dönmesine sessiz kalamaz, teşvik edemez!” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti lideri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve iktidara seslendi, “Herkes aklını başına alsın! Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz! Türkiye’yi yönetenlerin işi sızlanmak değil, bank tartışmaları açıp siyasi yakantop oyunlarından medet ummak değildir! Milletimizin güvenliği için ne gerekiyorsa onu yapmaktır!” diye konuştu.
Terör saldırısındaki zanlının Suriye uyruklu olduğuna ve ülkeye kaçak girdiğine dikkat çeken Akşener, “Bu acı olayın bir de kaçak göç boyutu var. Sığınmacı meselesinin bir milli güvenlik meselesi olduğunu dile getiriyoruz. Gösterilen müsamaha nedeniyle sınır güvenliğimiz ortadan kalktı” diye konuştu.
“Bu düzen; haram, yıkım, ihanet düzenidir” diyen Akşener, “Böyle bir düzene de ancak ‘kahrolsun düzen’ denir!” ifadesini kullandı.
Akşener’in açıklamasından satır başları şöyle:
“Yine canımız yandı, kalbimiz acıdı. PKK/PYD/YPG terör örgütünün bombasının ateşinde hikayelerimiz yarım kaldı. Terör kandan, acıdan, korkudan, şüpheden beslenir. Amacı her zaman aynıdır. Devleti baskılayıp, millet iradesini teslim almak ister. Ülkenin huzurunu bozmak ister. Biz büyük Türk milletiyiz, tarihimizin her döneminde kirli emellere karşı direndik. Kimden gelirse gelsin, kimlerin mesajını taşırsa taşısın, asla korkmadık, yılmadık!
T.C., tarihi boyunca uluslararası terörle mücadele konusunda takdir toplayan, teröre karşı duruşu her daim son derece net olan güçlü bir devlettir. Milletçe, maalesef ağır ve acı hatırlara sahibiz. Bombalar, saldırılar, suikastler… Bir çocuğu babasından, bir kadını eşinden eden, bir aileyi torunundan kopartan yüzlerce olay yaşadık.
Biz çadırımızı sırtlanlarımızın yolu üzerine kurduk, ancak tüm tuzaklara karşı önlem alabilecek güçteyiz. Zor günlerimiz oldu, nefessiz kaldığımızı hissettiğimiz anlar oldu. Bugün de aziz vatanımızın üzerindeki planları, terör üzerinden uygulamaya çalışanlar şunu iyi bilsin ki, biz devlet ve millet olarak bölücü terörle 40 yıldır sarsılmaz bir iradeyle mücadele ediyoruz. 140 yıl olsa da teröre teslim olmayacağız!
Devletimizin yanında dururken, devlet benim diye ortalıkta gezenlerin işlerini yapıp yapmadıklarını böyle acılı zamanlarda gözden geçirmek zorundayız. Millete yaptıkları hizmetin bir vatan borcu, namus borcu olduğunu söylemek zorundayız. Devletimizin yanındayız ama her yanındayız! Çünkü devlet biziz! Devlet, koltuk sahiplerinin babalarının malı değildir! Devletimiz, milletçe bu dünyada sığındığımız büyük birlikteliğimizdir. Herkesin eşit derecede hak iddia edebileceği kadar da hayata dairdir. Devlet bu yüzden değerlidir, kutsaldır. Devletimizin yanında olduğumuz kadar içinde olabilmeliyiz. O devlet sadece milletin varlığına dairdir. O devlet ki, vatandaşının can, mal, ırz ve namus güvenliğini sağlamak en temel görevidir. O devlet ki bir yandan milletimizin refah ve kalkınmasının yolunu açarken, bir yandan da insanımızın sokakta gezerken arkasını kollamadığı bir toplum düzenini temin eder. Düzen denen şey de bundan başka bir şey değildir. Hakça, adilce hizmet veren kerim bir devlettir. Hükümet de bunu sağlamaya söz veren bir avuç insandır. Ayrıcalıkları, milletin kendilerine verdiği görevi yerine getirmekten ibarettir. Sözlerini yerine getirmediklerinde de ceketlerini alıp giderler. Gerekirse hesap verir, ceza çekerler. Millet iradesi en büyük mahkemedir.
Terörle mücadele, iktidarın milletimize verdiği sözün hakkını vermesi gereken alandır. İktidarın büyük ciddiyetle devleti idare etmesi, tehditleri ortadan kaldırması gerekir. Terörle mücadele ciddiyetsizliği, siyasi ihtirasları, iktidarın birbiriyle çelişen açıklamalarını kaldırmaz. Kusursuz işleyen devlet aklı olmadan yapılamaz, hiçbir aşamada hata yapılamaz. Terörle mücadele yapılan ilk hata, son hatadır.
Terörle mücadelenin bazı altın kuralları vardır. Devletin görevlerinden biri, hiçbir zaman kaybetmeden faili yakalamak ve olayın arkasındaki güçleri aydınlatarak, tekrarlanmasın diye gereken önlemler almaktır. İktidarın esas önceliği, terör eylemine daha yapılmadan engel olabilmektir. Bir terörist, ülkemizde bomba yapmaya karar vermişse, iktidarın görevi, devlet kurumlarını onu etkisiz hale getirmek için harekete geçirmektir. Devlet, teröristlerin ayakkabı numarasına kadar bilir. İktidarın görevi o teröristleri, tek bir vatandaşın burnu kanamadan onları etkisiz hale getirmeyi çok daha iyi bilmektir. Terörle mücadelede sınır güvenliği de çok önemlidir. İktidar; bir teröristin, mülteci kılığına girerek 4 koca ay kaçak şekilde ülkemizde yaşamasına göz yummaz. İktidar, kontrolsüz göç politikası uygulayarak sınırlarımızın kevgire dönmesine sessiz kalamaz, teşvik edemez!
Devlet, vatandaşların doğru bilgiye ulaşmasını sağlayıp, korku iklimine engel olmakla görevlidir. Hem korkuyor, hem şüpheye düşüyorsanız, terör eylemi amacına ulaşmış demektir! Sokaklarda yürüme özgürlüğümüz, bilgiye erişimimiz elimizden alınmışsa, terör amacına ulaşmış, yetkiyi alanlar da işlerini yapmıyor demektir! Dezenformasyonla mücadele de terörle mücadelenin ilk şartlarından biridir. Ama bu medya karartmasıyla değil, doğru bilgilendirmeyle yapılır!
Devlet geleneğimizde; her tuzağı, her belayı iktidar koltuğuna yönelik hamleler olarak değerlendirmek yoktur. Bu saldırılar milletimizi, devletimizi hedef alır. Meseleye bu ciddiyetle yaklaşmak lazımdır.
Sayın Erdoğan’ın yurt dışı seyahatini iptal etmesini ya da milletimiz yas tutarken, kendisini dans gösterisiyle karşılatmamasını beklemek doğal hakkımızdır.
Yayınlanan taziyeyi reddedip terör saldırısından ABD’yi sorumlu tutan İçişleri Bakanı’nın, grup konuşmasında ABD’yi müttefikten çıkartan Cumhur İttifakı ortağının, bunlar olurken ‘dostu’ Biden ile Bali’de sohbete oturup taziyeleri kabul eden Erdoğan’ın ortak bir anlayış ve dil ile hareket etmelerini beklemek en doğal hakkımızdır. Her alanda yalpalamalarıyla başımızı döndüren bu iktidardan hiç olmazsa böylesine acı bir terör olayında biraz disiplin, ilkeli duruş beklemek en doğal hakkımızdır.
İster iktidar, ister muhalefet; bu vahim olay üzerinden siyaset devşirmeye kalkan her zavallı odağın karşısında bizler duracağız. Hiçbirine fırsat tanımayacağız. Geçmiş travmalarımızın tetiklenmesine izin vermeyeceğiz.
Devlet kaynaklarına göre 6 canımıza kıyan terörist, PKK/PYD/YPG elinde eğitim görmüş, Suriye uyruklu ve Afrin üzerinden ülkemize kaçak girmiş. Bu acı olayın bir de kaçak göç boyutu var. Sığınmacı meselesinin bir milli güvenlik meselesi olduğunu dile getiriyoruz. Gösterilen müsamaha nedeniyle sınır güvenliğimiz ortadan kalktı. Bu tehlikeli ve kontrolsüz göçün geldiği nokta ortada. Bu vahim tablo karşısında iktidar, sınırlarımızın kevgire dönmesine karşı önlem almak yerine, o sınırlardan ülkemizin kalbine sızarak estirilen terörden sızlanmayı tercih ediyor.
Sayın Erdoğan ve arkadaşları; herkes aklını başına alsın! Sirk yönetmiyorsunuz, devlet yönetiyorsunuz! Türkiye’yi yönetenlerin işi sızlanmak değil, bank tartışmaları açıp siyasi yakantop oyunlarından medet ummak değildir! Milletimizin güvenliği için ne gerekiyorsa onu yapmaktır! Biz çözüm önerisi sundukça karşı çıkan iktidarın aklını başına alma vakti geldi de geçti. Bay Kriz, hamasi konuşmalarla sorunu daha da büyüttüğünü görmelidir. Bay Kriz ve beceriksiz ekibi bu işin ciddiyetini kavramalı, ülkemizin geleceğine ipotek koyan bu sorunu çözmeli. AK Parti iktidarının sorumlu olduğu bu sorunu AK Parti kadrolarının çözemeyeceğini biliyoruz. Sandık geldiğinde milletimiden yetkiyi alıp, bu hayasızca akını durduracağız.
Önümüzdeki sürecin bir korku iklimi içinden geçmesine fırsat vermeyeceğiz. Kalabalıklara girmekten, özgürce dolaşmaktan çekinmeyeceğiz. Akılla, emekle, kadrolarımızla, projelerimizle yarışacağımız, tertemiz bir seçim süreci geçireceğiz. Türkiyemiz, milletimiz, demokrasimiz sahipsiz değil!
Hakikatlere gözünü kapatan bir iktidarın ülkemize verecek bir şeyi olamaz. Saraylıların gününü gün ettiği, insanımızın ancak yaşadığına şükrettiği bu düzen eğri bir düzendir! Bir dolu vatansızı, kendi öz vatandaşına üstün tutan bu düzen, bir hıyanet düzenidir! Faiz haramdır diye tefecilerin davulunu çalan bu düzen haram düzenidir! Terör örgütleri arasında tercih yapacak kadar şirazesinden çıkan bu düzen bir yıkım düzenidir! İnsanlarımızın layıkıyla yaşama hakkını, kendi şatafatı için kurban edebilen bu düzen, bir mafya düzenidir. Böyle bir düzene de ancak ‘kahrolsun düzen’ denir!
Türk milleti, yeri geldiğinde kahrolsun düzen diyen, hürriyetine aşık bir millettir. Kahrolsun düzen, yaşasın hürriyet diyebilen bir büyük millettir! Türk milleti, kendi açlığı pahasına elin tokluğunun, elin onurunun, elin çocuğunun makbul görüldüğü bir düzeni değiştirmesini de iyi bilir! Artık milletimiz kendini her alanda fakirleştiren, özgürlüklerini kısıtlayan, ülkemizi krizlere sürükleyen bu yönetimden derhal kurtulmak istiyor!
Her olayda sorumluluğu üstünden atmak için binbir takla atan, gerçekleri masallarla gizlemeye çalışan bu zihniyetten artık bıktı! Güç bela kazandığı ekmeğini, ülkeye kontrolsüzce sokulan milyonlarca sığınmacıyla paylaşmaktan artık bıktı. Adaletsizlik duygusuyla yaşamaktan, kendisini sürekli aşağılayan bir Cumhurbaşkanı’yla yaşamaktan bıktı. Kutuplaşmadan, öfke siyasetinden ve nefret dilinden, makbul vatandaş olabilmek için iktidarı ikna etmeye çalışmaktan bıktı. Milletimiz çaresiz değil, artık biz varız, İyi Parti var! Bizim bu aziz vatanda çaresizliğe mahkum etmeye göze alacağımız tek bir insanımız yok. Yeter söz milletindir diyeceğiz, aslanlar gibi iktidara geleceğiz! İkinci asın şafağına, güneşli günlere, iyilerin zamanına çok az kaldı!”