Kaynak: Getty Images Yazar: Güven Özalp Unvan: Brüksel Twitter: @GUVENOZALPBXL Üç saat önce Avrupa Birliği’nin itici gücü olan Almanya ve Fransa’daki ekonomik sıkıntılar ve siyasi belirsizlik Brüksel’de endişe verici bir şekilde izleniyor. Bu iki ülkenin bir arada hareket etmesi durumunda Avrupa Birliği içinde istenmeyen bir gelişmenin yaşanma olasılığı neredeyse sıfıra iniyor. Ekonomik ve siyasi kararlar için bu durum geçerli. Avrupa Birliği’nin ideolojisi ve hayatın her alanını etkileyen kararların büyük bir kısmı bu iki ülke tarafından şekillendirilmekte. Ancak son yıllarda Almanya ve Fransa arasındaki uyum, eski Şansölye Angela Merkel dönemindeki seviyede değil. İki ülke, Ukrayna’da uygulanacak askeri stratejiler, Mercosur anlaşmasına yaklaşım, Avrupa’nın savunma politikaları ve enerji konularında farklı görüşlere sahip. Mevcut aşamada, mükemmel bir çift olma niteliğinden uzaklaşan bu iki ülkedeki iç sorunlar ve siyasi belirsizlik, etkilerini azaltmaya başladı. Almanya’daki koalisyonun dağılmasıyla erken seçim gündeme gelirken, Fransa’da da hükümet bu hafta düştü. İki ülkedeki iç sorunların çözülmemesi halinde, bu durumun Avrupa Birliği genelinde olumsuz etkisi kaçınılmaz görünmekte. “Avrupa’nın etkin bir şekilde işlemesi için büyük ülkelerin istikrarda olması şart.” Koalisyon hükümetinin çökmesi sonrasında, Şubat 2025’te erken seçime gitme kararı alan ve çeşitli sorunlarla başa çıkmaya çalışan Almanya ile, sadece üç ay görevde kaldıktan sonra Ulusal Meclis tarafından düşürülen bir Fransa, Avrupa Birliği’nin istediği tablo değil. Nitekim İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de 5 Aralık’ta yaptığı konuşmada, bu iki ülkenin istikrarının Avrupa Birliği sistemi açısından kritik önem taşıdığını vurguladı: “Avrupa’nın sağlıklı işlemesini istiyorsak, büyük ülkelerin, Fransa’nın yanı sıra Almanya ve İtalya’nın da istikrara sahip olması gereken bir durum var.” İki ülkedeki sorunlar ve siyasi kriz ortamı küresel zorlukların en yoğun olduğu bir döneme denk geldi. Ukrayna’daki savaşın ne yöne evrileceği ve ne zaman sona ereceği belirsizken, ABD’de yaklaşan bir diğer Donald Trump dönemi de gündemde. Bunun yanına Ortadoğu’daki karmaşa ve olası bir ticaret savaşı gibi küresel sorunlar ekleniyor. Böyle bir ortamda Avrupa Birliği’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, güçlü bir liderliktir. Yani motorun sorunsuz çalışması gerekmekte. Almanya ekonomisi açısından Trump riski, oldukça kaygı verici. Almanya’dan gelen ekonomik sinyaller hiç olumlu değil. Trump’ın yeniden iktidara gelmesiyle birlikte bu sinyallerin daha da kötüleşmesi bekleniyor. Seçim kampanyasında Trump, tüm ülkelere %10 gümrük vergisi uygulayacağını duyurmuştu. Almanya’nın gayrisafi milli hasılasının %3.8’ini ABD’ye olan ihracatı oluşturmakta. Bu arada, Almanya’nın ihracatı ciddi bir sarsıntı içerisinde. Ülkede mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat, Eylül ayında bir önceki aya göre %1.7 azalırken, sanayi üretimi de %2.5 geriledi. Eğer bu durum devam ederse ve ekonominin toparlanması sağlanamazsa, olumsuz etkinin komşu ülkelerden başlayarak yayılacağı düşünülüyor. Aşırı sağın etkisinin arttığı bu ortamda, yapılacak Şubat ayındaki seçimlerin sonucu ülkenin geleceği açısından kritik öneme sahip. Ancak bir yeni koalisyon hükümetiyle durumun iyileşeceğine dair umutlar var. Fransa’daki kriz ise daha karmaşık. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, 29-30 Haziran ve 6-7 Temmuz tarihlerinde yapılan seçimler sonrasında 51 günde atadığı Michel Barnier yönetimindeki hükümet, 4 Aralık’ta Ulusal Meclis tarafından düşürüldü. Hükümetin düşmesi için 288 oy yeterken, aleyhte oy kullananların sayısı 331 oldu. Bu durum, 1962’den bu yana bir ilk. Barnier, modern Fransa tarihinin en kısa süre görevde kalan başbakanı olarak kayda geçti. Fransa’daki siyasi kriz, sadece hükümetin düşmesiyle sınırlı değil. Emmanuel Macron’un, düşürülen Barnier’nin yerini alacak ismi atamak için daha hızlı bir süreci planlaması gerekecek; zira yeni atanacak kişi de selefiyle aynı sorunlarla karşılaşacak. Parlamentodaki güç dağılımı, Fransa’nın Temmuz 2025’ten önce erken seçime gitmesine engel. Bu da, kısa sürede yeni bir hükümet kurulsa bile, siyasi istikrarsızlığın devam edeceği anlamına geliyor. “Avrupa’nın hasta adamı” Fransa, Euro bölgesinin ikinci büyük ekonomisine sahip. Ancak ekonomide ciddi problemlerle yüzleşiyor. Değerlendirmelerde, Fransa’daki durumun yüksek borç, bütçe açığı ve faiz oranları nedeniyle Almanya ile karşılaştırıldığında daha kritik olduğu ifade ediliyor. Bazı çevreler ise, Fransa’nın mevcut durumunu Yunanistan’ın geçmişte yaşadığı ekonomik krizle kıyaslamaya başladı. İki ülkenin ekonomik yapılarını karşılaştırmak mümkün değil, ancak yeni bir bütçe oluşturmak ve başta diğer sorunları çözmek elzem. Macron, yeni başbakanın önceliğinin normal şartlarda 20 Aralık’a kadar Ulusal Meclis’ten geçmesi gereken 2025 bütçesi olacağını belirtti. Fransa ekonomisinin olası bir kriz ortamına girmesi durumunda, yaşanacak sorunların sadece ülke sınırlarıyla kalmayacağının kesin olduğu düşünülüyor. Ekonomik sorunların yanına siyasi belirsizlik eklenince, olumsuz yorumların sayısı artmakta. Brüksel’de, siyasi istikrarsızlık riskinin 2027 yılına kadar sürebileceği üzerinde duruluyor. Brüksel kulislerinde Fransa için
Eski Mossad ajanları, çağrı cihazları ve telsizler üzerinden gerçekleştirilen saldırıların arka planını açıkladı. Kaynak: Getty Images. Lübnan'da Hizbullah'a yönelik yapılan saldırılarda kullanılan çağrı cihazlarının patlatılmasıyla ilgili bilgi veren...
Devamını Oku..