Orijinal Başlık: Beşar Esad’ın Düşüşünün Dünya Üzerindeki Etkileri
Orijinal İçerik Parçası: Kaynak: Reuters Suriye, Orta Doğu’nun kalbinde bulunuyor ve Esad rejiminin çöküşü, bölgede ve dünya genelinde güç dengelerini yeniden düzenleyecek. Rusya, İran, Lübnan’daki güç odakları, Türkiye, ABD ve Suudi Arabistan, 14 yıllık iç savaşa aktif olarak müdahil oldu. Peki, bu olaylar bu ülkeler açısından ne anlama geliyor? Rusya, Beşar Esad’ın önemli müttefiklerinden biri olarak biliniyor. Rus devlet medyası, Esad ailesinin Moskova’ya gitmiş olduğunu ve insani nedenlerle sığınma hakkı tanındığını açıkladı. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ise, Rusya lideri Vladimir Putin’in bu iltica kararını bizzat aldığı bilgisini verdi. Rusya, Suriye’deki askeri üslerinin yüksek alarm durumunda olduğunu belirtirken, adının açıklanmasını istemeyen bir Kremlin yetkilisi, üslerin güvenliğinin isyancı gruplar tarafından sağlandığını aktardı. Rusya, 2015’te çatışmalara doğrudan katılmış ve muhalefetin elindeki bölgelere ilk hava saldırılarını gerçekleştirmişti. Moskova’nın askerî müdahalesi, Esad’ın ülkenin büyük bir kısmını 2015-2016 yılları arasında isyancı güçlerden geri almasına yardımcı olan faktörlerden biri olarak değerlendiriliyor. Moskova, şimdi BM Güvenlik Konseyi’nin ilerleyen durumları görüşmek üzere acilen toplanmasını talep etti.BBC Rusya Editörü Steve Rosenberg, “Rusya’nın ana endişesi, Hmeimim’deki hava üssü ve Tartus’taki deniz üssünün geleceğidir. Her ikisi de Akdeniz kıyısında bulunuyor ve son yıllarda Moskova’ya Doğu Akdeniz’de bir üs sağlamıştı” diyor. “Moskova, dokuz yıl boyunca Beşar Esad’a destek vermiş olsa da, onun iktidarda kalmasını sağlamak için askerî yardımlarda bulundu. Ancak şimdi, devrilmesinin ardından Suriye’deki yeni yönetimle diyalog kurmaya çalışıyor. Rusya, krizin çözümü için her zaman siyasi bir yol aradığını vurguluyor.” “Burada dikkat çeken bir durum, son günlerde Rus medyasının ‘Suriye’nin silahlı muhalefetine’ ‘terörist’ demekten vazgeçmiş olması. Bu terim artık haberlerden çıkarıldı ve yerine ‘silahlı muhalefet’ ya da ‘muhalefet’ kullanılmaya başlandı.” İran, Esad rejimine destek veren bir diğer ülke olarak Suriye ile dostane ilişkilerin devam etmesini bekliyor. İran, Esad güçlerine önemli askeri yardımlar sağladı ve savaşın en kanlı döneminde ana milis güçlerinden birini eğitti. Ancak BBC Orta Doğu Muhabiri Hugo Bachega, “İran nüfuzuna ağır bir darbe vurulduğunu gördü” diyor. “Esad yönetimi altındaki Suriye, İran ve Lübnan’da desteklediği milis ve siyasi hareketler ile Hizbullah arasındaki bağın mühim bir parçasıydı. Ayrıca bu yapı, silah ve mühimmat gönderiminde de önemli bir rol oynuyordu. Hizbullah da, İsrail ile olan çatışması sonrasında önemli ölçüde zayıfladı. İç savaşın en kanlı döneminde İran, ülkeye askeri danışmanlar gönderdi ve Hizbullah, Esad karşıtı muhalefetle savaşmak üzere askerlerini konuşlandırdı. İran, ayrıca Yemen’deki Husi güçlerinin de hava saldırılarına maruz kaldığını gördü. Tüm bu örgütler, Irak’taki milisler ve Gazze’deki Hamas ile birlikte Tahran’ın “direniş ekseni” olarak tanımladığı yapıyı oluşturuyordu ve şimdi bu yapı ciddi bir zarar görmüş durumda. Bu yeni durum, İran’ın varlığı için tehdit olarak gördüğü İsrail tarafından kutlanacaktır.” ABD ve Batı, Esad, 2000 yılında İngiltere’de eğitim almış bir göz doktoru olarak Suriye’nin liderliğini devraldığında Batı’da umutların yükseldiğini belirtiyor. “İnsanlar, 1982’de Hama’da 10 bin kişinin öldürülmesi emrini veren babasının otuz yıl süren sert ve otokratik yönetiminden sonra yeni bir başlangıç olacağından bahsediyordu” diyor. “Aynı yıl göreve gelen Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Fas’taki Kral 6. Muhammed ile birlikte Beşar’ın da Suriye’yi dijital çağa taşımaya yönelik modern bir lider olduğu vurgulanıyordu.” Ancak Batı’nın hayal kırıklığı 2001’de, Esad’ın tüm terör örgütlerini kınama çağrısını reddetmesiyle başladı. Esad, ülkesindeki bazı Filistinli gruplar için “Onlara terörist diyebilirsiniz, ancak biz onlara özgürlük savaşçıları diyoruz” şeklinde bir yanıt vermişti. “Esad, kısa bir süre içinde reformcu olmadığını gösterdi. Halkın değişim taleplerine karşı mermiler, varil bombaları, sarin gazı ve endüstriyel düzeyde işkence ile karşılık verdi.” ABD Başkanı Joe Biden, Suriye’nin tarihi bir fırsatla karşı karşıya olduğunu belirtirken, Washington aynı zamanda olası bir güç boşluğundan endişe ediyor. ABD, Suriye Savaşı’nın başlangıcından itibaren bazı isyancı gruplara destek vermişti. Ancak şu an esas olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) desteklemektedir. Üst düzey Pentagon yetkilisi Daniel Shapiro, ABD güçlerinin “kaotik ve dinamik koşullardan yararlanmak suretiyle” IŞİD ile mücadelede ülkenin doğusunda kalmaya devam edeceğini ifade etti. Türkiye, birçok kişi bu saldırının Türkiye’nin izni olmadan gerçekleştirilemeyeceğine inanmakta. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyeli mültecilerin evlerine geri dönmesi için Esad ile bir diplomatik çözüm bulmak üzere görüşmelerin yapılması gerektiğini belirtti. Türkiye’de en az üç milyon Suriyeli mevcut ve bu durum ülke içinde hassas bir konu. Ancak Esad bunu reddetti. Suriye’deki bazı isyancılara destek veren Türkiye, isyana liderlik eden HTŞ’ye olan desteği ise reddetti. Ancak Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde isyancıların kontrolündeki bölgeleri yöneten çeşitli gruplara destek sağlamaya devam etti ve önümüzdeki süreçte Suriye’nin barış ve istikrar bulmasına yardımcı olmak için çabalarını yoğunlaştıracağını duyurdu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bu çabaların arasında iç savaş süresince kaçan Suriyelilerin geri dönmesi için bir yol bulmanın da yer aldığını vurguladı. Lübnan’da Esad yönetimine destek, çeşitli siyasi gruplar arasında temel bir kırılma noktası olarak görülüyor. Birçok kişi, Esad’ın 2005’te Suriye güçlerini geri çekmesinden önce Lübnan’ın uzun süre Suriye tarafından işgal edildiğini düşünüyor. Bu nedenle, Suriye hükümetine karşı olan bazı siyasi gruplar, Esad’ın devrilmesini olumlu bir gelişme olarak karşılıyor. Ancak Lübnan’da Esad’ı destekleyen gruplar için bu durum kaygı verici. Özellikle Esad yönetiminin çökmesi, Hizbullah için önemli bir darbe olarak değerlendirilmektedir. Carine Torbey, “Hizbullah’ın bel kemiği ve ana ikmal yolu olan Suriye yolu artık kesildi” diyor. “Bu durum, sadece bugün için değil, aynı zamanda örgütün kendini yeniden inşa etmesi için de bir zorluk oluşturuyor.” Ancak Hizbullah’ın parlamentodaki siyasi ortaklarından bir milletvekili, İsrail’e karşı direniş hareketinin etkilenmeyeceğini savunuyor. Hasan Fadlallah, “Suriye’de yaşanan her şey bizi zayıflatamaz” dedi. Suriye’den Lübnan’a, özellikle Şii topluluklarından yeni bir mülteci akını da kaygıları artırıyor. Birçoğu şimdiden Lübnan’a geçmiş durumda. Carine Torbey, “Bu durum, işlerin nasıl tamamen değiştiğini gösteriyor. Esad yönetimi esnasında, Şiilerin Lübnan’dan Suriye’ye geçtiğini biliyoruz” diyor. “Lübnan’a gelen Suriyeliler, henüz ülkeyi ele geçiren gruplardan herhangi bir zulüm yaşamadıklarını ifade ediyor. Ancak kendilerine yönelik bireysel intikam saldırıları olabileceği korkusuyla ülkeyi terk ettiler.” İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Esad yönetiminin çökmesinden sonra orduya İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri ile Suriye arasındaki tampon bölgenin kontrolünü alması talimatını verdi. 1974’te Suriye ile yapılan antlaşma uyarınca askerden arındırılmış bölgenin çöktüğünü belirtti. İsrail, Golan Tepeleri’ni 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın son günlerinde Suriye’den almış ve 1981’de tek taraflı olarak ilhak etmişti. Bu ilhak, uluslararası toplum tarafından tanınmıyor, ancak ABD 2019’da bunu kabul etti. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, tampon bölgenin alınmasını İsrail’in güvenliği için atılan “kısıtlı ve geçici” bir adım olarak nitelendirdi. Kudüs’teki BBC Orta Doğu Muhabiri Yolanda Knell, “İsrail’in Suriye’deki kimyasal silah ve füze depolarına yönelik saldırılar düzenlendiği ve bu saldırıların aşırılık yanlılarının silahlara erişimlerini engellemek amacıyla yapıldığı bildirildi” diyor. Diğer Orta Doğu ülkeleri, BBC Orta Doğu Bölge Editörü Sebastian Usher, “Suudi Arabistan’dan bir yetkili, krallığın Suriye’deki kaosu önlemek amacıyla tüm bölgesel aktörlerle iletişim halinde olduğunu duyurdu” diyor. “Suriye ile komşu Ürdün’ün Kralı Abdullah da benzer bir mesaj vererek daha fazla çatışmadan kaçınılmasını istedi. Önlem olarak da ülkesi, Suriye sınırını kapattı. BAE’den üst düzey bir diplomatik yetkili Enver Gargaş, ülkesinin esas kaygısının aşırılık ve terör olduğuna dikkat çekerek Esad’ı çeşitli Arap ülkelerinin kendisine verdiği destekten yararlanmamakla suçladı.