Washington’daki NATO liderler zirvesindeyiz.
Bu yılki zirve, 75 yıl önce sadece 12 ülkenin imzaladığı kuruluş anlaşmasının yer aldığı salonda çekilen aile fotoğrafıyla başladı.
Her ne kadar 75. yıl dönümü için Washington özel olarak seçilmiş olsa da Amerikalılar ve hatta katılımcılar daha çok ABD Başkanı Joe Biden’ın konuşması sırasında bazı şeyleri unutup unutmayacağına odaklandı.
Amerikan medyası da NATO zirvesinden çok Biden’ın başkanlık yarışından çekilme olasılığına odaklanmış durumda. Eylemlerine ve konuşmalarına bakılırsa Biden bir kez daha sınanıyor.
Zirveden sonra Biden’ın adaylıktan çekilmesi yönündeki baskı ve çeşitli çağrıların yoğunlaşacağına inanmak için sebepler var. Biden için, üç gün boyunca tökezlememek ve sözlerini unutmamak bir başarı olarak değerlendirilecek.
Biden’ın zirvedeki performansı yalnızca Amerikalılar için değil, NATO’nun geleceğine bakan katılımcı liderler açısından da önem taşıyor.
Donald Trump’ın Kasım ayında kazanması durumunda Avrupa ittifakın geleceği hakkında tartışmaya başladı bile. Trump görev süresi boyunca NATO’yu “modası geçmiş” bir örgüt olarak tanımladı, ittifaktan çekilmekten bahsetti ve kendi savunması için yeterince harcama yapmayan Avrupa’nın güvenliği için ülkesine güvenmemesi gerektiğini belirtti. Hatta “Rusya bu ülkelere karşı istediğini yapabilir” diyecek kadar ileri gitti.
Zirve Trump’ın yeniden seçilme olasılığını yansıtıyor
Trump’ın yeniden seçilme olasılığı zirvede alınan kararları etkiledi. Özellikle Ukrayna’nın geleceği için, hem mali hem de askeri yardımın artırılması ve Ukrayna ordusu için “askeri yardımın eğitimi ve koordinasyonu için özel bir birim” kurulması kararı bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Zirvenin iki ana odağı Rusya-Ukrayna savaşı ve Asya-Pasifik bölgesindeki Çin olsa da, bu konular aslında iç içe geçmiş durumda. 2019’a kadar açıklamalarında Çin’den resmi olarak bahsetmeyen ittifak, ilk kez Çin’i açıkça Rusya’yı desteklemekle suçladı. Bu, NATO’nun Çin’i yakın tehdit değerlendirmesine resmi olarak dahil ettiği anlamına geliyor. Önümüzdeki günlerde Çin’in duruşuna göre ekonomik yaptırımlar tartışılmaya başlanacak.
Zirvedeki en deneyimli lider ve en uzun süredir katılımcı olan kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Türkiye, ittifakın sıradan bir üyesi değil. Bu bağlamda, nihai bildiride Türkiye’yi ilgilendiren 10 farklı temanın vurgulanması önemliydi.
Bunlar arasında; NATO’nun karşı karşıya olduğu ikinci tehdit olarak görülen terörle mücadeleye ilişkin stratejiyi belirleyen belgelerin güncellenmesi, NATO müttefiklerinin balistik füze tehditlerine karşı korunması ve NATO’nun AB-NATO ilişkisinde tek güvenlik şemsiyesi olduğu görüşünün desteklenmesi konularını da saymak mümkündür.
NATO, kilit rolüne rağmen Türkiye’yi hayal kırıklığına uğrattı
Türkiye ittifakın ikinci büyük ordusuna sahiptir. Kendi güvenlik çıkarları vardır. NATO’nun en önemli üyelerinden biri olmasına rağmen ittifak ne yazık ki Türkiye’ye yönelik tehditleri ortadan kaldırma ve ortak çabalarda görevlerini yerine getirmemiştir.
NATO’nun karşı karşıya olduğu ikinci büyük tehdidin terörizm olduğu kararlaştırılmış olmasına rağmen, Türkiye’nin müttefikleri açıkça PYD-PKK terör örgütünü desteklemeye devam ediyor. Terör konusunda açıkça çifte standartlarla hareket ediyorlar.
Zirvede Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili barış veya ateşkes ihtimalinin gündeme getirilmemiş olması bir eksiklikti. Birçok Avrupalı NATO üyesi savaşın geleceği hakkında farklı düşünse de, konuşamadıkları bir sır değil.
Bu bağlamda Türkiye, her iki tarafla da üst düzey diyalog sürdürerek diğerlerinden farklılaştı. Taraflar arasında arabuluculuk için büyük çaba sarf etti. Türkiye, savaşı barışçıl yollarla sona erdirmek için hala en aktif çabayı sürdürüyor.
Sonuç olarak, bu yılki NATO zirvesi Trump’ın seçilmesi durumunda ittifakın kırılganlığını azaltmak için önceden kararlar almaya odaklandı. Mekan açısından sembolik bir zirve olmasına rağmen, Biden’ın aday olup olmayacağı konusundaki tartışma zirvenin gündemini gölgede bıraktı. Tüm tartışmalara rağmen, 32 üyeli savunma ve güvenlik ittifakının bu kadar uzun süre ayakta kalması bir başarı olarak kabul edilebilir.