Küresel politikada uluslararası gelişmeleri yakından takip edenler açısından U dönüşleri bekleniyor. Bir zamanlar düşman olan uluslar, genel olarak siyasetin karakteristik bir unsuru olan barış ve dostluğa giden yolda ilerleyebilirler. Ancak ikiyüzlülüğün veya aldatmanın yerleşemediği belirgin bir çizgi vardır.
Bu bağlamda ABD Başkanı Joe Biden’ın son dönemde İsrail’in Gazze’deki “ayrım gözetmeden bombalamasını” eleştiren açıklamalarına bakalım. Bir bağış toplama etkinliği sırasında Biden, “İsrail’in güvenliği ABD’ye bağlı olabilir, ancak şu anda ABD’den daha fazlasına sahip. Avrupa Birliği var, Avrupa var, dünyanın büyük bir kısmı onları destekliyor.”
Bu desteğin potansiyel olarak erozyona uğradığına dikkat çekti: “Meydana gelen gelişigüzel bombalamalar nedeniyle bu desteği kaybetmeye başlıyorlar.”
Artan uluslararası baskı, ABD başkanlık seçimleri öncesinde iç kaygılarla ve İsrail’in Filistinlilere yönelik eylemleriyle birleşince Biden’ın mevcut söylemini etkiliyor gibi görünüyor. Ancak Biden’ın hem bir devlet olarak İsrail hem de Başbakan Binyamin Netanyahu ile ilişkileri göz önüne alındığında bu, ABD dış politikasında mutlaka bir değişiklik olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü İsrail’in eylemleri, yani Gazzeli sivillere yönelik gelişigüzel saldırılar, Hamas’la mücadele adına Biden yönetimi tarafından Beyaz Saray’da doğrudan destekleniyor ve bir bakıma meşrulaştırılıyor.
‘Ben bir Siyonistim’
7 Ekim Hamas saldırılarının ardından Tel Aviv’e gelen Biden, Ben Gurion Uluslararası Havalimanı’nda Air Force One’dan inerken Bibi’ye sıcak bir şekilde sarıldı ve İsrail’e desteğini doğruladı.
Daha sonra Biden’ın Tel Aviv’de “Siyonist olmak için Yahudi olmanız gerektiğine inanmıyorum ve ben bir Siyonistim” dediği bildirildi ve bu sözlerini Pazartesi günü bu kez Washington’da tekrarladı.
“Başım belaya girdi; 35 yıl önce ‘Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok. ve ben bir Siyonistim.’ Ve bu arada, Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok” dedi ABD başkanı, Beyaz Saray’da Hanuka Bayramı Resepsiyonunda İsrail’e olan güvencesini ve bağlılığını bir kez daha yineledi.
İsrail’in Gazze’deki “ayrım gözetmeyen bombalaması” başladığından bu yana Washington, İsrail’i koruma taahhüdüne ilişkin uluslararası topluma güçlü siyasi mesajlar gönderdi. Ayrıca Biden yönetimi, Doğu Akdeniz’e savaş gemileri ve askeri uçaklar göndererek, İsrail’e ek mühimmat, savunma sistemleri ve ilave 14,5 milyar dolarlık askeri yardım göndererek askeri gücünü güçlendirerek İsrail’e desteğini pekiştirdi.
Yani ABD, İsrail Gazze’de çeşitli düzeylerde suçlar işlerken boş ve sessiz kalmakla kalmıyor, aynı zamanda İsrail Savaş Kabinesi’nin eylemlerine de destek veriyor.
İsrail’e uzun süredir destek
ABD’nin İsrail’e sarsılmaz desteği, Biden’ın Bibi’nin Savaş Kabinesi ile ilişkisinin ötesine geçiyor. Bu, 7 Ekim olaylarından öncesine dayanan uzun süredir devam eden bir taahhüttür. Geçtiğimiz yetmiş yıl boyunca ABD ve Avrupa başkentleri, işgal altındaki Filistin topraklarındaki şiddet ve eylemlerini kınayan BM kararlarına rağmen İsrail’i tutarlı bir şekilde destekledi.
İsrail benzeri görülmemiş bir izolasyonla karşı karşıya kalırken, ABD’nin koşulsuz desteğinin yükü de ortaya çıkıyor. Ancak Washington, Bibi’nin Savaş Kabinesi’nin zulüm yapmasına olanak tanıyarak bu izolasyonu paylaşıyor. İsrail ordusunun hastanelere, okullara, mülteci kamplarına ve ibadethanelere düzenlediği ve binlerce Filistinli sivilin ölümüne neden olan saldırıları sırasında Tel Aviv’e verilen siyasi ve askeri destek göz önüne alındığında, somut bir eylem olmadan sadece eleştiri yetersiz kalıyor.
Gazze’deki durum yalnızca Netanyahu yönetiminin kararlarının bir sonucu değil. Savaş Kabinesi’ni destekleyenler ve son yetmiş yılda işgali onaylayanlar, Filistinlilerin haklarının ihlal edilmesinin sorumluluğunu paylaşıyorlar. Dolayısıyla Biden’ın görünüşte eleştirel sözleri bir politika değişikliği anlamına gelmeyebilir; daha ziyade, İsrail’in Gazze’de daha fazla masumun hayatına mal olduğunu iddia ederek eylemlerine devam ettiği bir başka sessizlik anı olarak görülebilirler. Biden’ın gerçek bir değişiklik yapması için İsrail’in daha kaç Filistinlinin hayatına mal olması gerekiyor? Bunu zaman gösterecek. Tarih, onun yanında mı kalacağını, yoksa eleştirilerini eyleme mi dönüştüreceğini yazacaktır.