İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, altılı masada adaylığın konuşulduğu ilk görüşme sonrası bugün gerçekleştirdiği basın toplantısında Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı konusunda görüş bildirmiş CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmıştı. Araştırmacı Bekir Ağırdır, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olarak belirlenmesine karşı Altılı Masa’dan ayrılmasını ve buna yönelik yaptığı açıklamada kullandığı dili ‘çok yadırgadığını’ söyledi.
T24’te Candan Yıldız’ın sunduğu yayına katılan ve gazeteci Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan Ağırdır, “Gerçekten sadece ayrılmayı değil, ayrılırken kullanılan dili çok çok yadırgadığımı, hiç beklemediğim bir şey olduğunu da söylemeliyim” ifadelerini kullandı.
Ağırdır’ın değerlendirmeleri şöyle:
“İYİ PARTİ İNTİHAR ETTİ”
“İyi Parti intihar etti. Bir liderlik, örgütsel doku ve seçmen profili var. İyi Parti’nin bu üçü arasında bir doku sorunu vardı. Sosyolojik tabanı ile örgütsel dokusu arasında bariz bir fark vardı. Meral Hanım’ın önündeki en büyük handikap o farkı kapatma ihtiyacıydı.
Bunca kutuplaşmanın yoğun olduğu bir ortamda, DEVA, Gelecek ya da Memleket, Zafer… Bir tek aralarında İyi Parti vücut buldu yüzde 10 ile. MHP’den bölünerek oluşan bir parti değil tabanı açısından. İyi Parti’nin sosyolojik tabanı, seküler dünyanın içinde olan sol fikriyata yakın durmayan, kendilerince milliyetçi ya da daha geleneksel değerleri olan ama dindarlığı baskın olmayan, ama seküler dünyada da yüzü muasır medeniyet olarak batıya dönük kentli seçmen.
“SEÇMENİN 3’TE 2’Sİ TAYYİP ERDOĞAN KARŞITINDA KİM VARSA, ORAYA OY VERECEK”
Dolayısıyla örgütsel dokusu ise MHP’den gelen ülkücüler. Zaten aradaki temel sorun buradan kaynaklanıyordu. Bu analizden başlamamın sebebi şu: Eğer Meral Hanım bu örgütsel dokunun aklıyla hareket ediyor olabilir ama seçmeni yüzde 12-13 oy, o seçmenin 3’te 2’si Meral Hanım ve o kadroyla hareket etmeyecek. Tayyip Erdoğan karşıtında kim varsa, oraya oy verecek. Meral Hanım ya da İyi Parti hangi adresi gösterirse göstersin.
Bütün bu tartışmayı, örgütsel dokudaki insanları cesaretlendiren şey ve böyle konuşmaya iten şey, ‘anketlerde 15, 18 göründük, hedefimiz 20 olabilir mi’ demek. Elbette olabilirdi ama Tayyip Erdoğan karşıtı hareketin içinde duruyorlarsa. Orada bunu besleyecek şey; bu sosyolojik taban nasıl çoğalırdı? Çünkü bu sosyolojik taban CHP’den de beklediği değişimi göremediği için bir arayış içinde. Dolayısıyla MHP’den gelen seçmen değil oradaki seçmen. O seçmen özü itibariyle Muharrem İnce’ye de oy veren, CHP’ye de oy verme potansiyeli olan ama CHP ile sol fikriyatı itibariyle CHP’ye yanaşamayan ya da CHP’den umudu olmadığı için orada duran seçmendi.
“HAKİKATEN İNTİHAR ETTİ DEMEK LAZIM”
Dolayısıyla şimdi parti böyle bir pozisyon aldığı zaman o seçmen zaten İyi Parti’nin arkasında en az yarısı ya da önemli bir kesimi orada durmayacak. Onun için intihar etti diyorum, sosyolojik olarak ya da siyasi profil olarak. Örgütsel akıl olarak, siyaset tarzı olarak böyle mi ayrılmalı, bu dakikada da mı ayrılmalı? Bu dakikada ve bu üslupla mı ayrılmalı?
Bir takım duygusal meseleleri var, anlayabiliyorum hak vermesem de. İstanbul’da İmamoğlu’nun kazandığı, Altılı Masa’nın ‘HDP ile işbirliği yapmıyor’ baskılarına karşılık, ‘Benim de başkanım Ekrem Bey, benim oyumla seçildi’ derken; onun da onore edilme ihtiyacı beklentisi; bunu anlıyoruz. Evet ama bu duygu hali eğer bütün siyasi tarzını ele geçiriyorsa, o zaman yapacak bir şey yok. Hakikaten intihar etti demek lazım.”