BRICS, en hızlı büyüyen ülkeler olan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika tarafından ekonomik bir blok olarak kuruldu. BRICS, 2009 yılında yapılan ilk zirveden bu yana kendisini ekonomik bir blok ve en gelişmiş ülkelerin ekonomik bloğu olan G-7’ye alternatif olarak konumlandırmıştır. G-7 gelişmiş Batı dünyasını ve Kuzey’i temsil ederken, BRICS ise gelişmiş ülkelerin ekonomik bloğunu temsil etmektedir. Batılı olmayan dünya ve Küresel Güney.
Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen 15. BRICS zirvesi, platformun tarihinde ve değişen dünya sisteminde bir dönüm noktasını temsil ediyor. BRICS üyesi ülkeler tarafından birçok önemli başlık tartışıldı ve dünyaya önemli mesajlar verildi. Eğer blok bu kararları uygulayabilir ve bazı adımlar atabilirse çok etkili olacaktır. Birazdan bu bloğun bazı avantajlarının ve zorluklarının altını çizeceğim.
İlk tartışma bloğun genişletilmesiydi. BRICS ülkelerinin liderleri, stratejik öneme sahip altı ülkeyi platforma katılmaya davet etti. Davet edilen bu altı ülke oldukça kritik. Arjantin, Güney Amerika’nın ikinci büyük ekonomi ülkesidir. Etiyopya, Afrika Boynuzu’nun ağır siklet oyuncusu ve kıtanın sömürgeleştirilmemiş tek ülkesidir. İran, Orta Doğu’nun ana aktörlerinden biri ve kararlı bir Batı karşıtı ülkedir. Üç Arap gücü, yani Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Arap dünyasının en önemli siyasi, askeri ve ekonomik güçleridir.
Bu altı ülkenin üyeliği elbette BRICS’in tüm dünyadaki etki alanını artıracak ve küresel güç dengesini çarpıcı biçimde değiştirecektir. Orta vadede Batı’nın dünyanın Batılı olmayan bölgelerindeki etkisini sınırlayacak. Pek çok ülkenin de bloğa katılmaya ilgi gösterdiği dikkate alındığında BRICS’in yakın zamanda ciddi bir jeopolitik güç merkezi haline geleceği düşünülüyor.
Batı’ya mesaj
İkincisi, altı ülkenin BRICS’e davet edilmesi Batı dünyasına bir mesajdır; zira davet edilen ülkelerden bazıları (Suudi Arabistan, BAE ve Mısır gibi) Batı dünyasının geleneksel ortaklarıdır. Ayrıca BRICS üyelerinin genişleme kararının Ukrayna Savaşı sonrasında NATO ittifakının genişlediği bir döneme denk gelmesi de ilginçtir. Yani genişleme kararı NATO’ya doğrudan bir mesaj olarak okunabilir.
Üçüncüsü, BRICS üyeleri platformun birbirleriyle ticaretinde kendi para birimlerini kullanıp kullanmadığını tartıştı. Böylece ABD dolarına güvenmek istemediklerini bir kez daha göstermiş oldular. Bu durumda BRICS üyeleri arasında en güçlü ve en büyük ekonomiye sahip olması nedeniyle Çin’in para birimi ABD dolarına alternatif olarak ortaya çıkabilir. Üye devletlerin ulusal para birimlerini kullanma kararı, dünya ekonomik düzenine, alternatif bir küresel yönetim talebine yönelik bir mesajdır.
Dördüncüsü, zirve bloğun en büyük yararlanıcısı olan Çin adına net bir mesaj vermiştir. BRICS, Çin’in jeopolitik hedefleri ve jeostratejik hesaplamalarında önemli bir rol oynuyor. BRICS daha tutarlı bir ekonomik blok haline gelirse ve üyelerinin ekonomi politikalarını uyumlu hale getirirse, G-7’nin hakimiyetine meydan okuyabilir ve G-20’de daha büyük bir rol oynayabilir. Bu durumda BRICS’in en güçlü ekonomisi olan Çin, ekonomik alanda Amerikan hegemonyasına meydan okuyabilecek.
Beşincisi, BRICS Zirvesi Rusya ve Başkan Vladimir Putin için de çok şey ifade ediyor. Rus hükümeti BRICS ile olan ortaklığından yararlanıyor. Pek çok Batılı siyasetçi ve akademisyen Rusya Federasyonu’nun izole olduğunu düşünse de Rusya, uluslararası politikada izole olmadığını Batı’ya gösteriyor. Başta Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS üyesi ülkeler olmak üzere dünyanın Batılı olmayan ülkeleri Rusya ve Başkan Putin ile iyi ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor. Bir sonraki BRICS Zirvesi’nin Kazan’da yapılacağını düşünürsek Başkan Putin önümüzdeki yıl da platformu etkilemeye devam edecek.
BRICS’e Karşı Zorluklar
BRICS’in birçok umut verici özelliğine rağmen, BRICS’in uluslararası politikadaki etkinliğini tehdit eden bazı zorluklar da var.
Birincisi, BRICS’in karşılaştığı en büyük zorluklardan biri ortak ideolojinin veya ortak siyasi değerlerin eksikliğidir. BRICS üyeleri farklı tarihsel geçmişlerden ve farklı medeniyetlerden geliyor. Blok esas olarak pragmatik ve konjonktürel nedenlerle kuruldu. Blok üyeleri hâlâ birbirlerinden şüpheleniyor; Genişleme durumunda üye ülkeler arasındaki sürtüşme ve şüphe daha da artacaktır.
İkincisi, BRICS’in başarısı ve etkinliğinin önündeki bir diğer zorluk, üye devletlerin farklı jeopolitik çıkarlarıdır. Neye karşı çıktıkları (Batı hegemonyası) konusunda hemfikirler ama sonuçta ne istedikleri konusunda bir anlaşma yok. BRICS üyelerinin farklı siyasi ve ekonomik beklentileri var ve bu farklılıkları aşmaları zor. Bu, sürdürülebilirliğin BRICS için büyük bir sorun olduğu anlamına geliyor. Batı hegemonyasına karşı birleşirken Çin, Rusya ve Hindistan gibi bazı üyeler Asya ve Afrika’da birbirleriyle rekabet ediyor. Hatta Hindistan ve Çin gibi bloğun bazı üyelerinin birbirlerine düşman olduğu bile iddia edilebilir.
Üçüncüsü, Batı dünyasında artan sorunlara rağmen Batılı ülkeler küresel ekonomik ve politik zorluklara karşı hâlâ daha dirençli. Yani BRICS’in Batı ile rekabeti kazanması kolay olmayacak. BRICS üyeleri için maliyet çok yüksek olabilir. En azından Batı bazı üyeleri diğerlerine karşı oynayacak.
Dördüncüsü, Çin gibi BRICS üyelerinden bazıları küresel ekonomik pazardan en büyük faydalanıcılardır. Ancak BRICS’in artan gücü ve etkinliği dünya finansal sisteminde parçalanmaya yol açacaktır. Bu durumda Çin büyük bir kayıp yaşayacaktır. Başka bir deyişle BRICS üyeleri bir paradoksla karşı karşıyadır. Dünya ekonomisinin parçalanmasına katkıda bulunurken, kendilerine en çok fayda sağlayan küresel ekonomik sisteme de zarar verecekler.
BRICS’in küresel hegemonya iddiasında bulunacağını iddia etmek için henüz çok erken. Yakında BRICS’in Batı ekonomik sistemine ve jeopolitik hegemonyasına karşı gerçek bir alternatif mi yoksa şişirilmiş bir kağıt kaplan mı olduğunu göreceğiz.