Cevdet Yılmaz: Bütçenin Yüzde Elli’si Barış Destek Giderlerine Ayrılıyor
Cumhurbaşkanlığı ve ilgili kurumların 2025 bütçe görüşmelerinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bütçenin yarısının barışı destekleme harcamalarına tahsis edildiğini ifade etti. Yılmaz, “Türkiye’nin uluslararası alanda gerçekleştirdiği çalışmalara ve barışı destekleme faaliyelerine ayrılan kaynaklar var. Kalan bütçenin önemli bir kısmı personel giderlerine, 17,5’i ise Millet Kütüphanesi’nin harcamalarına yönlendiriliyor.” şeklinde konuştu. Ayrıca, Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’nin aktif bir rol oynadığını ve güvenlik ile istikrar sağlandıkça Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünün hızlanacağını belirtti. Kürt vatandaşların demokratik haklarına da vurgu yapan Yılmaz, terörle mücadelede kararlılık mesajı verdi. Yeni anayasa ve seçim yasası reformlarıyla siyasi istikrarın güçlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Ekonomide enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu, asgari ücretin dengeli bir şekilde artırılmasının önem taşıdığını ve kamu harcamalarının etkin bir şekilde yönetildiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın açıklamalarından bazı önemli noktalar: “Suriye’de yeni bir dönemle karşı karşıyayız. Uzun zamandır süren otoriter, antidemokratik bir yönetim devrilmiş ve Suriye halkı yeni bir ortam ortaya koymuştur. Şu anda yeni bir döneme geçici bir yönetim aşamasındayız. Gelecekte, geçici hükümet ve daha kalıcı bir siyasi yapı ile Suriye’nin yoluna devam etmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak tavrımız son derece nettir. Biz, Suriye halkını din, mezhep, inanç veya etnik köken farkı gözetmeksizin kapsayan bir yapıdan yanayız ve buna katkıda bulunmak için elimizden geleni yapıyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinden yanayız. Suriye’nin varlığını huzur ve refah içinde sürdürmesini istiyoruz.
‘”Suriye’yi Hep Birlikte İnşa Etmeliyiz’ Komşularına istikrarsızlık yaymayan, kendi içinde huzuru ve istikrarı sağlayan, tüm bölgeye katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu elbette kolay bir süreç değil. İçinde bulunduğumuz dönem belirsizlikler ve risklerle dolu, ancak tüm gücümüzle Suriye halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Uygun koşullar sağlandığında Suriye hızlı bir şekilde toparlanacak, yeter ki birlikte destek olalım. Suriye’nin ekonomisi, kurumları ve altyapısıyla birlikte inşa edilmesi gerekiyor. Yeniden inşa süreci ilerledikçe, Suriye’de güvenlik ve siyasi istikrar sağlandıkça, yıllardır ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimiz de vatanlarına onurlu ve güvenli bir şekilde dönebilme imkanına sahip olacaklar. Bu bir süreç; zamanla etkilerini daha fazla göreceğiz. Yeter ki Suriye’de elverişli bir ortamı birlikte oluşturalım.
‘”Hiç Kimsenin Kürtleri Temsil Etmeye Hakkı Yok’ Bizim birlik anlayışımız, dar modernist çevreler tarafından ortaya konulan homojenlik anlamına gelmiyor. Bizim anlayışımız, çeşitlilik içinde birliktir. Eğer bir zihniyetiniz, bakış açınız ve değerleriniz varsa, politikalarınızı da oluşturabilirsiniz. Değişim yapma iradeniz olur. Kürt vatandaşlarımız, ülkemizin eşit ve onurlu bireyleridir. Bizim Kürtlerle ya da Kürtçe ile bir sorunumuz yok. Bizim problemimiz, terörle ve yasa dışı yapıların, ülkemizin bütünlüğünü zedeleyen oluşumlarla ilgilidir. Hiç kimsenin Kürtlerin tamamını temsil etme hakkı yoktur. Zaman zaman böyle bir yaklaşım gördüğümü belirtmeliyim. Bu, Kürtlere karşı haksızlıktır. Her topluluk gibi Kürtlerin de farklı görüşleri, siyasi anlayışları ve talepleri vardır. ‘Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum’ demenin hiçbir demokratik temeli yoktur.
‘”Terörün Gölgesinde Siyaset Olmaz’ Bizim meselemiz, terörsüz bir Türkiye’dir. Bu kapsamda demokratik standartlarımızı ve hukuk sistemimizi geliştirmeye, eksiklerimizi tartışmaya ve gidermeye her zaman açığız. Cumhur İttifakı olarak birçok adım attık ve bunu sürdürmeye kararlıyız. Ancak terörün gölgesinde siyaset olamaz. Hiçbir parti, demokrasi gibi askeri ve bürokratik vesayet altında olamayacağı gibi, terör örgütlerinin etkisi altında da siyasi faaliyetlerde bulunmamalıdır. Demokratik siyasete saygı duyarız, fakat organizasyonel müdahalelerle şekillenen bir siyasetin sivil ve demokratik olamayacağının altını çizmek isterim.
Alevi vatandaşlarımız ile ilgili son 20 yılda birçok çalışma gerçekleştirdik. En son Plan Bütçe Komisyonu Başkanlığım döneminde Alevi-Bektaşi Başkanlığı’nı kurduk. Tarihte ilk kez yasa metinlerimize cemevi terimi eklendi. Yüzyıllardır süren teolojik tartışmaları hukuksal metinlerle çözmek mümkün değil. Alevi-Bektaşi Başkanlığı, Alevileri dönüştürmeyi amaçlayan bir yapı değil, onların taleplerini belirleyip ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapıdır. Ayrıca cemevi lojistik ihtiyaçları için ve ilmi eserler için önemli çabalar gösterecektir.
‘”Seçim Sistemini Reform Edebilirsek Meclis’te İstikrar Sağlayabiliriz’ Eski sistem olarak adlandırılan yapı, Türkiye’de pek çok kriz ve problem üretti. Yeni sistemin en büyük avantajı, istikrarı sağlaması ve hızlı karar alma imkanı sunmasıdır. Özellikle günümüzde ekonomik krizlerin derinleşmesi, jeopolitik risklerin artması, temel mal ve hizmet krizlerinin dünya genelinde görüldüğü bu dönemde, ülkemizin siyasi istikrarının korunması ve karar alma süreçlerindeki etkinliğin artırılması oldukça önemlidir. Yönetim sistemi, bir ülkenin siyasal ortamını değiştirmeye yetmez. Seçim sistemi ve siyasi partiler yasası da büyük önem taşır. Siyasi istikrarın sağlanmasında seçim sisteminin, yönetim sisteminden daha belirleyici olduğuna inanıyorum. Seçim sisteminde reform yapabilirsek, daha İyi temsil sağlayacak yeni bir sistemle Meclis’te daha sağlam bir yapı oluşturabileceğimizi düşünüyorum. Parti siyasi yasasının yanı sıra seçim yasasını tartışmanın da faydalı olacağı kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yarısı barışı destekleme harcamalarına ayrılıyor. Türkiye’nin uluslararası alandaki barış destekleme faaliyetleri için kaynak aktarımları söz konusudur. Ayrıca kalan bütçenin önemli bir kısmı personel harcamalarına, diğer kısmı ise Millet Kütüphanesi’nin giderlerine yönlendirilmektedir. Geride kalan dönemlerde Millet Kütüphanesi’ni toplamda 6,4 milyon kişi ziyaret etmiştir. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı bütçesinin payı yüzde 0,11 iken, Başbakanlığın payı yüzde 0,21’dir. İkisinin toplam payı ise 0,32’dir. Şu anki durumda ise Cumhurbaşkanlığının payı, geçmişteki oranların üçte biri olan 0,11’de kalmıştır.
‘”Medya Özgürlüğü Hiç de Azımsanacak Gibi Değil’ Türkiye’nin basın özgürlüğünü değerlendirirken bazı batılı ülkelerden gelen uç ölçütler yerine, ülkemizin gerçek durumunun dikkate alınmasının daha adil ve doğru olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki medya çeşitliliği ve tartışmalar, medya özgürlüğünü asla azımsanamayacak bir seviyede tutmakta. Ülkemizde güçlü yerel medya mevcut; hemen hemen her şehirde gazete, televizyon ve radyo bulunmaktadır. Sosyal medya üzerinden de halkımızın ne denli aktif olduğunu uluslararası göstergeler aracılığıyla görebiliyoruz.
‘”Varlık Fonu’nda Çoklu Denetim Sistemi Var’ Varlık Fonu içerisinde birden fazla denetim sistemimiz bulunmaktadır. Tüm Varlık Fonu şirketleri bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenmektedir. İlgili raporlar daha sonra konsolide edilip Cumhurbaşkanlığı’na sunulmaktadır. Devlet Denetleme Kurulu, bağımsız raporları inceleyerek Plan ve Bütçe Komisyonu’na iletmektedir. Nihai denetim yetkisi de yine Plan ve Bütçe Komisyonu’na aittir. KİT olsa bile, eğer diğer bir varlık gibi denetim sürecine tabi ise, denetimleri aynı şekilde yürütülür. Dolayısıyla, içlerindeki firmalar hem kendi özel hukuklarına hem de dış denetimle birlikte sürece dahil edilmektedir.
‘”Kamu Borcu ve Gelişen Ülkelerle Kıyaslandığında Çok Makul Oranlar’ Kamu borcu, hanehalkı borçları ve şirket borçları dünya ortalaması ve gelişen ülkelerin ortalamasının oldukça altında kalmaktadır. Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 25-26 seviyelerindedir; bu oran Avrupa’da yüzde 80’lere kadar çıkmaktadır. 2022’de 100 liralık bütçe içinde 43,2 lirası faize ayrılıyorken, 2025 yılında bu oran, deprem ve diğer dönemsel etkiler nedeniyle bir miktar artsa da, şu anki payı yüzde 13,2 olarak belirlenmiştir. Ancak bunun ilerleyen dönemlerde daha da azalmasını bekliyoruz. Enflasyonda bir düşüş trendi başladı; yaklaşık 28 puanlık bir düşüş gözlemleniyor. Gelecek süreçte dezenflasyonun devam etmesini ve daha makul seviyelere inmesini bekliyoruz. Ancak bunu sağlamak için kararlı bir duruş sergilemek gerekmektedir. İstikrar içinde büyüme hedefimiz, kalıcı sosyal refah artışı sağomaktır; fiyat istikrarı sağlandıkça ve enflasyon düştükçe, büyümemiz daha reel düzeye ulaşacaktır. Cevdet Yılmaz: Bütçenin Yüzde Elli’si Barış Destekleme Giderlerine Ayrılıyor
Sürdürülebilir bir gelişim ile gelir dağılımımızın daha iyi bir seviyeye çıkacağını belirtti. ‘Çalışanlarımızın Refahını Artırmaya Devam Edeceğiz’ başlığı altında, asgari ücretle ilgili olarak, “SSK’lı çalışanların yüzde 42’sinin asgari ücretle çalıştığını” ifade etti. Bu oran 6,9 milyon çalışana tekabül ediyor. Bu sayı, toplam çalışan sayımız üzerinden değil, kayıtlı SSK’lı işçiler üzerinden hesaplanmaktadır. Türkiye’nin toplamda 32-33 milyon çalışanı bulunmaktadır. 2022 yılında asgari ücrete yüzde 94,6 oranında bir artış gerçekleştirdik. O dönemde enflasyon oranı yaklaşık yüzde 65 seviyelerindeydi. 2023’te ise asgari ücreti yüzde 107,3 oranında artırdık ve o yıl enflasyon oranı yaklaşık yüzde 64 civarındaydı. 2024 yılında asgari ücreti ise yüzde 49,1 oranında yükselttik. Emeğin milli gelirden aldığı pay son 20 yıl içinde yüzde 27,6 olarak gerçekleşti.
Asgari ücretin artması, kamuya olan primlerin artmasını beraberinde getiriyor. Bu durum, işverenler için ek prim yükü oluştursa da, esasen kamuya gelir sağlamaktadır. Ancak özellikle küçük işletmelerin ve belirli bölgelerin üretim gücünün korunması açısından asgari ücretin dengeli bir biçimde artması büyük önem taşımaktadır. İşletmelerin sürdürülebilir olmaması, verimliliğin düşmesi ve sağlıklı bir istihdam ile ücret oluşumunu olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle verimliliği artırarak ve rekabet gücümüzü yükselterek kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz.