Muhalefet gelecek yıl yapılacak belediye seçimlerine giderek daha fazla “bireysel olarak” katılmayı tercih ediyor. İyi Parti’nin (İP) izinden giden Demokrasi ve Terakki Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile olası bir ortaklığın kapısını kapattı.
Son dönemde yorumcular CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in sağ kanat partilere teklif yapıp yapmayacağını tartışıyordu. Ana muhalefet partisi içindeki değişim yanlısı seslerin “altı kişilik masa” ve DEVA’yı eleştirdiğini hatırlatan Babacan, Özel’in onlarla görüşmeye başlamasının “çelişki” olacağını savundu. Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun DEVA, Saadet Partisi (SP), Gelecek Partisi (GP) ve Demokrat Parti’ye (DP) milletvekili teklif etme kararı nedeniyle eleştirilere maruz kaldığı göz önüne alındığında bu pek de şaşırtıcı değildi. Nitekim CHP yanlısı medya sağ kanattaki partilere parazit muamelesi yaptı.
İlgili partiler Mart 2024 seçimlerinde CHP ile işbirliği yapmayı reddederse, aynı kanallar sağcıların intikamından ya da ihanetinden şikayetçi olabilir. Başka bir deyişle, muhalefetin parçalanması ve olası yenilgisinin (ki bu, Cumhur İttifakı’nın sağlam kalmasıyla tamamen çelişiyor) siyasi sağın sorumluluğuna yüklenebilir.
CHP’nin stratejik seçenekleri
Peki, IP ve diğer sağ partilerle güçlerini birleştirmeyi başaramazsa CHP’nin önündeki seçenekler ne olacak? Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), İşçi Partisi (TİP) ve diğer sol uç partilerin yeni ama resmi olmayan kısaltmasıdır. Parti siyaseti açısından bu, İstanbul ve Ankara’daki belediye başkanlığı yarışlarını kazanmak için yeterli olmayacak. CHP liderliği çözümün “Sol politikalarla sağa ulaşmak” ve tabanda işbirliği yapmak olduğuna inanıyor. Gerçekte bu, diğer taraflarla işbirliği yapmamanın sonucudur.
Özgür Özel ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, muhalefetin son yenilgisinin sorumluluğunu kendi liderliğine yükleyerek Kılıçdaroğlu’nu devirmeyi başardılar. Ancak eski başkanın ittifak politikasına sadık kalarak bazı belediye başkanlığı yarışlarını kaybetme riski nedeniyle şimdi daha büyük bir zorlukla karşı karşıyalar. Buna göre yeni yönetimin CHP’lilerin Kılıçdaroğlu’nu geri çağırmasına neden olacak kadar küçük düşürücü bir yenilgiye uğrama ihtimali var.
Açıkçası, gayri resmi olarak HEDEP olarak bilinen Yeşil Sol Parti (YSP), ana muhalefetin aşırı sağcı Ümit Özdağ’la yaptığı Faustvari pazarlığı rahatlıkla göz ardı ederek ve Kılıçdaroğlu’nun ayrılışını gerekçe göstererek CHP ile ortaklığa açık olabilir. Unutmayalım ki Kürt sorununda “en ilerici” argümanları Özel yapıyor.
CHP sadece HEDEP ve diğer sol partilerle ittifak yaparsa ne olur? Cevap basit. Sağ partilerle işbirliğinin getirdiği fırsat ve hedeflerden kendisini mahrum bırakacaktır. Üstelik CHP’nin sol ideolojiye yönelmesi, PKK ve HEDEP ile ilişkilendirilmesi sağ seçmeni uzaklaştıracaktır. Belki de ana muhalefet partisi bu tür riskleri yönetmek için son çare olarak Erdoğan karşıtlığına yönelecektir. En azından İmamoğlu’nun kendisini abartarak kampanyasını böyle tasarlaması bekleniyor: “Ben Cumhur İttifakı adayıyla değil, (Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip) Erdoğan’la yarışıyorum.”
İmamoğlu 2019 seçimlerinde dejavu hedefliyor
İstanbul belediye başkanının 2019 belediye seçimlerinin tekrarlanmasını istediğini söylemeye gerek yok. Ancak bu sefer milyonlarca İstanbullu aslında onun son beş yılda nasıl bir performans sergilediğini biliyor. İmamoğlu, dikkatleri kendi kötü geçmişinden uzaklaştırmak için, Mayıs 2023’te Kılıçdaroğlu’nu destekleyen tüm seçmenleri Erdoğan karşıtlığı yoluyla ikna etmeyi umuyor.
Böyle giderse İmamoğlu’nun “İstanbul İttifakı” ile Özel’in bazı illerde ikili veya üçlü ittifaklar kurma planı Kılıçdaroğlu’nun “altı kişilik masa”sına yetmeyecek. Eski CHP genel başkanı, Mayıs 2023’te muhalefeti birleştirmek için elinden geleni yaptı.
Sonuçta ortaya çıkan yenilgi onun görevden alınmasına yol açtı ve muhalefet partileri arasındaki tüm sorunları ve güven eksikliğini ortaya çıkardı. Daha da kötüsü bu tartışma CHP içindeki iktidar mücadelesinin bir parçası haline geldi.
Ana muhalefet partisinin İstanbul’da kaybetmesi ve hareket içinde yeni bir mücadelenin başlaması durumunda hem Özel hem de İmamoğlu bu faturayı ödemek zorunda kalabilir.