Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin ortaya çıkarılarak yargılanmasını talep etmek amacıyla düzenledikleri eylemlerinin 1024’üncüsünü gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, 2 Kasım 1996 tarihinde Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybolan 18 yaşındaki Mehmet Şirin Bayram ile 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in durumu gündeme getirildi. Açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) avukatı Jiyan Tosun yaptı. Tosun, “Bayram Ailesi, Kulp Demirli köyüne bağlı Bira Zeyna mezrasında yaşıyordu. Korucu olmaya zorlanan köylüler, yoğun baskı altında kalıyordu. Bütün bu baskılara rağmen köylüler korucu olmayı reddedince, 1994 yılında köyleri yakıldı ve insanlar zorla yerinden edildi. Bayram Ailesi de mecburen Diyarbakır’a göç etti. Mustafa Bayram, oğlu Şirin ile birlikte inşaat işinde çalışmak amacıyla Kocaeli’ye gitti. 18 yaşındaki Şirin, ailesine sevdiği bir kız olduğunu açıkladı. Aileler görüştü ve nişanlanmaları kararlaştırıldı. Şirin, nişan için Kocaeli’nden eve döndü. 2 Kasım 1996’da köyde yaşayan amcasını ziyaret etmek amacıyla yola çıktı” şeklinde bilgi verdi. Tosun, açıklamasına şöyle devam etti: “Hava kararmadan yola çıkmadı; devam eden operasyonlar nedeniyle tehlikeli olabileceğini düşündü. Geceyi geçirmek için, akrabası Ramazan Tekin’in Kulp’un Demirci köyündeki evine gitti. 2 Kasım 1996 gecesi 65 yaşındaki Ramazan Tekin’in evi askerler ve korucular tarafından basıldı. Ramazan Tekin ve evde misafir olan Mehmet Şirin Bayram gözaltına alındı. Ailelerine ulaşan bilgilere göre, gözaltına alınanlar Kulp İlçe Jandarma Karakolu’na götürüldü ve beş gün boyunca orada tutuldu; ancak başvurdukları karakoldan ‘Biz almadık, bizde yok’ cevabını aldılar.” “AKIBETLERİ BELİRSİZ, FAİLLERİ CEZASIZ KALDI” Bayram ailesi, tanıdıkları koruculardan bilgi almak için başvurduklarında, ertesi gün M.B. isimli bir korucunun Bayram’ı gözleri bağlı bir halde İlçe Jandarma Karakolu’nda gördüğünü belirtti. Ancak karakola çağrılan korucu, tehdit edilince tanıklığını geri çekti. Aileler, durumu savcılığa bildirdi. Hazal Tekin, evlerine yapılan baskında eşini ve misafirleri Mehmet Şirin’i gözaltına alan koruculardan ikisini tanıdığını, isimlerinin Fettah ve Cumali olduğunu ifade etti. Kayıplarına ulaşmak için resmi makamlara başvuran aileler, ‘Askeriyeyi şikayet ediyorsunuz’ şeklindeki baskılara maruz kaldı. Diğer gözaltında kaybedilen olaylarda olduğu gibi etkin bir soruşturma yürütülmedi. Ramazan Tekin ve Mehmet Şirin Bayram’dan bir daha haber alınamadı. Akıbetleri belirsiz kalırken, failleri de cezasız kaldı.” “VAZGEÇMEYECEĞİZ” Tosun, sözlerine şöyle devam etti: “28 yıldır Bayram ve Tekin aileleri, sevdiklerinin akıbetini öğrenememenin acısıyla yaşamaktadır. 28 yıldır annesi, babası ve kardeşleri Mehmet Şirin’i aramakta. Nişanlısı da, ‘Ölü ya da diri bir haber alana kadar Şirin’i bekleyeceğim’ demektedir. Hemen şimdi bu hukuksuzluğa son verecek, Mehmet Şirin Bayram ve Ramazan Tekin’in akıbetlerini açığa çıkaracak ve adaletin sağlanmasını temin edecek etkin bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Ramazan Tekin, Mehmet Şirin Bayram ve tüm kayıplarımız için adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğiz.” “HAKİKAT VE ADALET ARAYIŞI BİR GÜN ÜSTÜN GELECEK” Mehmet Şirin Bayram’ın kız kardeşi Halime Bayram’ın gönderdiği mektup okundu. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, mektubun içeriğini şöyle aktardı: “28. yılında da aynı inanç, kararlılık, özlem ve acıyla Şirin’i aramak… Şirin’i aramak derken; adalet aramak, bir insanın yaşam hakkını savunmak ve onu hatırlatmak… Yaşam hakkı elinden alınmış Şirin’in ve binlercesinin hesabını sormak. 28 yıldır her cumartesi Şirin’in sağsalim, evden alınıp bir daha geri dönmemesinin hesabını sormak, faillerinin bulunarak en ağır şekilde yargılanmasını istemek. Sevdiklerimizin kemiklerini aramak zorunda bırakılan annelere, bu acıyı yaşatanlara, gerçek yargı önünde bir gün hesap sorabilmek için, on yıllarını meydanlarda geçiren kayıp yakınlarının hakikat ve adalet arayışı elbette bir gün üstün gelecektir. Bu adalet arayışının yerine ulaşacağına inanarak, Şirin’in şahsında, kaybedilen tüm sevdiklerimizin akıbetini sormaya devam edeceğiz. Bu devlet, bu coğrafyada her anneye bir evlat borçludur. Devletin her kardeşe bir kardeş, her eve bir can borcu vardır. Devlet bu hakikatle yüzleşmelidir. Devleti yönetenler, Cumartesi Anneleri’nin ve kayıp yakınlarının sesini duymalı ve hemen, zaman kaybetmeden tüm yargı mekanizmalarını harekete geçirerek faillerin ve sorumluların yargılanarak cezalandırılmasını sağlamalıdır. Eğer bu ülkede bir iç barış sağlanacaksa, öncelikle Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışı görünmelidir. Biz, Şirin’in gözaltında kaybedilişinin 28’inci yıldönümünde de hakikat ve adalet talebimizi yinelemekteyiz. Şirin’i ve arkadaşlarını bulun, faillerini yargılayın diyoruz.”
Birlikten bahsettiğimizde geniş bir perspektif içinde kalmalıyız. DEVA Partisi'nin lideri Ali Babacan, Flash Haber TV'de katıldığı yayında Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ile Meclis'te bir birleşme gerçekleştirme olasılığını...
Devamını Oku..