2010’lu yılların başında keşfedilen hidrokarbon kaynaklarıyla bir anda küresel enerji piyasasının ilgi odağı haline gelen Doğu Akdeniz’de geçtiğimiz yıl oldukça sakin geçti. 2023 yılında Türkiye ile bölge ülkeleri arasında yaşanan krizler, önceki yıllardan farklı olarak oldukça seyrek yaşandı.
Bu eğilimin temel nedeni, Doğu Akdeniz tahterevallisinin yönünü belirleyen ülkelerin iç politikalarındaki gelişmeler nedeniyle bölgeye daha az ilgi göstermeleriyle ilgilidir. Mesela Türkiye, 6 Şubat’ta 50 binin üzerinde can kaybıyla sonuçlanan iki büyük deprem yaşadı. Ardından Türkiye, kendisini depremin ardından, Mayıs ayındaki genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte seçim süreçlerinin ortasında buldu. Sonuç olarak, yılın ilk yarısında bölgede Doğu Akdeniz meselelerine olan ilginin azaldığı görüldü.
Yılın ilk yarısında kendi iç politikasına odaklanmak zorunda kalan bir diğer ülke ise Rum yönetimi oldu. Nikos Anastasiadis’in görev süresinin dolması nedeniyle 12 Şubat’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini daha önce dışişleri bakanı olarak görev yapan bağımsız aday Nikos Christodoulides kazandı. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrası, Rumları bir süreliğine bölgesel siyasetten uzaklaştırıp iç politikaya odaklanmaya zorladı.
Türkiye’yi güneyden kuşatmaya çalışan siyasi bloktaki ülkelerden biri olan Yunanistan’da, yılın ilk yarısında ülke gündemi genel seçimlere odaklandı. İlk olarak 21 Mayıs’ta erken genel seçim yapıldı ancak bu seçimde hiçbir parti çoğunluğu sağlayamadığı ve partiler koalisyon konusunda anlaşamadığı için 35 gün sonra yeni genel seçim yapıldı. 25 Haziran’da yapılan genel seçimi Başbakan Kyriakos Miçotakis’in partisi kazandı. Buna göre Yunanistan, 2023’ün ilk yarısında Doğu Akdeniz’den ziyade kendi içindeki gelişmelere odaklandı.
6 Şubat depremi sonrasında Ankara-Atina ilişkilerinin yumuşaması ve bölgedeki jeopolitik gerilimi artıran Yunanistan-Kıbrıslı Rum ikilisinin 2023 yılı boyunca Türkiye’yi kışkırtacak herhangi bir arama ve sondaj faaliyetinde bulunmaması, bu duruma fırsat verdi. Doğu Akdeniz’de suların bir miktar sakinleşmesi bekleniyor.
Yakınlaşma süreci
Türkiye’nin Mısır ve İsrail ile normalleşme süreçleri, 2023 yılında Doğu Akdeniz’in sularını etkin bir şekilde sakinleştiren bir diğer önemli faktör oldu.
Bilindiği gibi Türkiye, bu iki ülkeyle ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak amacıyla normalleşme süreçlerini başlattı. Bu süreçler 2023 yılında da devam etti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıl boyunca Mısırlı ve İsrailli mevkidaşlarıyla birebir temaslarda bulundu. Ancak İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği katliamlar nedeniyle Ankara ile Tel Aviv arasındaki yakınlaşma diplomasi ile sınırlı bir sürece dönüştü. Ankara ile Kahire arasındaki yumuşama süreci yavaş da olsa devam ediyor.
Bölgede zaman zaman tırmanan gerilime bakıldığında, Türkiye’nin şu ana kadar Doğu Akdeniz’de Mısır ve İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelmediğini vurgulamak gerekiyor. Ancak bu iki ülke, Doğu Akdeniz Boru Hattı (EastMed) ve Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMFG) çerçevesinde Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla yakın işbirliği içindedir. Bu nedenle Doğu Akdeniz denkleminde aslında Türkiye’nin karşısında yer alıyorlar. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin Ortadoğu siyasetinde benzersiz bir ağırlığa sahip Mısır ve İsrail ikilisinden en azından Kahire ile normalleşmeye devam etmesi, Doğu’da kendisine karşı kurulan siyasi denklemin bozulmasında hayati bir role sahip. Akdeniz.
Öte yandan Türkiye, Karadeniz’de keşfedilen 700 milyar metreküpten (bcm) fazla doğal gazın 2020 ve sonrasında ülke pazarına ulaştırılması için yoğun çaba harcıyor. Bu nedenle Türkiye’nin teknik personel ve ekipmanlarını en verimli şekilde kullanması gerekiyor. Türkiye açısından Doğu Akdeniz’de yeni bir arama ve sondaj faaliyetine girişilmesi, Karadeniz’deki kaynakların ülke pazarına daha geç teslim edilmesine neden olabilir. Bu nedenle Türkiye şimdilik Doğu Akdeniz’den ziyade Karadeniz’e öncelik veriyor.
Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların İsrail, Mısır ve Avrupa Birliği ile ortak hayata geçirmeye çalıştığı EastMed’in akıbeti ise belirsizliğini koruyor. Bilindiği üzere bu projeyle ilgili ülkeler, Doğu Akdeniz’deki doğal gazın, Türkiye’yi bypass ederek 1.900 kilometrelik (1.180 mil) deniz altı boru hattıyla Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşınmasını hedefliyor. Ancak 2022 yılı başında ABD’nin EastMed’den siyasi desteğini çektiğini açıklamasıyla projenin kaderi tam anlamıyla sona erdi. Nitekim ABD’nin açıklamasının ardından EastMed’in paydaşları projenin hayata geçirilmesi yönünde somut bir adım atmış değil.
Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması senaryosu halen mevcut olsa da, Kıbrıs sorunu ve Ankara ile Tel Aviv arasındaki yapısal sorunlar nedeniyle bu senaryonun gerçekleşme ihtimali oldukça düşük. Ancak bu konuda, Şubat 2018’de Kıbrıslı Rumların Doğu Akdeniz’de tek taraflı olarak ilan ettiği deniz yetki alanlarında doğal gaz araması yaparken Türk Deniz Kuvvetleri tarafından engellenen İtalyan enerji grubu ENI’nin CEO’su Claudio Descalzi, dikkat çekici bir açıklama yaptı. Descalzi, ilgili açıklamasında, Türkiye’nin Libya ile 2019 yılında imzaladığı denizcilik yetki anlaşması sonrasında Doğu Akdeniz’de siyasi dengelerin değiştiğini, EastMed’in Ankara olmadan hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Bu açıklama bile tek başına projenin mevcut durumunu yeterince özetlemektedir.
Kıbrıslı Rumlar, İsrail, Yunanistan ve Mısır’ın öncülüğünde kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF), sözde Doğu Akdeniz’e komşu ülkeler arasında enerji alanında iş birliğini artırmak ama özünde bir enerji yaratmaya çalışıyor. Türkiye’ye karşı oluşturulan siyasi blok artık etkisiz hale geldi. Öyle ki, sorunları nedeniyle bir araya gelemeyen EMGF üyeleri her geçen gün birbirlerinden uzaklaşıyor. Bu da Türkiye’siz her bölgesel denklemin çıkmaza sürükleneceği tezinin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Özetlemek gerekirse, Doğu Akdeniz’de uzun süredir yüksek olan siyasi gerilim, 2023 yılı itibarıyla gerilemiş görünüyor. 2023 yılında yaşananlara göre Doğu Akdeniz’de sıcak suların bir süre daha sakin kalması bekleniyor. bu yıl. Ancak bunun kalıcı olacağını veya çok uzun süreceğini söylemek mümkün değil. Çünkü bölge ülkelerinin Doğu Akdeniz’de ekonomik katma değeri olan doğal kaynakları çıkarıp kendi ekonomilerine faydalı hale getirmeleri gerekiyor. Bu nedenle bölgedeki rezervlerin paylaşımı konusunda yeni krizlerin yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Bunlar sonuçta bölgedeki jeopolitik rekabetin yeniden yoğunlaşmasına yol açacaktır.