Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, özellikle Artvin, Giresun, Rize ve Trabzon illerinde son günlerde yoğun yağışların etkisiyle ortaya çıkan sel ve heyelanlar, yerleşim alanlarına çok büyük zararlar veriyor. Derelerdeki aşırı yapılaşma ve su seviyesinin yükselmesi, bu bölgelerdeki eski ve tehlikeli binaların varlığını sürdürmesine neden oluyor. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, bu bölgelerdeki sel ve heyelan riskinin arttığını vurgulayarak, bu durumu iklim değişikliği ile plansız şehirleşmeye bağlıyor. SRYLTİYOR NÜFUS VE YAPILAŞMA TEHLİKE ARTIYOR Bektaş, artan nüfus ile arsa talebinin sürekli yükseldiğini ve dere yataklarının talan edildiğini belirtiyor. “Karadeniz Bölgesi’nde dağlar doğu-batı yönünde uzanıyor ve dik bir şekilde denize iniyor. Bu nedenle hinterlandımız dar kalıyor. Bu dağları kesen kuzey yönündeki dere yatakları, tarih boyunca yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Çünkü sulak ve bereketli topraklar, insanların yerleşim alanlarıdır. Dolayısıyla Doğu Karadeniz Bölgesi’nde tarih boyunca iki çeşit yerleşim alanı oluşmuştur: biri kuzey-güney yönünde, diğeri ise sahildeki yerleşim alanlarıdır. Ancak, 50 yıl önce şehirleşme açısından çok fazla sorun yoktu. Ancak küresel ısınma ve iklim değişikliği, yerleşim alanlarında sel ve heyelan riskini artırdı. 50 yıl önce bu tür tehlikeler pek yoktu ama şimdi iki tür tehlike de artış gösteriyor. Bunun temel sebebi ise yağışların artması ve aniden gelen sağanak yağışlardır” diyor. Yasaların yetersizliğine dikkat çeken Bektaş, iklim değişikliğinin etkisiyle devletin yaklaşık 10 yıldır dere yatakları ve sahil yerleşimleri için bir dizi yönetmelik ve yasa çıkardığını belirtiyor. Amaç, iklim değişikliğinin sonuçları nedeniyle oluşabilecek zararları azaltmaktır. Ancak günümüzde bu yasalar ve yönetmelikler yeterince uygulanmıyor. Ayrıca kamu kurumları, dere yataklarını bilinçsiz bir şekilde yağmalamaktadır. Nüfus artışı ve arsa talebi sürekli olarak artmaya devam ediyor, bu da yasa ve yönetmeliklerin geçerliliğini yitiriyor. Örneğin, Trabzon’un terminal binası, bir dere yatağı üzerine inşa edilmiştir. Tehdit altındaki Değirmendere Vadisi ise insanların yaşam alanıdır. Eğer günümüzde küresel iklim değişikliğine bakarsanız, en fazla alüvyonlu arazilerin dere yataklarında bulunduğunu görürsünüz. DOĞAL AFET RİSKLERİNİ AZALTMAK İÇİN YASALARIN UYGULANMASI GEREKİYOR Bektaş, devletin çıkardığı yasaların uygulamaya geçirilmesi gerektiğini vurguluyor. “Bugün Doğu Karadeniz’in jeolojik yapısı incelendiğinde yer altı suyu olmadığı, sediman kayaçların ve su tutma potansiyeli olan alüvyonların oldukça az olduğu görülüyor. Bu alüvyonlar yalnızca dere yataklarında mevcuttur. Dolayısıyla dere yataklarının su açısından önemi büyüktür. Her gün artan nüfus ve yerleşim alanlarının büyümesi hem sel hem de heyelan risklerini sürekli olarak artırıyor. Yapılması gereken; devletin çıkardığı yasaları hemen hayata geçirmektir. Kentsel gelişim ve buna bağlı arsa talebi, denizden dolgu alanları oluşturma ya da dere yataklarına saldırı biçiminde şekilleniyor. Bu durumların önlenmesi devletin sorumluluğundadır. Ancak ne yazık ki, devlet belirlediği yasaların gereğini yerine getirmeden dere yatağına terminal inşa etmeye devam ediyor. Bu durumda, sel ve heyelanların vereceği zararların azaltılması mümkün değildir” şeklinde ifade ediyor.
Tekirdağ'ın Muratlı ilçesindeki Fatih mahallesi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi üzerinde bulunan bir apartmanın üçüncü katında, 17 yaşında A.Ç. isimli genç cinnet geçirerek mutfaktan aldığı bir bıçakla uykudaki annesi...
Devamını Oku..