Fransız filozof, antropolog ve sosyolog Emmanuel Todd, 1976 yılında sadece 25 yaşındayken, dönemin güçlü süper gücü olan Sovyetler Birliği’nin çöküşünü öngörerek dikkatleri üzerine çekmişti. Todd, “Son Düşüş” adlı eserinde, demografik verileri analiz ederek Sovyet toplumunu değerlendirmiş ve 1991 yılında yaşanacak çökmeyi neredeyse on beş yıl önceden tahmin etmişti. Şu anda, benzer yöntemlerle ‘Batı’nın da çöküş yolunda olduğunu’ savunuyor. Yılbaşında yayımlanan “Batı’nın Yenilgisi” adlı kitabında, ABD’nin sanayi ve eğitimdeki gerilemesi, aile yapılarındaki çözülme ve dini değerlardaki azalmayı inceleyerek Batı’nın yaklaşan çöküşünü öngörüyor. Todd’un ekonomik ve sosyal analizlerinde hem sağ hem de sol görüşlerin etkileri görülüyor. Neo-liberalizmi, sınıf farklarını derinleştiren ekonomik politikaları ve küreselleşmeyi eleştirirken, bir yandan da geleneksel aile ve dini değerlerin korunmasını savunuyor. Özellikle “ABD ve Avrupa’nın dış politikasını eleştiriyor”, Batı’nın Filistin halkına karşı adaletsizliğini vurguluyor ve bu tutumun, Batı’nın Orta Doğu’daki etkisini azalttığını belirtiyor. “İran’ın nükleer silah edinmesini destekleyen” Todd, bunun bölgedeki güç dengesini sağlayarak barışı getireceğine inanıyor. Emmanuel Todd, Sovyetler Birliği’nin çöküşünü tahmin ederken bebek ölüm oranları ve doğum oranlarındaki düşüş gibi demografik verileri kullanmıştı. Aynı yaklaşımı Batı’nın zayıflığını açıklamak için kullanan Todd, ABD’nin sanayi üretimi ve eğitimdeki gerilemesini eleştiriyor. Todd’un araştırmalarına göre, ABD’nin bebek ölüm oranı Rusya’nınkinden daha yüksek. Ayrıca ABD, 1980’lere göre daha az mühendis yetiştiriyor ve tarım ürünleri üretiminde düşüş yaşıyor. “Batı toplumlarında aile yapıları ve dini değerler zayıflamış durumda”, bu durum toplumsal çöküşü hızlandırıyor. Todd’a göre, Batı’nın yükselişi protestan ahlakı ve eğitim değerlerine dayanıyordu. Ancak “protestan kültürünün ve dini bağların zayıflaması” Batı’yı nihilizme sürükledi. Aile yapısındaki bozulma nedeniyle Batı, sosyal yaşamda cazibesini kaybetti ve örnek olma özelliğini yitirdi. Ayrıca Todd, “ABD’deki protestan beyaz elitlerin yerini Yahudi kökenli isimlerin yönetimde etkili olmasının” önemli bir dönüşüm olduğunu düşünüyor. Dini kimliklerin bu şekilde değişiminin Batı siyasetini etkilediğini savunuyor. Emmanuel Todd, Rusya’nın Ukrayna savaşı sonrası uygulanan ekonomik yaptırımlara rağmen ayakta kalmasını, Batı’nın sanayi ve ekonomik gücündeki zayıflığın bir göstergesi olarak değerlendiriyor. Todd, Batı’nın sadece kısa vadeli siyasi kazançların peşinde koşarken, Rusya gibi rakip ülkelerin uzun vadeli planlarla güçlendiğini ifade ediyor. Todd’un analizlerine göre, “Rusya’da intihar ve alkol kaynaklı ölümlerde büyük ölçüde bir azalma yaşanırken, sanayi ve eğitim alanında da ilerlemeler sağlandı.” Batı’nın aksine, Rusya’nın bu sosyal gelişimi, Todd’a göre Batı’nın zayıfladığını gösteriyor. Todd, Batı’nın sanayi, eğitim, aile yapısı ve dini değerlerdeki çöküşünü örnekler ile desteklerken, “Batı’nın rakiplerine karşı üstünlüğünü kaybettiğini” ileri sürüyor. Ona göre, Batı’nın ilgilendiği ekonomik göstergeler artık toplumsal gerçekliği yansıtmıyor ve “Batı, rakipleri karşısında uzun vadede yenilgiye uğrayacak.” Emmanuel Todd’un bu yeni eseri, “Batı’nın geleceği hakkında sert ve çarpıcı bir uyarı” niteliğinde. Todd’a göre, eğer Batı yapısal sorunlarını çözemediği takdirde, küresel güç dengesi doğuya kayacaktır.
**YÖK'ten Spor Yöneticiliği Programı için Merkezi Yerleştirme Duyurusu!** Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), Spor Yöneticiliği Programı'nın tercih edilecek öğrenciler için merkezi yerleştirme sistemine geçişini duyurdu. Bu yeni karar tüm...
Devamını Oku..