Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York ziyareti, Birleşmiş Milletler reformu sorununu bir kez daha gündeme getirdi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve ABD Başkanı Joe Biden’ın örgütün işlevini yitirdiğini kabul etmesiyle birlikte, Türk liderin uzun zamandır dile getirdiği (“Dünya beşten büyüktür” ve “Daha adil bir dünya mümkün” iddiaları da netleşiyor.) ) bir yer edindi.
Ancak Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin mevcut uluslararası koşullar nedeniyle fikir ayrılıkları yaşaması nedeniyle herhangi bir reformun yasalaşması pek olası görünmüyor.
Ukrayna savaşının büyük güçler arasındaki rekabeti derinleştirdiği göz önüne alındığında, herhangi bir anlaşmaya kilometrelerce uzakta olduğumuzu söylemeye gerek yok. Bununla birlikte Erdoğan, yarının dünyası için öncü bir liderlik örneği olan “yeni bir uluslararası düzen” çağrısını sürdürmelidir.
Yunanistan ve İsrail ile normalleşme
Türkiye cumhurbaşkanının BM Genel Kurulu marjında yaptığı toplantılardan ikisi özel ilgi gördü: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis. Erdoğan’ın, Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde düzenlenen G-20 zirvesinde Mısırlı mevkidaşı Abdülfettah el-Sissi ile görüşmesine bakıldığında, Türkiye’nin normalleşme politikasının yeni bir işbirliği aşamasına geldiğini söylemek mümkün.
Kaynaklara göre Erdoğan’ın Netanyahu ile görüşmesi son derece olumlu geçti ve iki lider yakın zamanda birbirlerinin ülkelerini ziyaret etmeyi planlıyor. Görüşmede enerji, teknoloji, inovasyon, yapay zeka, siber güvenlik, artan ikili ticaretin yanı sıra Filistin ve bölgesel işbirliğinin tartışıldığı bildirildi. Türkiye cumhurbaşkanının İsrailli Isaac Herzog’la da verimli bir “telefon diplomasisi” yürüttüğü bir sır değil.
Ankara’nın Kudüs ve Filistin konusundaki hassasiyetlerinin dikkate alındığını varsayalım. Bu durumda Erdoğan ve Netanyahu’nun, Doğu Akdeniz de dahil olmak üzere yakın birçok bölgedeki güç dengelerini etkileyecek lider-lider diplomasisinin meyvelerini toplaması mümkün olabilir. Sonuçta tüm bölgesel oyuncular normalleşmeyi tamamlamaya ve yeni ikili ve üçlü işbirliklerini pekiştirmeye çalışıyor.
ABD-Çin rekabeti bölgeyi etkiliyor
Her ülkenin yeni küresel düzensizliği bildiğini söylemeye gerek yok. ABD ile Çin arasındaki rekabet Türkiye’nin çevresini önerilen koridorlar şeklinde etkiliyor. Şu anda Türkiye, İsrail ve Yunanistan arasındaki ilişkiler enerji, lojistik ve güvenlik başta olmak üzere pek çok alanda rekabetin yanı sıra iş birliğine de uzanıyor. Sonuçta hızlı hareket eden ve somut projeler geliştiren ülkeler daha uzun vadeli dengeler yaratabilecekler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Miçotakis’le görüşmesi de “verimli” geçti. Gerginliğin azalmasının ardından yeniden seçilen her iki lider de, Türkiye ile Yunanistan arasında güvenin tesis edilmesi yönünde somut adımlar atmayı hedefliyor. Yedi yıl aradan sonra ilk kez 7 Aralık’ta toplanacak olan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi, yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
Afetler, çevre sorunları ve orman yangınları konusunda birlikte hareket edilmesi, kültürel alışverişin teşvik edilmesi ve yasadışı göçe karşı güçlerin birleştirilmesi iki ülkenin Ege ve Doğu Akdeniz gibi zorlu sorunları çözmesini kolaylaştıracaktır.
Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması da dahil olmak üzere en ciddi ikili zorlukların “zor” anlaşmaları gerektirmesi koşuluyla, konsey toplantılarının, ikili temasların ve çözüm önerilerinin varlığı Türk-Yunan ilişkilerine kesinlikle katkıda bulunacaktır.
Büyük güç rekabetinin bölgedeki etkisini dikkatle takip eden ve normalleşme çabalarını somut iş birliği planlarına dönüştüren tarafların kazançlı çıkacağını tekrar edeyim. Türkiye’nin yaptığı da tam olarak budur.