Geçtiğimiz yüzyılın savaşlarla dolu ilk döneminde, medeni sayılan dünyada kapağında “demokrasi” kelimesi yer alan sayısız kitap yayımlanmıştır. Bu konuda istatistik tutan araştırmacılar muhtemelen vardır; fakat yaklaşık 40 milyon küresel eseri barındıran ABD Kongre Kütüphanesi’nin listesi üzerinden bir tarama yaparak genel bir bilgi elde edilebilir. Sayılara dair kesin bir bilgiye sahip olmasam da, bir konuda kesinim: O dönemde yazılan eserlerde, demokrasiye hayranlık ile Batı dünyasındaki yükselişine duyulan memnuniyet ön plandaydı. Oswald Spengler’in “Batı’nın Çöküşü” gibi az sayıda muhalif eser kaleme alınmış olmasına rağmen, iki savaşın ardından dünya -özellikle Batı- umuda kapılmıştı. Bir başka kesin bilgi ise, son 10 yıl içinde “demokrasi” kelimesi geçen eserlerin sayısının, geçen yüzyılın ilk 50 yılında yayımlananlardan en az on kat fazla olduğudur. Bu kitapların çoğunda, dünyanın geldiği noktada “demokrasi”ye ilginin azalmakta olduğu, kitlelerin yeni arayışlar içinde bulunduğu ve “demokrasi” karşıtı tehlikeli ideolojilerin yükseldiği vurgulanıyor. Bu konuya odaklanmama sebep olan bir makale, bir Amerikan gazetesinde yer aldı. Makalenin kadın yazarı, 5 Kasım’daki seçimde Donald Trump’ın kazanması durumunda ülkeyi terk etmeyi düşünmediğini dile getiriyor. “Faşizm” geliyor korkusuyla… Başkanlık döneminde Trump’ın Beyaz Saray’daki genel sekreterliğini üstlenmiş olan General John Kelly, bir röportajda, Trump’ın “faşist” kelimesinin genel anlamına uyduğunu belirtmişti (New York Times, 22 Ekim 2024). O günden bu yana, ABD’de “Trump faşist mi, seçilirse faşizm mi gelir?” tartışması devam ediyor. Aynı zamanda, Trump, rakibi Kamala Harris’in “komünist” olduğunu öne sürmeye başladı. ABD’deki seçmenler, iki gün sonra sandık başına gittiklerinde, Trump’a oy verirlerse faşizmin, Harris’e oy verirlerse komünizmin etkisi altında kalacakları korkusuyla oy kullanacaklar. Peki, demokrasi bu durumun neresinde? Yüzlerce kitap ile “demokrasi” konusunu ele alan yazarlar, seçim kampanyası süresince açığa çıkan tartışmayı kaygı duydukları bir gerçek olarak izliyor olabilirler. İşin ilginç tarafı, Trump’ın çevresinde toplanan isimler arasında, geçen yüzyılın ilk yarısında Almanya ve İtalya’da iktidara gelerek dünyayı kanlı savaşlara sürükleyen diktatörleri destekleyen kapitalistlerin benzerlerinin ortaya çıkması. Amazon’un CEO’su Jeff Bezos ve Tesla, SpaceX ile Twitter’ın (şu anki adıyla X) CEO’su Elon Musk gibi örnekler göze çarpıyor. Washington Post ve Los Angeles Times gibi etkili gazeteler, genellikle seçimlerden önce hangi adayı destekleyeceklerini açıklama geleneğine sahipken, bu seçim için ilk kez başyazılarda destek verecekleri adayı belirlemeyeceklerini duyurdular; bu da patronların baskısıyla gerçekleşti. Post’un sahibi Jeff Bezos; Times’ın sahibi ise başka bir milyarder olan Patrick Soon-Shiong. Rupert Murdoch’un sahibi olduğu Wall Street Journal ise açıkça Trump’ı destekliyor. Trump’ı destekleyen milyarderler listesi oldukça geniş; çoğunu tanımasak da burada isimleri vermeye gerek görmüyorum. Harris’in arkasında da bazı milyarderlerin olup olmadığı merak ediliyor; ancak onların etkisi daha sınırlı görünüyor. Bu milyarderlere göre, Trump ile birlikte faşizmin ülkeye girmesi söz konusu mu? Şu günlerde birçok yazar bu soruyu gündeme taşıyor. Elbette Trump’ın kazanması durumunda, ABD’ye Hitler tarzı bir “Nazizm” ya da Mussolini benzeri bir “faşizm” gelmeyecek; tıpkı Harris kazanırsa Sovyet tarzı bir “komünizm” gelmeyeceği gibi. Ancak Trump’ın yeniden başkan olması durumunda nelerin olabileceğini, onun ilk dönemine bakarak değerlendirebiliriz. Ortadoğu’da Biden-Harris ikilisi de İsrail yanlısı; fakat Trump, onlardan çok daha aşırı bir İsrail savunucusu. İlk döneminde göreve gelir gelmez yedi Müslüman ülkeye vize yasağı getirmişti. Onun döneminde Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar hala devam ediyor. Son olarak belirtmek gerekir ki, eğer Harris kaybederse, Gazze konusundaki İsrail yanlısı politikalar nedeniyle seçimi kaybetmesi muhtemel. Seçimlerde kitlesel oyların önemi büyük; “Salıncak eyaletler” olarak adlandırılan bölgelerde yaşayan Müslümanların, her seçimde Demokratlara oy verirken, bu sefer Trump’tan yana oy kullanma olasılıkları yüksek. Harris, belki rakibinden daha çok oy alsa bile, bu yüzden seçimde kaybedebilir.
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi'nde kaybolan ve 19 gün sonra cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayeti davasının ilk duruşması gerçekleşiyor. Kamuoyunun büyük bir ilgiyle takip ettiği bu...
Devamını Oku..