Fethullah Gülen kimdir? Fethullah Gülen, 83 yaşında Amerika Birleşik Devletleri’nde hayatını kaybetti. Gülen ve onun liderlik ettiği yapı, Türkiye’de uzun yıllar boyunca tartışmalara yol açmış bir hareket olarak biliniyor. Gülen’in hayatını, kurduğu yapının tarihi süreçler içerisindeki evrimini inceleyerek anlamaya çalışıyoruz. Gülen’in doğum yeri ve zamanı, birçok yorumcu tarafından düşünce yapısının şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. 1941’de Erzurum’da doğan Gülen, babası bir imamdır. Erzurum, tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya ve İran sınırlarının bulunduğu güvenli bir bölge olarak tanınıyor. Bu dönemde Soğuk Savaş’ın devam ettiğini de unutmamak gerekiyor. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını burada geçiren Gülen, erken yaşta din eğitimi aldı ve vaiz oldu. O dönemdeki muhafazakâr hareketlerin etkisi altında, milliyetçi ve devletçi bir anlayışın yanı sıra komünizm karşıtlığı da onun düşüncelerini şekillendirdi. Gülen, yalnızca fikir düzeyinde kalmayıp Komünizmle Mücadele Dernekleri ile de bağlantılar kurarak bu dernekler arasında yer aldı.
Gülen, 1950’lerde Said-i Nursi hareketiyle tanıştı ve Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu gibi düşünürlerin etkisinde kaldı. Vaiz olarak Edirne’de göreve başlamadan sonra, 1960’ların ikinci yarısında İzmir’e yerleşti. Burada Kestanepazarı Kuran Kursu’nda yöneticilik yaparken, dini sohbet toplantıları düzenledi. Tanıyanlar, gençlik yıllarından itibaren etkileyici bir hitabet yeteneğine sahip olduğunu vurguluyor.
Gülen, İzmir’de açtığı evlerle eğitim gören öğrencilere destek oldu. Bu evlerde yoğun olarak ‘Risale-i Nur’ kitapları okunuyordu ve bu yapılar, zamanla ‘ışık evleri’ olarak anılmaya başlandı. Gülen, bu evlerde bir “altın nesil” yetiştirmek amacıyla farklı eğitim kademelerindeki öğrencilere ulaşmayı hedefliyordu. Katı eğitimcilik ve modern eğitim anlayışı, Gülen’in hareketini diğer cemaatlerden ayıran özelliklerden biriydi. Zamanla Nurculuğun en etkili kanadını oluşturdu.
1970’lerde ve 1980’lerde pek çok soruşturmadan zarar görmeden çıkan Gülen, askeri bir darbenin gerçekleştiği dönemde destek vererek, İslami gruplarla birlikte hareket alanı buldu. Gülenciler, Anavatan Partisi ile iyi ilişkiler geliştirdi ve zamanla birçok şehirde vaazları kasetlerle yaygınlaştırdı. Sızıntı dergisi, 1979 yılında kurulduktan sonra önemli bir kitleye ulaştı. 1980’lerde, bürokrasi içinde örgütlenmeye başlayan Gülenciler, eğitim alanındaki özel okullar ve dershaneler aracılığıyla güç kazanmaya başladı. Ayrıca, 1980’lerin ikinci yarısında Zaman gazetesini kurarak kendilerini daha görünür kıldılar.
Gülen yapısının siyasi partilerle ilişkileri yoğunlaşırken, kendilerine ait bir parti kurmaktan kaçındılar. 1990’larda yurt dışında birçok okul açarak, Türkiye’nin dışındaki varlıklarını artırdılar. 28 Şubat sürecinde orduyla zıtlaşmamak adına açıklamalarda bulundu ve bazı gruplar tarafından eleştirildi. 1999’da Pennsylvania’ya yerleşmeden önce, Türkiye’deki medyada eleştirilere maruz kaldı ve birçok soruşturma geçirdi.
Gülen’in 2002 seçimlerinden itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) verdiği destek, bu dönemde onun için birçok siyasetçi tarafından ‘Hocaefendi’ olarak anılmasına yol açtı. 2010 anayasa referandumu, Gülen ve AKP ilişkisini güçlendiren bir dönüm noktası oldu. Ancak 2012’den itibaren, AKP ile Gülenciler arasındaki gerginlikler baş göstermeye başladı. Bu gerilimler, MİT krizi, dershane krizleri ve yolsuzluk iddiaları ile daha da derinleşti. Fethullah Gülen kimdir?
2013 yılında gerçekleştirilen 17-25 Aralık operasyonları sonrasında hükümetle Gülen yapılanması arasındaki bağ kopma noktasına geldi. Erdoğan, 2014 yılında başbakan olduğu dönemde yaptığı bir konuşmada, Gülen yapılanmasına yönelik eleştirilerde bulunarak, “Okullar için yer istedi, verdik. Olimpiyat dediler, her türlü desteği verdik. Siz ne istediniz de vermedik, ne isteniz de alamadınız?” ifadelerini kullandı.
Bu krizin ardından Gülen yapılanması ile ilgili olarak ‘paralel devlet operasyonları’ başlatıldı. Hükümet, zamanla bu grubu ‘paralel devlet yapılanması’ kurmakla suçlamaya başladı. Sonuç olarak, bu yapılanma ‘Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ adı altında bir terör örgütü olarak ilan edildi. Hükümet, bürokraside tasfiyelere girişti. 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi, Gülen taraftarlarına yönelik tasfiye sürecini daha da hızlandırdı. Hükümete göre, bu darbe girişiminin arkasında Gülen’in destekçileri bulunuyordu ve birçok dava sonucunda bu iddialara hükmedildi. Fethullah Gülen, söz konusu iddiaları reddetti. Darbe girişiminin ardından açılan onlarca davada, on binlerce kişi yargılandı ve birçok kişi suçlu bulunarak ceza aldı. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yapılanma ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişiler ve kurumlar da hedef alındı.
Darbe girişimi sonrası Gülen’in iade talebi, Ankara ile Washington arasında tartışmalara yol açtı. Erdoğan, çeşitli zamanlarda iadeyi talep etti ancak bu girişimler sonuçsuz kaldı. Günümüzde de Gülen yapılanmasına yönelik operasyonlar sürmeye devam etmektedir.
Gülen’in son yıllarında, yapılanmanın bazı üst düzey üyeleri Batı ülkelerine göç etti. Örgüt içindeki dönemsel gerilimler ise zaman zaman kamuoyunun dikkatini çekti. Destekçilerine yaptığı konuşmalar internet üzerinden aralıklarla yayımlanan Fethullah Gülen’in sağlık durumu gittikçe kötüleşti. 21 Ekim 2024’te Gülen’in vefat haberi gündeme geldi. Ölümünden önce, Grupla ilgili liderlik mücadelesinin başladığına dair haberler kamuoyuna yansıdı. Bu süreçte, mücadelenin kazananı, Gülen yapılanmasının gelecekteki yönünü belirleyecektir.