Başlangıcından bu yana G-20, “Küresel Kuzey” ile “Küresel Güney” arasındaki diyalog için en önemli platform olma statüsünü tutarlı bir şekilde korumuştur. Zirveleri uluslararası medyanın yoğun ilgisini çekti. Ancak manzara, 2008 küresel mali krizinden bu yana önemli ölçüde gelişti. Özellikle Çin ve Rusya, kurucu üye ABD’nin yanı sıra, küresel güç merkezleri olarak konumlarını sağlamlaştırdı. Bu değişim, zaman zaman G-20 üyesi ülkelerin ortak dil, ortak hedefler ve geleceğe yönelik ortak vizyon açısından birliğini sınayan zorlukları da beraberinde getirdi.
Öne çıkan bir diğer konu ise G-20’nin Küresel Güney birliğinin tartışılmaz seslerini temsil eden Hindistan, Endonezya, Brezilya ve Güney Afrika’nın grup içindeki nüfuzlarını güçlendirmeye yönelik taleplerinin artması oldu. Bu yönde atılan önemli bir adım, 55 üye ülkeyi kapsayan Afrika Birliği’nin (AU) son G-20 Zirvesi’nde Avrupa Birliği (AB) ile eşit statüde daimi bir üye olarak G-20’ye dahil edilmesiydi. -20 Hindistan’ın ev sahipliği yaptığı zirve.
G-20 Artı AU
21. yüzyılın yükselen kıtası Afrika’nın G-20’ye dahil edilmesi – ya da belki de öneminin altını çizmek için uygun bir şekilde “G-21” olarak adlandırılabilir (“G20+”, istemeden de olsa G-20 ile karşılaştırıldığında eşitsiz statü anlamına gelebilir). AB) – Küresel Kuzey-Küresel Güney diyalogu için önemli bir arena olarak bu platformu daha da güçlendirecek çok önemli bir gelişmedir. Afrika Birliği Komisyonu (AUC) başkanı ve sözcüsü Moussa Faki Mahamat, G-20 üyeliğinin küresel zorluklarla mücadele ederken kıtanın haklarını ve yasalarını korumada oynayacağı anlamlı rolün altını çiziyor.
Aslına bakılırsa, mevcut zirvenin dönem başkanı Hindistan’ın seçtiği “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek” teması derin anlam taşıyor. Bu sadece iklim değişikliğinin acil sorunlarıyla değil, aynı zamanda küresel toplumu tehdit eden sayısız bölgesel ve küresel siyasi ve ekonomik belirsizliklerle de örtüşüyor. Bu tema, küresel ölçekte yoksulluk, açlık ve yaygın göç gibi derin zorluklarla karşı karşıya kalan uluslara rehberlik edebilecek evrensel değerlerin dokunaklı bir hatırlatıcısı olarak hizmet ediyor.
“Tek bir dünyamız var; aynı insanlık ailesinin bir parçasıyız ve bu dünyanın yaşanabilirliğini sağlamak için çabalarımızda birleşmeli ve daha sürdürülebilir bir gelecek için birlikte çabalamalıyız.” Bu mesaj derin bir anlam taşıyor.
İnsani-girişimci diplomatik başarılarından yararlanan ve küresel diplomasinin temel taşı olan yumuşak gücü ustaca kullanan Türkiye, Afrika Birliği’nin (AU) stratejik ortağı olarak öne çıkıyor. Ülke, sarsılmaz, samimi ve zorlayıcı duruşuyla 83 paragraflık kapsamlı Liderler Zirvesi Bildirgesi’nin G-20 platformunda oy birliğiyle kabul edilmesinde önemli bir rol oynadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G-20 platformunda dünya liderleriyle temasları, Türkiye ile G-20 ülkeleri arasında önümüzdeki dönemde beş kıtada gerçekleştirilecek projelere ilişkin işbirliklerinin ve geleceğe yönelik ortak hedeflerin ele alındığı önemli toplantılardı.
Güney-Güney işbirliği
G-20 Zirvesi’nde gündeme getirilen ve ABD’nin öncülüğünde Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, Almanya, İtalya ile birlikte yürütülecek Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru ve AB, doğal olarak çok konuşuldu. İki kıtayı birbirine bağlayacak deniz, demiryolu ve karayolu ağı için ezber bozan, önemli bir altyapı hamlesinden bahsediyoruz. Bu yeni proje şüphesiz Çin’in inisiyatifiyle yürütülen Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) projesiyle yarışacak.
Bununla birlikte, G-20 ülkeleri arasında ve bir ölçüde de “Güney-Güney” ülkeleri arasında iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan gündeme gelen proje, açılım ve girişimlerin hayata geçirilmesi kararlı ve kolaylaştırıcı ülkeler gerektiriyor. Bu ülkeler arasında Türkiye birinci sırada yer alıyor. Türkiye, 2000’li yılların başından bu yana Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasındaki kaçınılmaz tedarik, lojistik ve ulaştırma işbirliklerini analiz edip gözlemleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde 20 yıldır altyapısını ve üstyapısını adeta yeniden inşa ediyor.
Küresel ölçekte mega altyapı projelerini üstlendi ve üstlenmeye devam ediyor. Demiryolu ve karayolu tünel projeleri, köprü projeleri, havalimanları, derin deniz konteyner limanları, yeniden tasarlanan otoyolları, kıtaları birbirine bağlayan demiryolları ve deniz ağları ile küresel ticaret ve tedarik ağları için tüm dünyada gıpta ile takip edilen çalışmalara imza atmıştır. ve 21. yüzyılın koridorları.
Böyle dev bir mal için 2030’da 30 trilyon dolara ya da 21 trilyon tona ulaşacak küresel mal ticareti için Asya, Avrupa ve Afrika arasında bazı ülkelerin başını çektiği bir “koridor rekabeti”nden daha doğal bir süreç olamaz. Ulaştırma ve lojistik girişimi. Ancak bazı hakim ülkeler bu taşıma ve lojistiği büyük ölçüde ancak öncelik verdikleri girişimler, girişimler veya koridorlar aracılığıyla gerçekleştirebileceklerini sanıyorlarsa ciddi yanılgı içindedirler.
Çünkü küresel mal ticaretinin bugün ve gelecekte ulaşacağı büyüklükler, aslında koridor rekabetinin ötesinde coğrafyalar ve koridorlar arasında “işbirliğini” gerektiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu temel gerçekten hareketle, Asya-Avrupa-Afrika olmak üzere üç kıtayı mega projelerle birbirine bağlayan bir ülke olarak Türkiye’nin, küresel ekonomi ve ticaret koridorlarının vazgeçilmez bir ortağı olduğunu belirterek, küresel aktörlere verimli ve verimli bir süreç gerektiğini hatırlattı. Türkiye olmadan etkili bir koridor mümkün olmazdı. Türkiye’nin Küresel Güney-Küresel Kuzey diyaloğuna ve Güney-Güney İşbirliğine aktif katkısını izlemeye devam edeceğiz.