21. yüzyılda yeni medya teknolojileri, yeni dünya düzeni ve pek çok olayın psikolojik tramvaya dönüştüğü bir dönemde, bu köşe yazısının manşet fotoğrafında da görüldüğü gibi bir katliamın ortasında bir basın toplantısı düzenlendi.
Bu fotoğraf, İsrail’in bombaladığı El Ahli Baptist Hastanesi’nde düzenlenen basın toplantısını gösteriyor. Bu an, adaletsizlik, insan hakları ihlalleri, tavizsiz gazetecilik ve medya açısından tarihi bir olay olarak kayıtlara geçti.
Bahsettiğim gibi bu tarihi bir fotoğraf. Katliamlara bu kadar alışmış bir ülkenin, bir sağlık bakan yardımcısının basın toplantısında bu kadar çaresizce konuşmasını daha önce görmemiştik.
Konferansın gerçekleştiği atmosfer, saldırının vahşetini açıkça ortaya koyuyordu. Arka planda ise bombardımanda hayatını kaybeden Filistinli çocuk ve yetişkinlerin cesetleri görülüyordu. Uluslararası yardım kuruluşu Sınır Tanımayan Doktorlar’a bağlı doktor Ghassan Abu Sitta, açıklamalarını sakin bir şekilde yapmaya çalışırken, bunun bir “katliam” olduğunu söyledi.
Tabii bu sahne, orada bulunan ve bu yayını kaydeden gazeteciler için de zorlayıcıydı çünkü onlar da tarihi bir ana tanıklık ediyorlardı. Mesleğimizin en üzücü, en utanç verici haber konferansına tanık olduğumuz bir gerçektir. Gazeteciyseniz, Twitter veya Instagram’ı açtığınızda gördüğünüz gerçeklerden, travmaya yol açabilecek yürek burkan hikayelerden ve videolardan kaçamazsınız. Haberleri sanki ekrandaki makaralar arasında geziniyormuşçasına aktaramıyoruz. Gördüklerimiz trajik bir gerçeği temsil ediyor. Bu görüntüler bir Amerikan filminden ya da dizisinden değil; ABD destekli soykırımdan geliyorlar.
Gazeteciler savaşın gerçek yüzünü dünyaya göstermek için her türlü tehlikeye göğüs germeye hazır. Bu fotoğraf, biz gazetecilerin ve gazetecilik heveslisi öğrencilerin, bir savaş muhabirinin tanık olduğu en üzücü anları nasıl sakin bir şekilde aktardığımızın bir sembolü olarak hizmet ediyor.
Merhamet yorgunluğu
Dünyanın çeşitli ülkelerinden sayıları yüzleri bulan gazeteciler Kudüs’te, Tel Aviv’de veya Gazze sınırına yakın bölgelerde ön saflarda gelişmeleri bekliyor. Şu anda Gazze Şehri’ne girmek veya çıkmak mümkün değil. Gazze’ye girildiğinde sonuçları tahmin etmek de aynı derecede zordur. İsrail bombaları kesinlikle ayrımcılık yapmıyor. Şu an itibariyle 15 gazeteci hayatını kaybetti.
Medya en etkili propaganda aracıdır ve bu nedenle savaşın nasıl algılandığının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Medyanın savaşı nasıl temsil ettiği, halkın çatışma ve savaşa bakışını şekillendirir. Zaman içerisinde hem gazeteciler hem de sosyal medya kullanıcıları olarak ister istemez “şefkat yorgunluğu” dediğimiz durumu yaşayabiliriz.
21. yüzyılın medya teknolojileri sayesinde her gün çeşitli kanallardan trajik hikayelerle karşılaşma eğilimindeyiz. Bu hikayelere ve videolara çok miktarda maruz kaldığımızda, insan beyni için duygusal açıdan yorucu hale gelebilir. Bu sık maruz kalmaların bir sonucu olarak insan beyni, duygusal tepkileri reddetmek veya bastırmak gibi eylemler yoluyla şefkati bastırabilir.
Stresli durumlar beyinde bir tür yorgunluk yaratarak her duygunun ağırlaşmasına neden olabilir. Haber tüketicileri, aşırı haber yoğunluğundan kaynaklanan bu tükenmişliğin bir sonucu olarak, sosyal medya üzerinden tükettikleri haberler konusunda daha seçici bir yaklaşım benimsemeye başlıyor. Algoritmaların insan beynindeki bu seçicilik sürecinin bir yansıması olduğunu düşünebiliriz.
Bu olay medyaya da büyük sorumluluk yüklemektedir. Savaş muhabirleri savaş suçlarını ve insan hakları ihlallerini belgeledi. Bu deliller uluslararası toplumu bu tür suçları araştırmaya teşvik etti. Medya, bu fotoğraf ve görselleri kullanarak İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını kınamalı ve sorumluların adaletle yüzleşmesini talep etmelidir.
* Daily Sabah’ta multimedya editörü