Yenidoğan Çetesi Davası’nın beşinci günündeyiz. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir, 112 Acil Servis’te ambulans şoförü olarak çalışan bir isim. Hakkında 589 yıl hapis cezası talep ediliyor. Davanın tutuklu sanıklarından biri olan Özdemir, dikkat çekici bir açıklamada bulunarak “Yeğenimi de Fırat Sarı’ya emanet ettim” dedi. Özdemir’in 112 sistemini kullanmaksızın hasta sevkleri gerçekleştirdiği, hastaların tedavi süreçlerinde gerçeğe aykırı şekilde ilaç iade ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği belirtiliyor. Ayrıca, hasta bilgilerini özel hastanelerle paylaşarak kişisel verileri hukuka aykırı bir şekilde yayma suçlaması da var.
Mahkeme Başkanı, “Savunmanı yapacak mısın?” diye sordu, Özdemir ise “Evet, suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Ancak hasta yönlendirmesi yaptığım için maddi kazanç elde ettiğimi kabul ediyorum. Diğer bir sevk algoritması ise yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerle ilgilidir. Bu hastaneler, tıp merkezi ruhsatlarına sahip değildir. Yoğun bakım gerektiren durumlarda 112 nakil birimine bilgi verilmesi gereklidir; fakat sadece hasta bilgilerini iletmek yaklaşık 30-45 dakika sürmektedir” şeklinde savunmasını sürdürdü.
Ayrıca, 112 Acil Çağrı Merkezi ile nakil yerlerinin iki ayrı birim olduğunu da vurguladı ve savcılığın hasta bildirmeyen tıp merkezlerini eleştirdiğini belirtti. Tıp merkezlerinin 112’ye doğrudan bildirim yapamayacağını, bunun yerine acil çağrı yoluyla bildirim yaptıklarını ifade etti. İstanbul Avrupa yakasında sevkleri yöneten 4 küvezli ekip bulunduğunu ve bu ekiplerin hastaların sevkini 2-3 saat sürede gerçekleştirebildiğini ekledi.
Özdemir, “Beni örgüt yöneticisi olarak gösteriyorlar ve 10 bebeğin ölümüyle suçluyorlar. Bu durumun Savcı Yavuz Engin tarafından kasten yapıldığını düşünüyorum. Kaya Bebek ile ilgili yapılan bir sevk değil, aslında bir gebe sevkidir” açıklamasında bulundu.
Maddi kazanç elde ettiğini kabul ettiğinde, mahkeme başkanı “Kimden elde ettin?” diye sordu. Özdemir, “Hasta yönlendirmesi yaptığım için Fırat Sarı’dan ödeme aldım” dedi. Ne kadar ödeme aldığının sorulması üzerine ise “Net bir rakam yok; yönlendirdiğim hastalara göre değerlendirme yapıp ödüyordu” yanıtını verdi.
Şafak Hastanesi’nde kiminle anlaştığı sorulduğunda, Özdemir “Bağcılar Şafak Hastanesi’nde Mustafa Kazan ile anlaştım” dedi. Daha sonra, bir konuşmasında Suriyeli bebekler için “Günlük 3 bin dedim, kabul etti” dediği kaydedildi; Özdemir ise bunun nedeninin, Suriyeli bebeklerin özel hastaneler tarafından kabul edilmediği zaman devlet hastanelerine sevk edilememesi olduğunu belirtti. Türk hastaları tercih etmesinin nedenini ise yoğun bakım alanlarının dolu olmasını istemesi olarak açıkladı.
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu da duruşmayı takip etmek üzere oradaydı. Özdemir, özel hastaneleri çevresindekiler sayesinde bulduğunu ve 112’ye bildirilemeyen olayların yaşandığını vurguladı. Mahkeme başkanı, Özdemir’in yaptığı açıklamanın mağduriyeti önleyici bir etki olduğu izlenimi uyandırdığını belirtti. Özdemir, savcının ifadeleri alırken hakaret ettiğini, taburcu sevkleriyle ilgili yaptığı konuşmaların ise yanlış anlaşıldığını söyledi.
Özdemir, başka yerlere yönlendirme yaptığını ve taburcu sayılarıyla ilgili kontroller yaptığını kabul etti. Mahkeme başkanının sorularına cevap vermesi sırasında, hastanelerdeki boşlukları kontrol etmenin kendisi için bazen zorlayıcı bir durum olduğunu ifade etti.
Savcı, doktorların yalnızca diplomasının kullanıldığını iddia ettiğinde, Özdemir böyle bir şey yapmadığını ifade etti. Avukat ise, “Bebek bugün yarın ölecek” diyerek bu konuşmanın bebek ölümlerini sıradanlaştırdığını öne sürdü. Özdemir, bu tür bir durumun söz konusu olmadığını belirtip kendini doktor olarak tanıtıp hasta kabulü yaptığı yönündeki iddiaları da reddetti.