Başlık: Suriye’de HTŞ Yönetiminde Kadın Hakları: Gelecek Ne Olacak?
Yazar: Berza Şimşek
Yayın Tarihi: 23 Aralık 2024, 11:28 +03
Buthaina Rahal, 2011’de Suriye’deki iç savaş başlamadan önce sıradan bir hayat süren bir İngilizce öğretmeniydi. Şu anda hem Türkiye’de hem de İdlib’de faaliyet gösteren bir kadın kuruluşunun kurucusu ve başkanı olarak, İslamcı grup Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) Beşar Esad’a karşı verdiği mücadelede kadınların daha fazla hak ve özgürlük talep eden sesi oldu. BBC Türkçe’ye verdiği röportajda, “Eğer sesim Heyet Tahrir eş-Şam’a ulaşacaksa şunu belirtmek isterim: Yeni hükümette kadın kotası olmasını talep ediyorum; yüzde 30 yeter. Bu gerçekleşeceğinden de eminim. (HTŞ lideri) Ahmed Eş-Şera açık fikirli ve zeki bir adam” diyerek taleplerini ifade etti. Ayrıca, kız çocuklarına ortaokula kadar zorunlu eğitim sağlanmasını, erken yaşta evliliklerin sona ermesini ve erkeklerin çoklu eşlilik haklarının kaldırılmasını da istiyor.
Reyhanlı’da eşinin ve beş oğlunun yanında yaşayan Rahal, yalnız değil. Esad’ın düşmesinden bu yana ilk kez demokrasi, laiklik ve kadın hakları talebiyle düzenlenen protesto gösterileri yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti. 19 Aralık’taki gösteride, erkek ve kadın, genç ve yaşlı Suriyeliler “Dini yönetime hayır” sloganları attı ve “Özgür kadın olmadan özgür ulus olmaz”, “Kadın-erkek eşitliği meşru İslami ve uluslararası bir haktır” yazılı pankartlar taşıdı. Protestonun ertesi günü, geçiş hükümetinde Kadın İşleri Bürosu’nun kurulduğu duyuruldu. Büro direktörü Ayşe el Debs, El Cezire’ye verdiği röportajda, Suriyeli kadınların yeni dönemde sosyal, kültürel, siyasi, sağlık ve eğitim alanlarında öncü olacaklarına inandığını ifade etti.
Buthaina Rahal ise Esad’ın düşüşünden bu yana Reyhanlı’daki Suriyeli kadınlarla bir araya gelerek gelecekte neler olabileceğini tartıştıklarını belirtiyor. “Bazı kadınlar Suriye’ye dönersem haklarım olmayacak mı, belki eşim ikinci bir kadınla evlenecek, soruları var. Savaş nedeniyle eşlerini kaybetmiş kadınlar dolup taşıyor ve bu tür korkuları bulunuyor,” diyor. Radyo Rozana’nın Genel Yayın Yönetmeni Loujeina Haj Youssef, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Ahmed Eş-Şera’nın politikaları hakkındaki endişelerini dile getiriyor: “Kadın hakları aktivistleri olarak, onun politikalarına ilişkin kaygılarımız var. Zira şu an gelecekte edinmek istediği konum için propaganda yürütmekte, ABD ve AB ile MEB’deki toplum rolü üzerine müzakere içerisinde.”
HTŞ’nin lideri Ahmed Eş-Şera’nın yönetimi devralmasının ardından yaptığı takım elbiseli röportajlar, Suriye’deki farklılıklara saygı duyacağını vurgulaması dikkat çekici. Ancak kökeninin cihatçı gruplara dayanması, geçiş hükümeti başkanının bayrakla görüntü vermesi ve bazı şehirlerde kadınlara örtünme talimatı verilmesi, HTŞ yönetimi altında kadınların geleceğinin nasıl olacağı konusunu gündeme getiriyor.
Suriye sınırları içinde kadın hakları, ülkenin demografik yapısını biçimlendirmekte; mevcut tahminlere göre Suriye’de nüfusun yaklaşık %74’ü Arap ve Sunni Müslümanlardan oluşmakta. Bunun yanında, Aleviler, İsmaililer, Şiiler gibi diğer Müslümanlarla birlikte önemli sayıda Ortodoks, Katolik, Maruni Hristiyanlar ve Dürziler de yaşamaktadır. Eş-Şera, yönetimdeyken Suriyelilere birleşik bir hükümetin kurulacağına dair güvence vaat etti ancak genç bir kadına başını örtmesini şart koşması ve BBC muhabirin başörtüsü takmasını tavsiye etmesi sosyal medyada tartışma yarattı.
Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden cihadizm uzmanı Aaron Y. Zelin, “Şu anda HTŞ’nin ya da geçiş hükümetinin bu konuda kesin bir politikası yok. Zaman, sürecin göstereceklerini belirleyecektir” dedi. Uzmanlar, HTŞ üyelerinin bireysel inisiyatiflerinin resmi politika anlamına gelmeyebileceğini de vurguluyorlar. Rahal, HTŞ yönetimi altındaki İdlib’deki durumu, “Biz Müslümanız. [Başörtüsü] bizim geleneğimizdi, savaş öncesinde de vardı, savaşın ardından da var. [HTŞ’nin yönetime gelmesinden sonra] kadınlara ilişkin bir baskı yaşanmadı” sözleriyle aktarıyor.
Öte yandan Zelin, İdlib’de kadınların kapanmaya zorlandıklarını düşünmediğini, ama bunun için teşvik edildiklerini ifade ediyor. “Çoğu kadın hicap takıyor. Ayrıca, ilkokula giden kız çocuklarının bile bunu taktığını görebiliyorsunuz” diyor. HTŞ’nin İdlib’deki yönetimi, 2015’ten itibaren şehrin büyük bir kısmını ele geçirip “Suriye Kurtuluş Hükümeti” aracılığıyla yönettikleri için, bu yeni durum kadın haklarını nasıl etkiliyor?
İdlib’deki kadın haklarının durumu, bu yeni dönemin yansımalarını gösterebilir. “Suriye Kurtuluş Hükümeti” başbakan, bakanlıklar ve yerel meclislerle birlikte bir devlet gibi organize edilmiş olup, Şeriat kurallarına tabi bir dini konsey de barındırmaktadır. Rahal, “HTŞ İdlib’de yönetime geçtikten sonra hem kadınlar hem de erkekler, buranın Taliban benzeri bir yönetime dönüşmesinden korktular. Ama inan, hiçbir şey değişmedi” diyor.
İdlib’deki kadınlar okula gidebiliyor ve çalışabiliyor; ancak karma eğitime izin verilmemekte. Aaron Y. Zelin, İdlib Üniversitesi’nde birçok kadın öğrencinin eğitim gördüğünü belirtti. HTŞ lideri, kadınların eğitim almasını desteklediklerini ve üniversitelerde kadın öğrenci oranının %60’ın üzerinde olduğunu ifade etti. Ancak Zelin, kadın hakları durumunun karmaşık olduğunu ifade ediyor: “Kadınlar, erkek akrabaları olmadan seyahat edemiyor ancak HTŞ yönetiminde bürokrasinin bir parçası oluyorlar. Ama aynı zamanda, Şura Meclisi’nde (yasama organı) hiçbir temsilleri yok ve bakanlıklarda üst düzey pozisyonlarda yer almıyorlar.”
Rahal, Türkiye’de 2015’te kurduğu Reyhanlı Suriyeli Kadın Komitesi’nin bir şubesini yedi ay önce İdlib’de açmış ve iki ay önce de orayı ziyaret etme fırsatı bulmuş. HTŞ yönetiminin kendilerine hiçbir şekilde zorluk çıkarmadığını dile getiriyor. Ancak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, HTŞ yönetimi altındaki bölgelerde bazı kadın hakları örgütlerinin çalışma izinlerine engel olunduğunu ve faaliyetlerinin durdurulduğunu aktardı. Raporda, kadın bir insan hakları savunucusunun ailesiyle birlikte ölüm ve şiddet tehditleri aldığına dair örnek de verilmekte. HTŞ’nin kadına güvenlik sağlayamayacağını beyan etmesi sonrasında bir merkez aylardır kapalı kalıyor. Radyo Rozana’nın Genel Yayın Yönetmeni Youssef, “İdlib’de bizimle çalışan muhabirler takma adlar kullanıyor, çünkü kadın hakları konusu üzerine konuştuğumuzda saldırılara maruz kalacağımızı biliyoruz” diye ekliyor.
HTŞ, değişir mi? HTŞ lideri Eş-Şera’nın geçmişi, 2003’te Irak işgali sonrası dahil olduğu cihatçı gruplara dayanmaktadır. Suriye’deki iç savaş başladığında, daha sonra IŞİD lideri olacak olan Ebu Bekir El Bağdadi, Eş-Şera’yı Suriye’ye göndermişti; bu süreçte Nusra Cephesi kuruldu. 2013’te IŞİD’de yer almak istemeyen Eş-Şera, El Kaide’ye bağlı kalmayı seçti. 2016’da El Kaide ile yollarını ayırması ve sonra HTŞ’yi kurması dikkat çekici. HTŞ, şu an Birleşmiş Milletler, Türkiye, ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere tarafından “terör örgütü” olarak kabul edilmektedir. HTŞ ise El Kaide’nin desteğini reddetmekte. Ancak Esad yönetiminin sona ermesinin ardından El Kaide’nin Kuzey Afrika ve Sahel kolları, Suriye’nin Şeriat ile yönetilmesi çağrısında bulunan bir beyanat verdi. Taliban yönetimi de HTŞ liderlerini tebrik ederek, Suriye’de ileride birleşik bir İslami yönetim kurulmasını umduklarını ifade etti. Eş-Şera, BBC’ye verdiği röportajda, iki ülkenin çok farklı olduğunu belirterek, Suriye’de kurulacak hükümetin ve yönetim biçiminin tarih ve kültüre uygun olacağını ifade etti.
Kadınların radikal örgütler içindeki rolünü inceleyen Leiden Üniversitesi’nden Dr. Joana Cook, “HTŞ’nin etkisi altında kadınların Halep ve Şam’daki yaşam tarzlarına volkanik bir dönüşüm geçirdiklerini görmek umut vericiydi. Çeşitli videolarda, kadınların başörtüsü takmadan kamuya açık alanlarda rejimin düşüşünü kutladıklarını izledim. Bu kesin olmamakla birlikte, geleceğe dair bir umut veriyor” diyor. Cook, açıklamalarında dikkatli olunması gerektiği uyarısını da yapıyor: “Geçiş süreci istikrara kavuşana ve kadın hakları, temsili ve statüsü bu süreç içinde yer alana kadar bu konu dikkatle izlenmeli. Bu, sadece kadınlar için değil, Suriye’deki yeni dönemin sürdürülebilirliği açısından da hayati önem taşımaktadır. Araştırmalar, kadınların sürece dahil edilmesi halinde geçiş ve barış süreçlerinin daha uzun süreli ve etkili olduğunu göstermektedir.” Youssef, “Karar alma, yürütme ve denetleme mekanizmalarının bir parçası olmak istiyoruz. Siyasi alanda hedeflerimizi gerçekleştiremezsek, diğer alanlarda haklarımızı alamayacağımızı biliyoruz” diyerek düşüncelerini ifade ediyor. Suriye’de HTŞ yönetimi altında kadın haklarının nasıl şekilleneceğini sorduğumuz Rahal, bu soruya Esad yönetimi altında yaşadıkları deneyimleri örnek vererek yanıt veriyor: “Esad’dan sonra her şey daha kabul edilebilir olmalı. HTŞ’nin yapacağı her şey, Beşar Esad yönetiminden daha olumlu olacaktır.” Ancak Youssef’in geleceğe dair endişeleri var: “[Eş-Şera] tarihi boyunca her zaman toplumun normlarına saygı göstereceğini ifade etti. Fakat toplumun normlarından neyi kastettiği konusunda bir bilgimiz yok.”