Başlık: HTŞ’nin cihatçı geçmişinden kopma iddiaları ne denli güvenilir?
Mina Al-Lami, Cihatçı Medya Uzmanı BBC İzleme Servisi
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şera, daha önce Ebu Muhammed el Colani olarak biliniyordu, Şam’da yürüyüş yaparken yanına bir kadın yaklaşarak fotoğraf çektirmek istedi. Eş-Şera, nazik bir şekilde kadından başını örtmesini rica etti. Bu basit olay, hızla Arap sosyal medya ve ana akım medya üzerinde yoğun tartışmalara yol açtı. Küçük bir anekdot olmasına rağmen, BM, ABD, AB ve İngiltere tarafından “terör örgütü” olarak tanımlanan Suriye’nin yeni yönetimi Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ) nasıl ip üzerinde yürüdüğünü göstermesi açısından çarpıcıydı.
Bir yanda liberal görüşlere sahip, değişik topluluklardan gelen Suriyelilerin HTŞ’yi kabul etmelerinin hayati öneme sahip olduğu uluslararası toplum var. Bu durum, örtünme olayının, HTŞ kontrolündeki Suriye’nin geleceği ile ilgili huzursuz edici bir işaret olduğunu düşündürdü. Toplumda daha sıkı muhafazakar politikaların tüm kadınlara örtünme zorunluluğu getirebileceği kaygısı dile getirildi. Diğer yanda, HTŞ liderinin fotoğraf çektirdiği için eleştiri oklarıyla karşılaşan ve bunun İslami kurallara aykırı olduğunu savunan radikal İslamcılar bulunuyor. Bu kişiler, fotoğraf isteğinde bulunan kadını, İslami şekilde giyinmediği veya makyaj yaptığı için HTŞ’nin cihatçı geçmişinden koptuğu iddiasına ne kadar güvenilebilir? Suriye’deki iç savaşın başlangıcı olan 2011 yılından bu yana Esad yönetimini devirmeyi amaçlayan muhalif grupların birliği sürekli kırılgan bir durum sergiliyor. Bu süreçte muhalifler arasında hala iç mücadeleler yaşanmakta. HTŞ ile Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) arasındaki gergin ilişkiler ise dikkat çekici. SMO’nun son dönemlerdeki saldırı öncelikleri, büyük ölçüde Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla örtüşüyor. Türkiye’nin sınırında Kürt güçlerini tehdit olarak görmesi, HTŞ ve SMO’nun bu noktada anlaşma sağlamasını zorlaştırıyor. HTŞ, kendi liderliği altında tam bir birlik sağlamak için çaba sarf ederken, IŞİD de hala Suriye’deki cihat faaliyetlerine devam edeceğini duyurdu ve HTŞ’yi ‘kafirler tarafından yönetime getirilen mürtetler’ olarak nitelendirdi. Kuzeydoğudaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) zayıflarken, IŞİD muhtemelen dikkatini Haseke’deki hapishane ve kamplara yönlendirecek. Bu yerlerdeki mahkumların serbest bırakılması veya firar etmesi, IŞİD’in güçlenmesini ve Suriye’deki durumu daha da karmaşık hale getirebilir. 2011 yılından bu yana, Türkiye üzerinden Suriye’ye birçok cihatçı ve din adamı girdi. HTŞ, Ikidlib’deki gücünü pekiştirmek için bazı yerel ve uluslararası aktörlerle işbirliği yaparak, dış bağlantılarını gizlemek amacıyla isim değişiklikleri yaptı. Orta Asya, Kafkasya ve Çin’deki Uygur kökenli gruplar gibi küçük örgütler de bu yapı içinde yer aldı. HTŞ’nin meslektaşlarıyla olan ilişkileri oldukça karmaşık hale gelmiş durumda.
Esad yönetiminin devrilmesinin ardından El Kaide gibi gruplar, HTŞ’ye Suriye’de güçlü bir Sünni kimliği ön plana çıkarması konusunda baskı yapmaktadır. HTŞ’nin lideri eş-Şera, 6 Aralık’ta CNN muhabirine, İslami bir sistem kurup kurmayacaklarına ilişkin soruya doğrudan bir yanıt vermektense, insanların İslami yönetimden korktuklarını belirtti. Bu ifadeler, HTŞ’nin belki de daha esnek bir İslami yönetim kurmayı düşündüğünü gösteriyor. Ancak, Esad’ın düşüşü sonrası oluşan ilk heyecan ve iş birliği isteğinden sonra, ideolojik sürtüşmeler yeniden ortaya çıkmaya başladı. 9 Aralık’ta HTŞ, Suriye Ordusu’nda zorunlu askerlik yapanlar için af ilan etti. Bu durum, bazı sertlik yanlıları tarafından ‘yetersiz’ ve ‘şeriata aykırı’ olarak eleştirildi. Bu gruplar HTŞ’nin direktiflerine meydan okuyarak eski yöneticilere karşı intikam çağrıları yaptılar.
Kaynaklar, HTŞ’nin geçmişteki savaş suçlarına karışan yönetim üyeleri ile Esad taraftarlarının peşine düşme sözü verdiğini bildiriyor. Örgüt, otoritesini güçlendirmek adına, intikam eylemlerine katılanları cezalandırma tehdidinde bulunuyor. Eş-Şera, 16 Aralık’ta, silahların yalnızca devlet ve ordunun elinde toplandığı bir plan açıkladı. Bu durum, diğer gruplar tarafından protesto edildi. Sertlik yanlıları, HTŞ’nin tüm gücü elinde toplamasının ve silahlı muhalefetin tamamen ortadan kaldırılacağının endişesini taşıyor.
Bir başka tartışma noktası ise HTŞ’nin, İsrail’in Esad’a karşı düzenlediği hava saldırılarına sessiz kalmasıydı. Eş-Şera, günler sonra saldırıları eleştirdi ama HTŞ’nin yeni bir askeri çatışmaya girmeyi planlamadığı ve Suriye’nin yeniden inşasına odaklanacağını belirtti. Ayrıca, Suriye’nin İsrail’e karşı saldırılarda bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğini ifade etti. Bazı gözlemciler, bu tutumu İslami prensiplere aykırı ve zayıf buldu. Bu durum, bazı cihatçı grupların El Kaide’nin HTŞ’ye yönelik savaş çağrılarına daha fazla öfkeyle yanıt vermelerine neden oldu. Bu durum, HTŞ ve diğer gruplar içinde bulunan sertlik yanlılarının, Suriye’deki yeni dini vizyonlardan uzaklaşmaları durumunda silaha sarılma niyetinde olduklarını gösteriyor. Bu bireyler ve grupların çoğu uzun bir süredir Suriye’de ve taleplerinden vazgeçmeyi düşünmüyorlar. Suriye’yi, Taliban yönetimindeki Afganistan benzeri güçlü bir Sünni İslam devleti hedefi olarak görüyorlar. HTŞ, liberaller ve sertlik yanlıları arasında bir denge kurmaya çalışırken, esneklik sağlamak adına zor bir denge gözetiyor. Bir hafta önce fotoğraf çektirmek isteyen bir kadından başörtüsü takması istenmişti. Ancak bu hafta, eş-Şera iki İngiliz diplomatla görüntülenerek, normalleşme belirtileri göstermeye çalıştı.