İnsanlar, karşılaştıkları manzaralarda genellikle görmek istediklerini sezerler. Suriye’de 13 yıl sonra meydana gelen rejim değişikliği Türkiye’ye milli çıkarlarımıza uygun bazı adımlar atma imkanını, kayıplarımızı telafi etme ve riskleri azaltma fırsatını sunabilir. Rasyonel ve sonuç odaklı bir “milli” politika izlenirse, bu fırsat değerlendirilerek belirli hedeflere ulaşmak mümkün olabilir. Ancak, bugün elimizde olan bu imkanı, geçmişte yaşanan hataların aslında hata olmadığını kanıtlamak için kullanmak akıllıca bir yaklaşım değil. Hatalardan ders çıkarmak istemeyen bir siyasetten vazgeçilmezse, şu anda da doğru yerde durmayı ve uygun adımlar atmayı başaramayız. Önümüze çıkan büyük bir fırsatı kaybetmek istemiyorsak, sağlam bir zemin üzerinde durmalıyız. Milli çıkarların sağlanmasına odaklanması gereken dış politika konularının iç politika propagandasına dönüştürülmesi alışkanlığı devam ederse, imkan gibi görünen gelişmeler büyük bir risk haline gelebilir. Politika elbette idealler ve gerçekler arasında çatışmalar yaşanabilir. Ancak gerçekleri göz ardı ederek, alternatif gerçekler üretmek ve bunlara inanarak ilerlemek mantıklı bir yol değildir. HTŞ ve müttefiklerinin Şam’a ilk adımlarını attığı gün, “Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönmeye başladı” gibi haberlerin doğruluğu nerede? Türk toplumunun, hükümetin destekçileri dahil olmak üzere, büyük bir kısmı sığınmacıların geri dönmesini istemekle birlikte, gerçeğe aykırı bir iddiayı gündeme getirmek politik olarak mantıklı mıdır? İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bu yönde sürekli açıklamalarda bulunurken, iktidara yakın medya da bu haberleri gündemden düşürmüyorsa, toplumdaki beklentileri düşürmeyecek mi? Kısa vadeli bir siyasi propaganda fırsatı değerlendirilirken, bunlar göz önünde bulundurulmuyor mu? Türkiye’de bulunan, sayıları tam olarak bilinmeyen Suriyeli sığınmacıların, “savaş bitti” diyerek bir anda ülkelerine döneceklerine inandıklarını düşünüyorlar mı? Böyle bir şey mümkün mü? Çalışma hayatı olan, yaşam düzenini kurmuş kişilerin, dönecekleri yerde barınacak bir çatı veya geçim sağlayacak bir iş yokken, geri dönme isteği akla yatkın mı? 13 yıl süren bir iç savaştan bahsediyoruz; bu süreç sonunda ne Türkiye, ne de Suriye, sığınmacılar için aynı durumda değildir. Rejim değişikliğiyle beraber Türkiye’deki beş milyon insan için Suriye’de iş, barınma ve eğitim imkanlarının doğduğunu mu düşünüyorsunuz? Türkiye’deki sığınmacıların, sahip oldukları evleri, işlerini ve çocuklarının okullarını bırakarak bilinmeyene doğru yola çıkma isteği, sağduyulu bir düşünce tarzı gerektiriyor. Diğer taraftan, eğer Suriye’de bütün ekonomik ve sosyal sorunlar aniden çözülse bile, mevcut siyasi istikrarın kalıcı olacağına dair bir güven ile Türkiye’deki mültecilerin hemen ülkelerine döneceklerini varsaymak ne kadar makuldür? Komşu ülkedeki yönetimin, geçmişte el Kaide’den evrilmiş HTŞ gibi bir grubun elinde kalacağı tahmin edilebilir mi? Esad dışındaki aktörler arasında kalıcı bir siyasi istikrar oluşturulmadan nihai bir uzlaşı beklemek mantıklı mı? Bu çerçevede, Türkiye için sığınmacılar sorunundan daha önemli olan bölücü terörle ilgili de gerçekçi bir propaganda ile karşı karşıyayız. Esad rejiminin devrildiği hareket sırasında Suriye’nin Fırat’ın batısında PKK/YPG unsurlarının doğuya geçmeye zorlanması Türkiye için bir başarıdır. Kısmen de olsa, bu bir başarıdır. Ancak bunun siyasi propaganda aracı olarak kullanılması toplumdaki beklentileri düşürme sonucunu doğuracak mı? “PKK Suriye’den temizlenirken ABD paniğe kapıldı; Blinken hemen Türkiye’ye geldi, sıra ABD’nin teröristlerinde” manşetini atan hükümet gazeteleri bu propagandayı hala sürdürüyor. PKK’nın Suriye kolu PYD’nin tamamen temizleneceği yönünde müjdeler veriliyor. Biz de böyle bir sonucu bekliyoruz. Fakat, Türkiye’nin kontrolündeki grupların etkisiyle YPG unsurlarının Fırat’ın doğusuna çekilmesi ABD’den habersiz bir gelişme olabilir mi? Bu birinci sorudur. Eğer bunu yapmak tamamen Türkiye’nin iradesine bağlı olsaydı, çoktan bunu gerçekleştirmiş olmaz mıydık? Bu ise ikinci sorudur. Ayrıca, Fırat’ın batısının terör unsurlarından arındırılması önemli bir başarıdır. Ama iç savaş öncesinde Fırat’ın doğusunda ya da batısında mevcut olmayan bir yapıyı oluşturan hatalı politikaların sonuçlarını ortadan kaldırır mı bu başarı? Esad’ın 13 yıl sonra devrilmesi, izlenen politikaların doğruluğunu mu kanıtlıyor?
Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Sigortalarla ilgili çeşitli düzenlemeleri içeren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe...
Devamını Oku..