Yeni Başlık: İktidar ve muhalefet partileri, Suriyeli sığınmacıların geri dönmesi için hangi önerileri sunuyor?
Suriye’deki Esad yönetiminin devrilmesinin ardından, Türkiye’ye göç eden 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacının geri dönüşü, en çok tartışılan konular arasında yer alıyor. Esad’ın devrilmesini coşkuyla karşılayan bazı Suriyeliler, ülkelerine dönüş hazırlıkları yapsa da kitlesel bir dönüş gerçekleşmiş değil. Türkiye’de uzun zamandır Suriyeli sığınmacılar, siyasi partilerin göçmen ve sığınmacı politikalarının merkezinde yer alıyor. Bazı aşırı sağcı partilerin, “iktidara geldiklerinde Suriyelileri sınır dışı edeceklerinin” söylenmesi, her ne kadar oy kaynağı olmasa da geniş bir kesim tarafından destekleniyor. Peki, Esad rejiminin sona ermesinin ardından iktidar partisi, sığınmacıların geri dönüşü konusunda nasıl bir yaklaşım sergiliyor? Muhalefet partileri hangi çözüm önerilerini getiriyor?
Suriye’de muhaliflerin elinde bulunan Hama’nın önemi ne?
Hollanda’da bir kadının, ‘başını örtmediği ve erkek arkadaşı olduğu için’ aile kararıyla öldürülmesi davası başladı. Suriye’deki birçok şehirde HTŞ’nin çağrısıyla Esad’ın devrilmesi kutlandı. İran’ın ‘Direniş Ekseni’nin parçalanması, bu ülkenin geleceği için ne anlama geliyor?
Gerek AKP yöneticileri, gerekse muhalefet partileri, “çok kısa vadede kitlesel bir geri dönüş beklenmemesi” gerektiği konusunda hemfikir. Peki Suriye’de neler yaşanabilir? Üç farklı senaryo söz konusu.
AKP: Her evden en az bir kişi dönebilir, ancak bu çok yakın dönemde gerçekleşemez.
İktidar, Suriyelilerin geri dönüşü için henüz belirgin bir plan sunmuş değil. Ancak AKP içerisinde farklı varsayımlar gündemde. İktidar kanadında, herhangi bir dönüş hareketinin çok kısa sürede gerçekleşmeyeceği görüşü hâkim. Altyapının, güvenli bir siyasi ortamın, ekonomik koşulların iyileşmesi, yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesi ve demokratik seçimlerin yapılacağı bir süreçte, sığınmacıların yüzde 50-60 oranında geri dönüş yapabileceği öngörülüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyelilerin geri dönüşü hakkında “hiçbir kışkırtmayı kabul etmeyeceklerini” vurgulayarak, “Türkiye’nin insanlığa örnek olan misafirperverliğini birkaç vicdan yoksunu faşistin lekelemesine izin vermeyeceğiz” demişti. BBC Türkçe’ye konuşan ve ismini vermek istemeyen bir AKP yetkilisi, Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bakanlık bünyesindeki Göç İdaresi’nin koordineli bir şekilde çalıştığını belirtiyor. Ancak çok yakında belirli bir plan beklenmemesi gerektiğini de ifade ediyor: “İlgili bakanlıklar koordinesinde bir çalışma yürütülüyor. Ancak tarihi bir program belirtmek mümkün değil. Suriye’deki geçici hükümetin izleyeceği program henüz netleşmedi.” Söz konusu yetkili, Suriye’de yeni anayasanın gereği olarak Mart ayı itibarıyla seçimlerin yapılması gerektiğini belirtiyor ve yalnızca Türkiye değil, Ürdün ve Lübnan gibi bölge ülkelerinin de Avrupa’ya giden göçmen statüsündekilerin geri dönüşü için bir program hazırlaması gerektiğini vurguluyor. “Doğal olarak orada her aileden birkaç kişi geri dönecektir çünkü orada evleri, iş yerleri, arsaları ve akrabaları mevcut. Oraya geri dönüşte bir hak kaybı yaşayıp yaşamayacaklarına bakılacak. Ancak şu an bir program dahilinde gelişmeler beklenmemeli.”
İktidar kanadındaki görüşlere göre, Suriyelilerin geri dönüşünde demokratik ve tüm kesimleri kapsayan yeni bir rejimin yaratılması, bu dönüşü hızlandırabilir. Ayrıca iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesiyle birlikte, öncelikle sınır illerinde ticaretin gelişmesi ve sığınmacıların Türkiye üzerindeki mali yüklerinin ortadan kalkması bekleniyor.
Gönüllü geri dönüş için henüz bir yoğun hareket yok.
CHP’li Bakan: Planlı bir geri dönüş süreci olmalı
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve gölge İçişleri Bakanı Murat Bakan, iç savaş nedeniyle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin geçici koruma statüsünün pratikte sona erdiğini ifade ediyor. İçişleri Bakanlığı’nın “her gün 14-15 bin kişiyi geri gönderebiliriz” dediğini belirten Bakan, “Böyle bir durum olmasına rağmen, geri dönüşler en az 7 ay sürecektir. Yani önümüzdeki birkaç ay içinde dönüş olmaması muhtemeldir” dedi. Bakan, partisinin, aşırı sağcı partilerin benimsediği “trenlere bindirip göndereceğiz” tarzında bir yaklaşımı olmadığını belirtirken, iktidarın geri dönüşü teşvik etmesi için belirli bir takvim ve plan dahilinde hareket etmesi gerektiğini vurguladı ve ekledi: “Iktidar, geçici koruma statüsünün kaldırıldığını açıklamalı ve örneğin bir yıl süre vererek, belirli gruplara uygun zaman dilimleri tanımalıdır. Eğitimlerini tamamlayanlardan sonra gidecek olanlara süre verilebilir. Ayrıca yeni iş kuranlara ve çalışanlara çeşitli teşvikler sağlanmalıdır. Örneğin Türkiye’de doğanlara vize kolaylığı gibi teşvikler sunulabilir.” Geri dönüşü teşvik etmek için “birine bin euro vererek göndermek” yaklaşımının yanlış olduğunu ifade eden Bakan, başka bir sorunun da “trafik cezasını ödemediği için gitmek isteyenlerin çıkışına izin verilmemesi” olduğunu dile getirdi. CHP’li Bakan, insanların ülkelerine döndüklerinde yaşam koşullarının sağlanıp sağlanmadığını görmek isteyeceklerini belirterek, bu kişilere “geçici koruma izni iptal edilmeden” bir kereliğine çıkış izni verilmesi gerektiğini savundu: “Geçici korumanın kaldırılacağından endişe edenler ailelerini alamayacakları için sınırdan çıkmak istemiyor. Yani, izinli olarak bir kısmının gidip bir defa dönmesine olanak tanınmalı. Türkiye, bir yıl sonra çalışma izinlerinin iptal edileceği, ikamet tezkerelerinin sona ereceği ve çalışma muafiyetlerinin kaldırılacağını bildirmelidir. Böylece buradaki yaşamlarını düzenleyip geri dönüş sürecine başlayabilirler. Eğer bu tarihler belirlenmezse, bu durum 13 yıl daha sürebilir ve büyük ihtimalle çoğu insan dönmeyebilir.”
DEVA Partisi: Sığınmacılara düşünmeleri için fırsat verilmeli
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili ve Avrupa Güvenlik İşbirliği Parlamenterler Asamblesi (AGİTPA) Göç ve Mülteci Alt Komisyonu Üyesi Özgül Saki, Suriye’de Esad rejiminin devrilse dahi belirsizliklerin sürdüğünü belirtiyor. Saki, tüm bölge halkını kapsayan bir demokratik sistemin oluşması ve insanların yaşamlarını sürdürebilecekleri bir ortam sağlanana kadar zorunlu geri dönüş politikalarından kaçınılması gerektiğini savunuyor. Geri dönüşlerde Cenevre Sözleşmesi’nin “Hiç kimsenin zorla geri gönderilemeyeceği” ilkesine dikkat çeken Saki, bunların “gönüllü, onurlu ve güvenli dönüş” koşullarının sağlanması gerektiğini vurguluyor. Geri dönüş sürecinin uzun soluklu olduğunu belirten Saki, partisinin görüşlerini şöyle ifade ediyor: “Öncelikle, buradaki Suriyeli göçmenlerin geri dönüş isteyip istemediklerini sormak gerekmektedir. Suriye’de, Orta Doğu’da ve Türkiye’de barışın inşa edilmesi için bazı adımlar atılmalıdır. Burada kalmayı tercih edenler için de karşılıklı uyum politikaları izlenmelidir. Ayrıca Avrupa Birliği ile ilişkilerde geri kabul anlaşmasının iptal edilmesi ve Avrupa ülkelerinin sınırlarını açması gerekiyor.” Esad rejimi devrilse de henüz demokratik bir yönetim inşa edilmediğine işaret eden Saki, HTŞ’nin BM tarafından “terör örgütü” olarak tanındığını hatırlatıyor. İnsani durumun kötüleştiğini belirten Saki, Türkiye’deki sığınmacıların “geçici koruma statüsünün” kaldırılmaması gerektiğinin altını çiziyor.
İYİ Parti: Kalmakta ısrar edenlere oturum izni verilmemeli
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, 10 Aralık’ta TBMM’de yapılan bütçe görüşmelerinde, Suriyelilerin geri dönüşünü sağlamak amacıyla 2025’in ilk altı ayında gönüllü geri dönüşlerin teşvik edilmesi ve 1 Temmuz’dan itibaren Suriyeli sığınmacılara sağlanan “geçici koruma statüsü”nün iptal edilmesini talep etti. İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez de sığınmacıların geri dönüşü için iktidarın gerçekçi ve kalıcı bir plan ortaya koyması gerektiğini savunuyor. Geçici koruma statüsünün iptali ve AB ülkeleriyle geri kabul anlaşmasının sona erdirilmesi gibi önerilerde bulunan Çömez, gidecek olan Suriyelilere gereken kolaylık ve desteğin sağlanmasının önemine dikkat çekiyor. “Burada kalmak konusunda ısrar edenlere kesinlikle oturum izni verilmemelidir” diyen Çömez, Türkiye’den henüz anlamlı bir geri dönüş olmadığını, sınır kapılarında dahi yaşanan yoğunluğun olmadığını vurguladı. İktidarın derhal bir eylem planı ortaya koyması gerektiğini belirten Çömez, 13 yıl sonra Esad rejiminin yıkılmasının ardından iktidar kanadından gelen “haklı çıktık” açıklamalarına eleştiride bulundu. “Kucağımızda 10 milyon sığınmacı var, bunlara milyarlar harcadık; içlerinde ne tür risklerin olduğunu henüz bilmiyoruz. Sınırda iki yapı var; biri PKK uzantısı, diğeri radikal unsurlardan oluşturulmuş bir yapı. Bunların ilerleyen süreçte getireceği riskleri öngörmek mümkün değil. Şimdi Erdoğan sevinç çığlıkları atabilir ama gerçekler farklı.”