DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında güncel konular üzerine açıklamalarda bulundu. Doğan, Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Abdullah Zeydan ile ilgili Yargıtay’ın vermiş olduğu kararın ardından yerel mahkemenin dosyayı yeniden ele alacağını belirtti. Doğan, “Yerel mahkeme konuyu değerlendirecek fakat hiçbir karar başkanımızın görevini ifa etmesine engel olamaz” ifadelerini kullandı. Doğan, kayyım uygulamasının sona ermesi için çağrıda bulundu. Doğan, yaptığı açıklamada şunları aktardı: “Suriye’deki gelişmelerle ilgili yaptığımız tüm çağrılar yasaklanmaya çalışılıyor. Türkiye’nin güvenliği ve meşru hakları için Suriye’de bulunulduğu iddia ediliyor ve ‘YPG Türkiye’nin güvenliğini tehdit ediyor’ deniliyor. Eğer böyle bir durum varsa, bu ancak diyalog ve temas yoluyla ele alınmalıdır. Orada bulunan Kürtler, Türkiye’nin sınır güvenliğine herhangi bir tehdit oluşturmuyor. Temas dışında Türkiye’ye yönelik başka bir talep mevcut değil. Türkiye dışında kimin nasıl yaşayacağına o bölgede yaşayanlar karar verir. Türkiye’nin politikası tutarsız bir yapıdadır. Orta Doğu’da barış için çaba gösterilecekse, diyalog ve ilişki geliştirilmelidir. Tüm kesimlerin temsil edildiği siyasi bir çözüm bulunması sağlanmalıdır; Türkiye’nin çıkarları bu şekilde temin edilebilir. Suriye’deki gelişmelerle ilgili tüm çağrılarımız yasaklanmaya çalışılıyor ve insanlar saldırıya uğrayıp gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Saldırı kime olursa olsun, biz evrensel yaşam hakkını savunuyoruz. Türkiye’nin güvenliğini sağlamak, yeni savaş cepheleri açmakla mümkün değildir. Bunun içindeki Kürt sorununa etkisi de şöyledir; Afrin, Kamişlo ve Kobanê, Türkiye’de yaşayan Kürtler için önemli merkezlerdir çünkü buralardaki acı burada hissediliyor. Geçmişte benzer hisler Erbil için de yaşanıyordu; bu nedenle tarihten ders çıkarmak gerekir.
‘UZATILAN ELİ TUTMAYA HAZIRIZ’ 2016’dan bu yana, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada kayyum eliyle bir yönetim dayatılmaya çalışılıyor. Bazı kesimlerin OHAL yönetiminde yaşamayı normalleştirmeye çalıştığını görüyoruz. Binlerce insanın seçme ve seçilme hakları yok sayılıyor. ‘Kayyum atanacağını bilerek seçtiler’ şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. ‘İrtibat’ ve ‘iltisak’ olarak bilinen kavramlar en çok kayyumlarla ilişkilendirilmekte. Hukuken hiçbir dayanağı olmayan bu terimlerle kamuoyunu yanlış bilgilendiriyorlar. En son Bahçesaray Belediyesi’ne kayyum atandı. Seçim hukukunu çiğneyerek, en çok dayanacağınız iradeyi sorgulanır hale getiriyorsunuz. Artık yapmanız gereken kayyum atamalarından ve bu anayasaya aykırı düzenlemeden vazgeçmektir. Barıştan söz edilecekse, devlet politikalarındaki gelenekselciliği yansıtan uygulamalarla bu sağlanamaz. Yeni bir sayfa, yeni bir bakış açısı ve yeni bir yol gereklidir. Bizim gizli bir niyetimiz yok; uzatılan eli tutmaya hazırız. Tek bir şeye ihtiyaç var; yeni bir dönem için yeni bir zihniyet gerekmektedir. Abdullah Öcalan’ın Ömer Öcalan ile gönderdiği, ‘Hazırım’ mesajının üzerinden haftalar geçmiş olmasına rağmen, somut adım atılmamıştır. Buna karşın kayyum atamaları, gözaltılar ve tutuklamalar hâlâ devam etmektedir.
‘VAN’DA HUKUKEN İZAH EDİLEBİLECEK HİÇBİR ŞEY YOK’ Demokratik ülkelerde, normal şartlarda insanlar ‘memnu haklar’ kavramını bile bilmezler. Van, tüm ilçeleriyle birlikte DEM Parti’nin etkin olduğu bir bölgedir. Zeydan, bu ülkede milletvekili olarak görev yapmış, dokunulmazlığı kaldırılıp cezaevine gönderilmiş fakat sonradan memnu hakları iade edilmiş bir kişidir. Zeydan’ı seçen iradeyi yok saymaya çalışıyorlar, fakat buna Van halkı ve Türkiye’nin demokratik kamuoyu müsaade etmiyor. Van’da hukuken izah edilebilecek hiçbir durum bulunmamaktadır. Yerel mahkeme konuyu değerlendirecek, ancak karar ne olursa olsun bu başkanın görevine devam etmesine engel olamayacaktır. Yüksek Seçim Kurulu bir karar verdi ve Zeydan 8 aydır görev yapıyor. Buradan bir kayyum gerekçesi üretmek mümkün değildir, hiç kimse bunu yapamayacaktır.
‘BAKANA SORUYORUZ; 9 GÜN GEÇTİ, BU NE KADAR GÜÇLÜ BİR SÜRE?’ Abdullah Öcalan ile DEM Parti arasındaki görüşme ve heyette yer alacak isimler hakkında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Doğan, “Öcalan’ın tecridi, uzun zamandır gündemimizde olan bir konudur ve bu çağrılara önem veriyoruz. Adress edilen kişinin liderlik kapasitesinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yıllardır İmralı’ya gidebilmek için müracaatlar yaptık. Tüm grubumuz bu başvuruları gerçekleştirdi. Bu başvurular birkaç kez tekrarlanmıştır. Bu nedenle, bu temas hem gecikmiş bir temastır hem de tecrit uygulaması bir insan hakkı ihlalidir. Bu işkence uygulamalarından vazgeçilmesi gerekmektedir. İmralı’nın kapılarının açılması şarttır. Adalet Bakanı, ‘makul sürede yanıt vereceğiz’ ifadesinde bulundu; biz bakana soruyoruz: 9 gün geçti, bu süre ne derece makuldür? Makul süre, Türkiye’deki yargı sistemini düşündüğümüzde ‘keyfilik’ algısını beraberinde getiriyor. DEM Parti’nin önceliği İmralı adasının kapılarının açılmasıdır. Sayın Öcalan’ın özgür bir şekilde konuşabilmesi için gereken koşulların sağlanması gerekiyor. Bu çağrılara ne yanıt verildiği kamuoyu tarafından duyulmalıdır. Mesajın detaylandırılması, İmralı adasında kapıların açılmasıyla Sayın Öcalan’ın ne söyleyeceğini herkes merakla beklemektedir. Biz de bu yanıtı merak ediyoruz; kapıları bir an önce açın. Bizim önceliğimiz budur.
‘HABERLER GERÇEK DIŞI’ Söz edilen isimlerden bahsediliyor fakat bu isimlere iletilmiş herhangi bir şey söz konusu değil. Ne Pervin Buldan’a ne Sırrı Sakık’a, Sırrı ne Süreyya Önder’e bir bilgi verilmiş değil. Eş Genel Başkanlar olarak bizim başvurumuz mevcut. Sonrasında grup başkanvekillerimiz talebin Adalet Bakanlığı’na iletildiğini açıkladı. Başvuru metnini sosyal medya üzerinden paylaştık. Üzerinden günler geçti ve hâlâ olumlu ya da olumsuz hiçbir dönüş almadık. Dolayısıyla çıkan haberler spekülatif ve gerçek dışıdır. Ne DEM Parti’ye bildirilmiş bir dönüş ya da onay bulunmaktadır ne de bahsi geçen kişilere… Öncelikli talebimiz yine, DEM Parti olarak, tecridin kaldırılmasıdır. Yapılması gereken çok açıktır. Hiçbir şeyi tekrar keşfetmeye gerek yoktur. Aileler de görüşmeli, avukatlar da görüşmelidir; mektup hakkı ve telefon hakkı kullanılmalı ve tabii ki DEM Parti ile temasa geçilmelidir; bu gecikmemeli.