Bölgesel aktörlerin ittifak ve işbirliği stratejileri en çok Irak ve Suriye’de belirgindir. Bu bölgelerde devletler, devlet dışı aktörler ve devlet dışı silahlı aktörler arasındaki etkileşim yerel denklemi ve bölgesel dinamikleri etkilemektedir. Bu ilişki genellikle aktör ikilileriyle karakterize edilir, ancak etkileşimler aynı zamanda bir üçgen biçimini de alabilir. Bu bağlamda İran, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve PKK arasındaki tarihsel ve sürekli etkileşimin üçgen yapısı, Irak ve Suriye’deki dinamikleri önemli ölçüde etkilemektedir. Dolayısıyla bu stratejik İran-KYB-PKK üçgeninin mevcut özelliklerini ve geleceğe yönelik öngörülerini anlamak büyük önem taşıyor.
İran-KYB-PKK üçgeni ideolojik ya da siyasi motivasyonlardan ziyade pragmatik motivasyonlara dayalı olarak oluşturulmuştur. Bu nedenle “stratejik üçgen” olarak tanımlanabilir. Öncelikle üçgenin İran-KYB ekseni incelendiğinde iki aktör arasındaki ilişkinin derin bir tarihsel arka plana sahip olduğu görülmektedir. İran ve KYB, tarihsel olarak ABD ve İsrail ile daha yakın ilişkileri olan Kürdistan Demokrat Partisi’ni (KDP) dengeleme yönünde ortak bir hedefi paylaşıyordu. Bu ilişki, Bölgesel Kürt Yönetimi’nde (KBY) Erbil ile Süleymaniye arasındaki siyasi rekabeti etkileyen faktörlerden biri.
Ayrıca KYB, İran’ın Suriye’deki konumu ve vizyonuyla PKK’nın Suriye kolu YPG ile uyum sağlaması için bir araç görevi görüyor. İran, PKK/YPG’yi ABD nüfuzundan uzaklaştırma çabalarında KYB’yi arabulucu olarak kullanmayı hedefliyor. PKK/YPG ile KYB arasında 2022 yılında yaşanan yakınlaşma ve müzakereler bunun göstergesidir. Ancak İran, KDP’nin öncülüğünde ABD’nin desteklediği Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS)-YPG görüşmelerinin başarıya ulaşmaması için de ciddi baskı yapıyor. İran bu süreçte ABD’nin PKK/YPG üzerindeki nüfuzunu dengelemeyi ve ABD ve İsrail ile yakın ilişkileri olan KDP yerine KYB üzerinden nüfuzunu artırmayı hedefliyor.
Ancak KYB, İran’la ilişkisini IKBY’de siyasi gücü korumanın en etkili yolu olarak görüyor. Özellikle KDP ile rekabet bağlamında Süleymaniye’nin artan önemi İran’ın desteğini gerektiriyor. İran ile KDP arasındaki anlaşmazlık ve gerilim, bu bağlamda KYB’ye avantaj sağlıyor. Ancak Bafel Talabani’nin PKK/YPG ile ilişkilerini geliştirme ve KYB’nin tarihsel liderlik iddiasından hareketle kendisini “Kürtlerin ulusal figürü” olarak sunma çabalarında İran’ın desteği de anlamlıdır.
Değişen dinamikler ve bölgesel stratejiler
Stratejik üçgenin diğer eksenini oluşturan İran-PKK ilişkisini incelerken PKK’nın işlevinin büyük bir dönüşüm geçirdiğini belirtmekte fayda var. Geçmişte PKK, iç güvenlikte istikrarsızlık yaratmak amacıyla sıklıkla Türkiye’ye karşı bir araç olarak kullanılıyordu. Ancak mevcut konjonktürde PKK, İran’ın Irak ve Suriye’de vazgeçilmez ortağıdır. İran’ın PKK tanımlaması bağlamında, KDP’nin Irak’taki güç ve nüfuzunu sınırlamak, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu dengelemek ve Irak-Suriye transit hattının önemli bir noktasını bölgedeki milis gruplarla kontrol altına almak için bir araç olarak görülüyor. Sincar. Ayrıca PKK, Sincar bölgesindeki nüfuzunu korumak için İran’a ve Irak’taki İran destekli milis gruplara güveniyor ve KDP’ye yönelik düşmanca faaliyetlerine destek arıyor.
Ancak İran, Suriye’de PKK/YPG’yi ABD’nin etkisini sınırlayabilecek bir aktör olarak görüyor. ENKS-PKK/YPG görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması büyük ölçüde PKK’nın önde gelen kadrosu olan KCK yönetiminin İran’ın desteğinden kaynaklanmıştır. PKK, Suriye kolu YPG’nin kendi örgütsel otoritesinden özerklik arayışına girmesini engelliyor. Bu durum Suriye’de İran-PKK eksenini şekillendiriyor.
Son olarak üçgeni oluşturan son eksen olan KYB-PKK ilişkisi incelendiğinde iki aktörü yakınlaştıran en önemli unsurun KDP’ye yönelik tutumları olduğu ortaya çıkıyor. PKK’nın KDP’ye düşmanca bir tutumu varken, KYB’nin KDP’yle tarihi bir rekabeti var. Ayrıca KYB yönetiminin etkisi altındaki Süleymaniye, PKK’nın medya, propaganda ve finansman merkezlerinden biri haline geldi. Bölge, PKK faaliyetleri için “güvenli liman” olarak değerlendiriliyor. KYB, PKK’yı KDP üzerinde baskı kurmanın bir aracı ve Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’ye uzanan hattın geçişini kontrol eden bir aktör olarak görüyor. Bafel Talabani’nin kendisi ve KYB için kurmaya çalıştığı “ulusal liderlik” rolü doğrultusunda PKK/YPG ile temas kurmasında da bu açıkça görülüyor. PKK, YPG üzerindeki örgütsel otoritesi nedeniyle KYB’nin bu yolunu kolaylaştırma potansiyeline sahiptir.
Üçgene meydan okuma: Türkiye etkisi
İran-KYB-PKK stratejik üçgeni her aktörün hedeflerine göre işlemektedir ancak kavşak noktalarını zayıflatan ve işlevselliğini azaltan önemli bir zorlukla karşı karşıyadır. Türkiye bu stratejik üçgene meydan okuyor ve ulusal güvenlik kaygılarını ve hedeflerini ele almak için harekete geçiyor.
Türkiye’nin Irak ve Suriye’de PKK ve PKK/YPG’ye yönelik terörle mücadele ve hedefli operasyonları, PKK’nın bu bölgelerde çıkmaza girmesine yol açtı. Bunun sonucunda İran-KYB-PKK üçgenindeki PKK bileşeni önemli ölçüde zayıfladı. Ayrıca Türkiye’nin son dönemde Süleymaniye’ye uyguladığı baskı ve yaptırımlar da KYB’yi ciddi şekilde etkiledi. Türkiye, PKK’nın Süleymaniye’deki varlığının ve faaliyetlerinin sınırlandırılmasını talep ediyor. KYB şimdi zor bir kararla karşı karşıya. Ait olduğu stratejik üçgene sadık kalmakla Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek arasında bir seçim yapması gerekiyor. Bu karmaşıklık üçgenin KYB-PKK eksenini de etkiliyor.
Türkiye’nin stratejik üçgendeki tek eşit muhatabı olan İran da Türkiye’nin zorlu hamlelerinden dolaylı olarak etkileniyor. Türkiye’nin PKK’ya yönelik operasyonları ve KYB’ye yönelik baskıları İran’a da bir mesaj gönderiyor. Türkiye, terörle mücadelede iş birliğine vurgu yapıyor ve İran’ın ikili ilişkiler bağlamında stratejik üçgeni kırmasını talep ediyor. Aksi takdirde Türkiye’nin PKK ve KYB’ye yönelik eylemleri stratejik üçgeni işlevsiz hale getirebilir, bu da İran’ın ciddi bir kayıp yaşamasına neden olabilir.