Hafta sonu kendimi Doha, Katar’ın entelektüel dokusunun ortasında, Georgetown Üniversitesi Katar’ın titizlikle küratörlüğünü yaptığı İslamofobi konulu seçkin bir konferansa katılırken buldum. Uluslararası akademisyenler, uzmanlar, sanatçılar ve medya temsilcilerinden oluşan bir kaleydoskoptan oluşan toplantı, İslamofobinin çok yönlü boyutlarına, tarihsel temellerine, çeşitli tezahürlerine ve hafifletilmesi için gerekli stratejilere değindi.
Katılımcılar arasındaki fikir birliği yankılanıyordu: İslamofobi çağdaş bir hastalık olmaktan çok uzaktır; kökleri tarihin yıllıklarına kadar uzanıyor ve Haçlıların çağlarına ve Avrupa ile İslam arasındaki ilk karşılaşmalara yansıyor. Ayrıca, Müslümanlara ve onlara benzeyen kişilere karşı sürekli şiddet uygulayan sistemik, yapısal ve politika odaklı İslamofobinin varlığına ilişkin oybirliğiyle kabul hakim oldu.
Bununla birlikte, konferans konuşmaları hakkındaki görüşlerim, en azından teorik olarak, dünya çapında yaklaşık 2 milyar insanın benimsediği bir inanca musallat olan bu yaygın hayaletin analizinde incelikli farklılıklar olduğunu ortaya çıkardı. Bu alan, İslamofobi hakkındaki akademik tartışmaların doğasında bulunan teorik karmaşıklıkları incelemeye elverişli olmasa da, bu olgunun temel nedenleri ve yansımalarıyla mücadele etmek için alternatif ve etkili bir anlatı inşa etme açısından bunların önemini öne sürüyorum.
Bu düşünceli toplantının ardından iki önemli endişe ortaya çıkıyor. Bunlardan ilki, Müslüman çoğunluklu ülkelerdeki İslamofobinin çıkmazıdır; bu durum, çoğunlukla Batı bağlamlarına odaklanılmasının gölgesinde kalmaktadır. Batı Avrupa, Çin, Hindistan, Myanmar ve diğer yerlerdeki şiddet içeren İslamofobinin örneklerine haklı olarak dikkat çekilirken, Müslüman çoğunluklu ülkelerdeki zararlı tezahürlere çok az ilgi gösteriliyor. Bu sıkıntı belirli uluslarla sınırlı değil; Müslümanların çoğunlukta olduğu hemen hemen her ülke İslamofobinin bazı tezahürlerine tanık oluyor. İster çarpık bir laiklik biçimi oluşturma çabası, ister siyasi görüş ayrılıkları ya da İslam’ın farklı yorumları olsun, güçlü yönetici seçkinler, ne yazık ki, çağdaş tarihin bir noktasında Müslüman kardeşlerini kötülemiş veya marjinalleştirmiştir. Bu sadece ülke içinde insan hakları normlarını ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda Müslüman olmayan ülkelerde de İslamofobiyi güçlendiriyor. Bu, Müslüman dünyasındaki kanaat önderleri, politikacılar ve uzmanlar için zorunlu bir değerlendirmedir.
Kur’an yakmalar
Evet İsveç’te, Danimarka’da ve başka yerlerde Kuran’ın yakılmasıyla yaşananlar kabul edilemez. Fransa’da abayaların yasaklanmasıyla yaşananlar elbette ilkeldir ve başörtüsü gibi görünür İslami sembolleri taşıyan kişilere yönelik şiddet kabul edilemez. Ancak Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde sistematik olarak İslamofobiyi yaşayan Müslümanlar için durum böyle değil.
İslamofobi söyleminde incelenen ikinci konu anlambilimle, özellikle de “İslamofobi” kavramıyla ilgilidir. Ben de bu açıklamada bu terimi kullansam da, onun doğasında var olan komplikasyonları incelemeyi hak ediyor. Merriam-Webster, fobiyi “belirli bir nesneye, nesne sınıfına veya duruma karşı abartılı, genellikle açıklanamayan ve mantıksız bir korku” olarak tanımlıyor. Ancak terimin, “Müslüman ötekine” karşı uygulanan yapısal, sistemik veya bireysel şiddetin karmaşık gerçekliğini özetlemediği yönünde bir tartışma ortaya çıkıyor. Bu şiddet doğası gereği ne mantıksız ne de açıklanamaz; tarihsel, sosyolojik ve politik bir mantığı var.
Burada, olguyu salt bir “fobi” olarak etiketlemenin, “İslam karşıtı” veya “Müslüman karşıtı” baskı ve şiddetin altında yatan motivasyonların karmaşıklığını aşırı basitleştirdiği ileri sürülmektedir.
Haçlı günlerinden günümüzün abaya yasağı örneklerine kadar, İslam’a karşı basit bir fobinin ötesine geçen kasıtlı ve hesaplı bir motivasyon mevcut. Bu, fobileri ele almanın önemini azaltmak değil, daha ziyade Müslümanların haklarından, topraklarından ve kaynaklarından mahrum bırakılmasının yalnızca cehaletten değil aynı zamanda dini, siyasi açıklamalar ve güç dinamiklerinin birleşiminden kaynaklandığının altını çizmek içindir.
İslamofobinin incelikli dünyasında, onun tarihsel karmaşıklığını ve çok yönlü boyutlarını kabul eden bir söylemi teşvik etmek, onun derin etkisini yanlışlıkla önemsizleştirebilecek indirgemeci yorumlardan uzaklaşmak çok önemlidir.