New York Times, 3 Kasım’da İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog’un yazdığı “İsrail Devlet Başkanı: Bu Sadece İsrail ile Hamas Arasındaki Bir Savaş Değil” başlıklı bir makale yayınladı. Yazı aslında Sayın Herzog’un kaleme aldığı şekliyle İsrail devletinin resmi görüşüdür.
İsrail cumhurbaşkanı, yazısına Hamas’ın 7 Ekim saldırısının İsrailli kurbanlarıyla yaptığı görüşmeyi anlatarak başlıyor. 1.400 İsraillinin ölümüne İsrail’in “hayal edilmemiş trajedisi” olarak adlandırılan İsrail’in varoluşsal bir mücadelede olduğunu iddia ediyor. Herzog ayrıca mevcut savaşın “sadece İsrail ile Hamas arasında olmadığını” öne sürüyor. İnsanlık normlarına bağlı olanlar ile modern dünyada yeri olmayan bir barbarlığı uygulayanlar arasındadır.”
Herzog, başından beri İsrail’i insanlığın koruyucusu olarak adlandırırken, Filistin’in varlığı için mücadele eden Filistinli direniş grubu Hamas’ı ve Filistinlileri “barbarlar” olarak adlandırıyor. İsrail cumhurbaşkanıyla aynı fikirde olabilirdik ama şu anda devam eden İsrail işgali ve katliamı nedeniyle Filistin yok olmak üzere. İsrail’in 7 Ekim’den daha kötü bir gün geçirmediği bir sır değil, ancak İsrail-Filistin çatışması neredeyse 75 yıldır sürüyor ve Hamas’ın saldırısı nadir görülen bir saldırı olmasının yanı sıra bitmek bilmeyen İsrail işgaline ve cinayetlerine bir yanıt.
Herzog dahil hepimiz istatistiklerin yalan söylemediğini biliyoruz. Her iki tarafın ölümleri karşılaştırıldığında İsrail’in her İsrailli kaybına karşılık 20 civarında Filistinliyi öldürdüğü görülüyor. Dolayısıyla nüfus açısından bu gidişat böyle devam ederse Filistinliler İsraillilerden daha önce dünyadan silinecek. Üstelik haritalar İsrail cumhurbaşkanının iddiasını da yalanlıyor. 1948 tarihli Filistin haritası, 1967, 1973 ve şimdiki tarihle karşılaştırıldığında, 1948 yılında İsrail ile birlikte kurulan Filistin devletinin topraklarının neredeyse %80’inin İsrail tarafından işgal edildiği görülmektedir. artık İsrail yüzünden Filistin denilen bir devlet değil.
Herzog daha sonra çocuklara işkence yapılması, kadınlara tecavüz edilmesi ve bebeklerin yakılması gibi Hamas karşıtı iddialara devam ediyor. Bu tür iddialar İsrail ordusu tarafından bile doğrulanmadı ancak İsrail cumhurbaşkanı kasıtlı olarak yalan söylediğini belirterek bunları hâlâ anlatıyor. Bu anlamda okuyucular olarak onun tüm iddialarına şüpheyle yaklaşabiliriz çünkü bir insan bir konuda yalan söylemekten çekinmezse, başkaları için de yalan söyler. Bu arada Herzog, Gazze’de yanan Filistinli bebeklerden nadiren söz ediyor. Belki de bunun nedeni, bir konuşmasında belirttiği gibi, Gazze’de masum insanların kalmadığını düşünmesi, bu ifadenin onların barbarlara karşı insanlık için savaştıkları yönündeki iddiasıyla çelişmesidir.
Herzog’un İsrail karşıtı mitinglerden rahatsızlığı
Daha sonra Batı şehirlerinde İsrail’e karşı düzenlenen mitinglerden duyduğu rahatsızlığı yazıyor. Herzog, Batılı izleyicilerin Hamas’a karşı Tel Aviv’i desteklemesi gerektiğini ifade ediyor. Ancak görmek istemediği (ya da kasıtlı olarak örtbas ettiği) şey, İsrail’in Hamas’tan ziyade sivillerle savaştığıdır. İsrail ordusu hastaneleri, okulları ve diğer sivil binaları bombalayarak ayrım gözetmeksizin bebekler de dahil olmak üzere sivilleri öldürüyor. Herzog insanların tepkilerine üzülebilir ama vicdan sahibi hiç kimse bütüncül cezaları kabul etmez. İsrail’in yaptığı Hamas’ı cezalandırmak değil, mümkün olduğu kadar çok Filistinliyi öldürmektir. Bu bir soykırımdır ve Bay Herzog’un aksine dünya insanları bu tür bir zulmü asla tasvip etmezler.
Halk, Hamas militanlarının hastanelerde saklandığı yönündeki iddiayı da kabul etmiyor. Birincisi, yabancı sağlık çalışanları, bombalandığı sırada hastanelerde hiçbir Hamas militanının bulunmadığını doğruladılar. İkincisi, Hamas üyeleri bir İsrail hastanesinin içinde olsaydı yine de orayı bombalarlar mıydı? Muhtemelen değil. Üçüncüsü, hastanelerin bombalanması uluslararası sözleşmelerle yasaklanmıştır. Bu nedenle Herzog, yabancı izleyicileri İsrail’i desteklememekle suçlamak yerine onların ne kadar ahlaki davrandıklarını sorgulamalı. Ancak makalesi onun ahlak ve merhamet anlayışının sıradan bir insanınkinden tamamen farklı olduğunu göstermektedir. Bunlara sahip olup olmadığı ise bir soru işareti.
Başkan Herzog, yazısını bitirmeden tuhaf görüşler yazmaya devam ediyor. Örneğin şöyle diyor: “2005 yılında Gazze’den tamamen çekilmemiz, onlara özgür hayatlar vermek ve barışın kapısını açmaktı. Hamas ve onun pek çok Filistinli destekçisi bizi dehşete düşürdü ve aksini seçti.” Bu sözler sanki İsrail’in Gazze’den gönüllü olarak çekildiğini ima ediyor. Ayrıca Gazze’nin 2007’den bu yana uygulanan abluka nedeniyle açık cezaevi olduğundan da bahsetmiyor.
Herzog ayrıca şiddeti tercih etmekle Hamas’ı ve destekçilerini suçluyor. Filistinlilerin baskıyı ve işgali kabul etmesini mi bekliyor? Ayrıca meşru müdafaa meşru bir tepkidir. İsrail cumhurbaşkanı da broşür ve telefon görüşmeleriyle Filistinlileri erken uyardıklarını iddia ediyor. Evet öyle ama insanlar evlerinden çıkınca İsrail jetleri tarafından yollar bombalanıyor. Ayrıca İsrailli yetkililer insanlara oraya taşınmalarını söylemesine rağmen İsrailli savaşçılar Refah sınır kapısını birçok kez bombaladı.
Genel olarak bakıldığında, eğer İsrail cumhurbaşkanı bu makaleyi ülkesinin konumunu savunmak için yazdıysa kesinlikle başarısız olmuştur. Geçtiğimiz ay yaşananlar neredeyse tüm iddialarını çürüttü. Sivilleri öldürmek insanlık değil barbarlık demektir. Hamas değil İsrail bombalarla bebekleri yaktı. İsrail değil Filistin varoluşsal tehdit altındadır. İsrail ordusu Hamas’tan daha acımasız. Son olarak Herzog’un iddialarına rağmen Gazze’de masum insanlar, örneğin bebekler var.
Bir cumhurbaşkanının ülkesini gerçeklerle değil yalanlarla savunması çok yazık. Makalesi kendisinin ve ülkesinin imajına daha da zarar veriyor. Başkan Herzog’un da aralarında bulunduğu İsrail yönetiminin zalimane eylemleri nedeniyle dünyadan izole olacak olan İsrailliler için yakında Gazze’ye dönüşebilecek gibi görünüyor.