İsrail, bir haftayı aşkın süredir Gazze’yi topyekun abluka ve ağır bombardımana tabi tutuyor. Batılı olmayan dünya bu tedbirlere karşı çıkarken, ABD Başkanı Joe Biden Tel Aviv’e koşulsuz destek teklifinde bulundu; bu, İsrail-Filistin çatışmasının daha fazla yıkımla sonuçlanması tehdidini taşıyan bir gelişme.
Türkiye, İsrailli sivillerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla Hamas’a ulaşırken, İsrail Enerji Bakanı Israel Katz, Hamas rehineleri serbest bırakmayı kabul edene kadar ülkesinin Gazze Şeridi’ne elektrik veya su sağlamayacağını duyurdu.
İsrail hükümetinin sivillere yönelik bariz umursamazlığı, Tel Aviv’in “orantısız bir tepkiye” bağlı kalmaya devam ettiğine işaret ediyor. Bir daha benzer bir saldırıyla karşılaşmak istemeyen ülkenin, izlediği politikaya yönelik olumsuz tepkileri de umursadığı aşikar.
Gazze’ye kara operasyonu yapılması, Hizbullah’ın yeni bir cephe açması ihtimali, Suriye’ye yeni saldırılar yapılması, Batı Şeria’daki koşulların daha da kötüleşmesi ihtimalinin olumsuz etki yaratacağı konuşuluyor. Dolayısıyla bölge, bu tür iddialı caydırıcılık çabalarından kaynaklanan dehşeti yaşayabilir.
Perşembe günkü basında çıkan haberlere göre İsrail, Şam ve Halep havalimanlarını vurdu. Bu gelişme, Tel Aviv ile Tahran arasında bölgesel bir çatışmaya yol açacak gerginlik olasılığının altını çiziyor.
Birleşmiş Milletler, Gazze’ye “insani yardım” konusunu gündeme getirse de, BM’nin Filistin Toprakları’ndaki insan hakları Özel Raportörü Francesca Albanese, Gazze halkını kasten aç bırakmanın insanlığa karşı suç teşkil edeceği uyarısında bulundu. Ancak ABD ve Avrupa Birliği’nin çatışmaları, katliamları, insan hakları ihlallerini durdurmaya pek niyeti yok gibi görünüyor.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile ortak basın toplantısı düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, yalnızca İsrail’in meşru müdafaa hakkını nasıl kullandığının önemli olduğunu söyledi ki bu neredeyse Biden’ın savaş kurallarına göndermesi kadar zayıf bir açıklamaydı. Daha da kötüsü Blinken, Netanyahu’nun Hamas ile IŞİD’in farklı olmadığı yönündeki iddiasını etkili bir şekilde destekledi. İsrail başbakanının tüm Hamas üyelerini öldürme sözü verdiğini ve onları barındıran herkese yaptırım uygulayacağını hatırlayalım.
Giderek daha fazla gözlemci, Washington’un bölgedeki artan askeri ayak izinin, devam eden çatışmaların Lübnan, Suriye ve ötesine yayılmasını engellemek yerine, İsrail’i intikam almaya ve 2,3 milyon Filistinliyi Gazze’den sürmeye teşvik ettiğine dikkat çekiyor.
Hamas 100’e yakın İsrailliyi rehin alırken, Gazze nüfusunun tamamı “savaş suçları ve insanlığa karşı suçların” hedefi haline geliyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olayların gidişatını tersine çevirmek için büyük bir diplomatik girişim başlattı. Washington’un krize yaklaşımını eleştirerek bölgesel güçleri harekete geçiriyor ve İsrail’den abluka ve bombardımana son vermesini istiyor.
ABD’nin çatışmaya yönelik ataleti
Uluslararası düzenin çok kutupluluğa doğru kaydığı iddia edilen bir dönemde ABD, İsrail-Filistin çatışmasını durdurmak için hiçbir şey yapmıyor ve hatta savaş kurallarının ve insan haklarının ihlal edilmesine göz yumuyor; bu, uzun vadeli yansımaları olan bir kriz. Biden yönetiminin “küresel liderlik” iddiası bir fiyaskoyla daha sona ererken, mevcut durum Batı karşıtı radikal hareketlere ve örgütlere on yıllar boyunca fayda sağlayacak zehirli fikirleri etkili bir şekilde teşvik ediyor.
Filistin’in BM tarafından tanınan devlet olma hakkını kullanmasına yardımcı olmak için hiçbir şey yapmayan ABD, İsrail’i durdurmada başarısız olarak Çin, Rusya ve İran gibi ülkeleri güçlendirecek bir atmosfer yaratıyor.
İç politikaya odaklanan Biden yönetimi, Arap ve Müslüman dünyasındaki müttefiklerini ve İsrail ile normalleşme peşinde olan ülkeleri zor durumda bırakan bir yaklaşım benimsiyor. İşte Türkiye’nin kendisini diğerlerinden farklılaştırdığı nokta burasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’da olduğu gibi İsrail-Hamas çatışmasında da barış için diplomatik çaba göstererek, öncü liderliğini öne çıkararak dünyaya örnek oluyor.
Erdoğan başlangıçta Hamas’ı sivilleri öldürmekle kınadı ve her iki taraftan da itidal istedi. İsrail’in sivil kayıplarla sonuçlanan topyekun abluka ve ağır bombardımanına yanıt olarak Türk lider, İsrail’i “bir örgüt gibi değil, bir devlet gibi hareket etmeye” çağırdı. Erdoğan aynı zamanda çatışmaların durdurulması ve sivil rehinelerin serbest bırakılması için tüm taraflarla temas halindeydi.
Buna karşılık süper güç olarak varlığını sürdüren ABD, İsrail’in yaşadığı ağır travma nedeniyle caydırıcılık çıkmazına girmesini engellemek için hiçbir çaba sarf etmiyor.
Yine de dünyanın büyük bir kısmı, TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin perşembe günü söylediklerine katılıyor: Başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti olmadığı sürece bölgemizde ne barış ne de güvenlik olur.