Başlık: Suriye’de 300’den Fazla Hedefi Vuran İsrail’in Hamleleri Ne Anlama Geliyor? Yazan: Merve Kara-Kaşka, BBC Türkçe, @mervekarakaska, Londra, 9 Aralık 2024, Güncelleme: 11 dakika önce. 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetiminin devrilmesi, komşu İsrail’i doğrudan etkileyen önemli bir gelişme yaşandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu olayın ardından işgal altındaki Golan Tepeleri’nden yaptığı açıklamada, ülkesinin buradaki tampon bölgenin kontrolünü “geçici olarak” ele geçirdiğini duyurdu. Gelişme, Katar, Irak, İran ve Suudi Arabistan tarafından kınandı. Katar Dışişleri Bakanlığı 9 Aralık’taki açıklamasında, İsrail müdahalesini “Suriye’nin egemenliğine ve birliğine açık bir saldırı” olarak nitelendirirken, bunu “uluslararası hukukun bariz bir ihlali” olarak değerlendirdi. İsrail ordusunun Esad’ın devrilmesinden bu yana Suriye genelinde 300’den fazla hava saldırısı düzenlediği bildirildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, saldırılarda Şam, Dera, Lazkiye ve Hama’daki askeri hedefler, araştırma merkezleri, cephanelikler, depolar ve havaalanları hedef alındı. Ayrıca, Berze’deki bir “bilimsel araştırma merkezine” de saldırılar düzenlendi. Hangi merkez olduğu bilinmemekle birlikte, 2017’de BBC, Berze’deki Bilimsel Çalışmalar ve Araştırmalar Enstitüsü’nün (SSRC) kimyasal silah üretimi ile bağlantılı olduğuna dair belgeler yayınlamıştı. SOHR, İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarının 2024 yılında 416 askerin ölümüne neden olduğunu bildirdi. İsrail ise, bu hamleleri aşırılık yanlısı grupların silah edinmesini engellemek amacıyla gerçekleştirdiğini iddia ediyor. BBC Türkçe, uzmanlarla yaptığı görüşmelerde, İsrail’in Suriye’deki gelişmelere yaklaşımını analiz etti. Suriye’deki yönetimin devrilmesinden bu yana İsrail, ülkedeki özellikle kritik hedeflere yönelik hava saldırılarına devam ediyor. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, bu operasyonların amacının kimyasal silahların “aşırılıkçıların eline geçmesini” önlemek olduğunu belirtti. Saldırı hedefleri arasında, İranlı bilim insanları tarafından yeni füzeler geliştirilmek üzere kullanılan bir alanın da bulunduğu öne sürülüyor. Uzmanlar, bu saldırıların İsrail’in Suriye’deki bazı gelişmelere dair duyduğu “kaygılardan” kaynaklandığını ifade ediyor. İngiliz risk istihbaratı şirketi Sibylline’dan Orta Doğu ve Afrika analisti Megan Suttcliffe, HTŞ’nin son iki haftada ciddi kazanımlar elde ettiğini belirtirken, Suriye’nin geleceğinin hâlâ belirsiz olduğunu vurguluyor. Suttcliffe, pek çok silahlı grubun, güvenlik boşluklarından faydalanarak pozisyonlarını güçlendirebileceğini öngörüyor. “Bu yüzden, İsrail’in stratejik silahların isyancıların veya ona düşman olan grupların eline geçmesinden büyük endişe duyduğunu düşünüyorum,” diyor. Golan Tepeleri’nde yaşananlar ise dikkat çekici. Netanyahu, Şam’ın HTŞ liderliğindeki unsurlar tarafından kontrol edilmesinin ardından, Golan Tepeleri’ndeki bir gözlem noktasından yaptığı açıklamada, Suriye ile “barışçıl ilişkiler kurma arzusunun” altını çizdi. Ancak bu gerçekleşmezse, İsrail devletinin ve sınırlarının korunması için “gerekli müdahaleleri” yapacaklarını belirtti. Netanyahu’ya göre, Suriye’deki isyancı grupların kontrolü, 1974’te imzalanan ateşkes anlaşmasının geçerliliğini ortadan kaldırdı ve İsrail ordusu Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgenin kontrolünü “yeni bir düzen kurulana kadar geçici olarak” üstlendi. Netanyahu’nun açıklamalarının ardından, İsrail ordusu, Golan Tepeleri’nin işgal altındaki bölgesine yakın beş köyde yaşayan Suriyelilere evlerinden çıkmamaları noktasında uyarılar gönderdi. Suttcliffe, Golan Tepeleri’ndeki bu tür müdahalelerin, İsrail’in Suriye topraklarında yayılmacı bir tutum sergilediği endişelerini artırabileceğini belirtiyor. Ayrıca, bu durumun mevcut bir Suriye hükümetiyle gerginliği artırma ve yerel silahlı gruplarla çatışma olasılığını yoğunlaştırma riskini taşıdığına da dikkat çekiyor. Golan Tepeleri, İsrail’in Suriye’deki askeri hareketlerini kontrol altına alması açısından stratejik bir avantaj sağlıyor ve olası bir savaş durumunda da ideal bir tampon bölge işlevi görecektir. Alma Araştırma Merkezi’nden İstihbarat Analisti Avraham Levine ise, Suriye’deki son olayları değerlendirerek, İsrail ordusunun Golan Tepeleri’ndeki hamlesini “geçici” bir adım olarak görüyor ve bunun arkasında sınırın diğer tarafında beklenen belirsizliklerin yattığını savunuyor. Suriye’deki İran destekli on binlerce Şii milisin hareketliliğini bilmediklerini ifade eden Levine, mevcut ortamın kaotik olduğunu, bu durumun risk yönetimini de zorlaştırdığını sözlerine ekliyor. Tel Aviv Üniversitesi’nden Türkiye dış politikası uzmanı Gallia Lindenstrauss, Esad’ın düşürülmesine neden olan grupların iktidarı ele geçirmesinin ardından İsrail’e düşmanca tutum sergileme olasılığının da risk oluşturduğunu belirtiyor. Suriye’de iktidar değişikliği ile ilgili gelişmeler sürerken, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) Menbiç’e saldırı başlattı. 9 Aralık günü yayımlanan açıklamalara göre, SMO Menbiç’i ele geçirmek üzere ilerlemekte. Bu duruma ilişkin Kürt kaynakları, bölgedeki çatışmaların devam ettiğini bildirmekte. Türkiye ise Menbiç’i kontrol eden SDG’yi PKK’nın uzantısı bir terör örgütü olarak tanımaktadır. SMO, geçtiğimiz günlerde Tel Rıfat’ı SDG’den almıştı ve Menbiç ile Tel Rıfat, SDG’nin Fırat Nehri’nin batısındaki kontrol ettiği son büyük alanlardandır. Gideon Saar, 9 Aralık sabahında yaptığı basın toplantısında, Kürtlere yönelik saldırıların durdurulması gerektiğini vurguladı. Bunun için ABD ile ve diğer uluslararası aktörlerle görüşmelerde bulunduklarını ifade eden Saar, uluslararası topluma cesurca IŞİD’e karşı savaşanlara destek olma yükümlülüğünü hatırlattı. Peki, İsrail’in bu çıkışı Kürtlere destek ve Türkiye açısından ne anlama geliyor? Megan Suttcliffe, İsrail hükümetinin 2017’de Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kuruluşunu desteklediğini ve burayla gayri resmi ilişkilerini koruduğunu belirtiyor. Eğer SDG resmi olarak tanınan bir yönetim oluşturursa, İsrail’in de benzer bir ilişki geliştirme olasılığının yüksek olduğunu söylüyor. Bunun, özellikle SMO ile süregelen çatışmalar sırasında SDF’ye doğrudan destek anlamına geleceğini düşünmüyor. Ayrıca, Gallia Lindenstrauss, Gideon Saar’ın mevcut hükümette Kürtler lehine en yüksek sesle konuşan kişi olduğunu vurgularken, İsrail’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki dinamiklere dair anlayışının, ülkenin orta ve güney bölgelerine kıyasla daha az geliştiğini savunuyor. “İsrail, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmasını istediği düşüncesinde. Ancak bu konuda Washington’a yönelik diplomatik çabaların ötesinde, İsrail’in aktif olarak yapacağı herhangi bir eylemin, Suriye’nin kuzeyindeki durum üzerinde ciddi etkiler yapması düşünülemiyor.”
Eski Mossad ajanları, çağrı cihazları ve telsizler üzerinden gerçekleştirilen saldırıların arka planını açıkladı. Kaynak: Getty Images. Lübnan'da Hizbullah'a yönelik yapılan saldırılarda kullanılan çağrı cihazlarının patlatılmasıyla ilgili bilgi veren...
Devamını Oku..