Salı günü TBMM, İsveç’in NATO ittifakına tam üye olmasının önünü açacak anlaşmayı onayladı. Macaristan şu anda İsveç’in üyelik başvurusunu onaylaması gereken tek NATO üyesi ülke konumunda.
TBMM’nin bu hamlesi, Türkiye’nin Avrupa-Atlantik’te bölgesel barış ve istikrar için NATO’nun genişlemesini ve ittifaklar arası dayanışmayı destekleyen geleneksel politikasıyla tutarlıdır. Ayrıca Türkiye’nin BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) grubu ülkelerin yanı sıra Mısır, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar ile ilişkilerini geliştirmeye devam edeceğine dair açık bir mesaj veriyor. NATO müttefikleriyle iyi ilişkileri sürdürmenin yanı sıra, onlara rağmen değil. Türkiye, Avrupa-Atlantik ittifakından uzaklaşmakla suçlanıyor ancak Asya’da (Yeniden Asya) daha güçlü ilişkiler geliştirmeye yönelik dış politikasını çeşitlendirmesi daha geniş bir stratejinin parçası.
İsveç’in NATO üyesi olduktan sonra Türkiye ile terörle mücadele tedbirleri konusunda etkin bir şekilde işbirliği yapıp yapmayacağını zaman gösterecek olsa da, İsveç’in üyeliği aynı zamanda NATO içinde ve Türkiye ile İsveç arasında işbirliği fırsatlarını da beraberinde getirecek.
Geçtiğimiz ayın başlarında, mevcut milletvekili (milletvekili) ve eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığındaki TBMM Dışişleri Komisyonu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı ve İsveç’in NATO üyeliğinin parlamentoda onaylanmasının önünü açan öneriyi onayladı. Dün Meclis’ten geçen onay, Türkiye’nin NATO’nun genişlemesini onaylaması için atılan son adımdı ve İsveç’i NATO’ya bir adım daha yaklaştırdı.
Ankara, 28 Haziran 2022’de Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan Madrid Anlaşması’ndan bu yana bu iki ülkenin NATO üyeliğine prensipte itiraz etmemişti. Türkiye Parlamentosu Finlandiya’nın başvurusunu 30 Mart’ta onayladı. Ancak Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine ilişkin kaygılarını dile getirmesi onayın gecikmesine neden oldu. O tarihten bu yana hem Dışişleri Komitesi hem de Parlamento, İsveç’in Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını ele aldığına ikna oldu. Macaristan’ın da onayladığı varsayılırsa İsveç, 9-11 Temmuz’da Washington’da yapılacak bir sonraki NATO zirvesine kadar büyük olasılıkla 32. NATO üyesi ülke olacak.
Terörle mücadele çabaları
Geleceğin bir NATO ülkesi olarak İsveç, bölgesel güvenliği artırmak ve uluslararası terörle mücadele etmek için siyasi ve askeri işbirliğini geliştirerek Türkiye ile aktif işbirliğini sürdürmelidir. Türkiye, organize suç, uyuşturucu kaçakçılığı ve terör örgütleriyle etkin bir şekilde mücadele etmekte olup, PKK ve onun çeşitli ülkelerdeki bağlı kuruluşları, Gülenist Terör Grubu (FETÖ) ve DEAŞ gibi çok sayıda terör örgütüyle mücadele konusunu çok ciddiye almaktadır.
NATO Terörizme Karşı Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nin (COE-DAT) Ankara’da olması tesadüf değil. Gelecekteki bir üye olarak İsveç’in terörle mücadeleye katkıda bulunması gerekiyor.
İsveç’in gelişmiş ekonomisi ve sanayisi, savunma sanayi ve lojistik projelerinde Türkiye ve diğer NATO ülkeleriyle işbirliği yapma fırsatı sağlayacak. İsveç Donanması ve ticari filosunun ittifaka önemli katkıları olacaktır.
Alternatif rotalar
İsveç’in üyeliğiyle tüm Kuzey ülkelerinin NATO’ya üye olması, Kuzey Kutbu bölgesine yeni bir dinamik getirecek. Kızıldeniz’deki aksamalar ve Panama Kanalı’ndaki yavaşlama göz önüne alındığında, Kuzey Kutbu geçişlerini kullanan alternatifler gelecekte daha aktif olarak kullanılan deniz rotaları haline gelebilir. Küresel ısınma nedeniyle Kuzey Kutbu üzerinden olası bir ticari nakliye rotasının jeopolitik önemi artacak ve bu rotaya yakın olan kuzey ülkeleri stratejik açıdan daha önemli hale gelecektir. İsveç, Finlandiya ile birlikte NATO’nun Arktik misyonlarını güçlendirebilir.
Türkiye’nin jeopolitik ve jeoekonomik açıdan birçok avantajı var. Stratejik konumu, dünyanın birçok bölgesiyle kara ve deniz yoluyla ticaret yapmak için avantajlı olup, mal ve hammadde tedarikinde alternatif yollar sunmaktadır. Türkiye’nin altyapısını geliştirmek ve lojistik, ticaret ve enerji merkezi olarak potansiyeline ulaşabilmek için ciddi yatırımlara ihtiyacı var. Küresel ticaretteki aksaklıklar, Türkiye’yi İsveç dahil Avrupa pazarı için güvenilir bir alternatif üretim ve sanayi üssü haline getiriyor ve her iki ülke için de fırsatlar sunuyor.
Çalkantılı bir dünyada ve giderek istikrarsızlaşan Orta Doğu’da NATO, Türkiye’nin en büyük güvenlik varlıklarından biri olmaya devam ediyor. Üye devletler için siyasi ve askeri dayanışmanın kalesidir. Türkiye tarihsel olarak yeni ulusların NATO’ya katılmasını desteklemiş ve Fransa ve Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına yeniden kabul edilmesine itiraz etmemiştir. Zaman zaman farklılıklara rağmen, Türkiye’nin Atlantik ittifakının öncüsü olma rolü, dış ve güvenlik politikasının önemli bir bileşeni olmaya devam ediyor. İsveç’in üyeliğinin yakın zamanda onaylanması, Türkiye’nin sağlıklı ve sorumlu davrandığını gösterdi. İsveç’in artık terörle mücadele konusunda attığı olumlu adımları takip etmesi gerekiyor.
ABD Senatosu’nun Türkiye’ye modernize edilmiş F-16 savaş uçağı tedarikini onaylayıp onaylamayacağı henüz bilinmiyor. NATO’nun öncüsü olan Türkiye’nin, özellikle gelişmiş askeri teçhizat ve teknoloji transferi konusunda müttefikleri tarafından desteklenmesi gerekiyor. Türkiye ile İsveç arasındaki iş birliği fırsatları, askeri silahların ötesinde, arama kurtarma, afet kurtarma ve çevre gibi askeri-endüstriyel alandaki çeşitli teknolojilere kadar uzanıyor. İsveç, NATO üyeliğinden sonra bile Türkiye’de aktif olarak daha olumlu bir imaj izleyebilir. İlk Türk ve İsveçli astronotların aynı göreve gönderilmesi gibi ortak misyonlar da dahil olmak üzere devam eden işbirliği, Türkiye ile İsveç arasında gelecekteki dayanışma için fırsatlar sunuyor.
Sonuç olarak İsveç, Türkiye ve diğer NATO ülkeleriyle siyasi ve güvenlik alanlarında aktif olarak etkileşime ve işbirliğine devam etmeli ve TBMM’nin parlamentoda aldığı olumlu oy sonrasında rehavete kapılmamalıdır. Macaristan’ın oybirliğiyle alınacak bir karar için hâlâ İsveç’in NATO başvurusunu Temmuz 2024’e kadar onaylaması gerekiyor.