21 Şubat tarihi, Türk savunma sanayii açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Türkiye’nin yerli beşinci nesil KAAN hayalet savaş uçağı, iki aylık bir gecikmenin ardından tarihi ilk test uçuşunu gerçekleştirdi. Yeni jet, 13 dakika boyunca 8.000 feet yükseklikte ve 230 knot hızla uçarak ilk ve en önemli testi başarıyla geçti. KAAN’ın test aşaması, 2028’de başlaması planlanan seri üretime kadar devam edecek.
Türk halkı, Türkiye’nin mühendislik kapasitesi ve kabiliyetinin ulaştığı seviyeyi gösteren, yerli jeti gökyüzünde görmekten büyük gurur duydu. Gerçekten de uçan bir beşinci nesil savaş uçağına sahip olmak bir ülke için belki de en zor başarıdır. Savaş uçağı üretebilen bir ülkenin, çeşitli silahları da üretebileceği haklı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Türk milleti bu başarıyı kutlamayı hak etmiştir.
Ancak herkes Türk halkıyla aynı iyimserliği paylaşmıyor. Bazı analistler, bir uçağın temel bileşeni olarak kabul edilen ve belki de ürünün tamamından daha önemli olan motor sorununu özellikle vurgulayarak endişelerini dile getiriyor. Gerçekten de, ister savaş uçağı ister füze olsun, uçan bir savaş aracı esas olarak motoruna güvenir. Diğer bileşenler zaman içinde üretilebilse de, tarihin motor üretimindeki sayısız başarısızlıkla birlikte gösterdiği gibi, güvenilir bir motor üretmek, bol miktarda finansman ve onlarca yıllık çabayla bile zorluklar doğurabilir.
Üretici firma olan Türkiye Türk Havacılık ve Uzay Sanayii’nin (TAI veya TUSAŞ), KAAN’a Amerikalı General Electric firmasının ürettiği ikiz F110 motorları ile güç sağladığı göz önüne alındığında, ABD ile Türkiye arasındaki gerilimin kısa sürede azalmayabileceği ve Türkiye’nin daha iyi bir savaş uçağı üretmesine yardımcı olacağı düşünülüyor. Amerika’nın dış politikasını ve özellikle Orta Doğu’daki jet satışlarını aksatabilecek bir durum olsa da, Washington yönetimi F110’ların TUSAŞ’a satışına yeşil ışık yakmayabilir. Washington’un isteksizliği bir yana, Yahudi, Rum ve Ermeni lobi gruplarının bile KAAN’a monte edilecek motorların ihracatını durdurma potansiyeli bulunuyor.
Türkiye’nin amansız arayışı
Ancak Türkiye’nin füze, helikopter, insansız savaş hava aracı (SİHA) gibi diğer silahları da yerli olarak üretme yönündeki aralıksız çabaları, KAAN projesini çöpe atmayacaklarını gösteriyor. ABD Patriot’ları satmayınca, Ankara sadece Rusya yapımı S-400 füzeleri almakla kalmadı, aynı zamanda kendi muadilleri olan ve son versiyonu olan Siper-2’yi 150 kilometreyi aşan etkileyici bir menzilden vurabilen kendi muadillerini de üretmeye başladı. 90 mil).
Ayrıca Türkiye’nin küresel bir drone üreticisi haline gelmesi, İHA satışına uygulanan ambargoların ardından başladı. Bir başka örnek de, Türkiye’nin ilk yerli tankı Altay’ın, Almanlar satmamaya karar verene kadar Almanya yapımı bir motorla çalıştırılması gerekiyordu. Türkiye daha sonra kendi motorunu üretmeye başladı ve şu anda motor bir tank üzerinde test ediliyor. Dolayısıyla ambargolar bir silah projesini ancak yavaşlatabilir ancak ondan vazgeçilmesine neden olamaz. ABD jet motoru satmazsa KAAN için de durum aynı olacak.
Dahası, ileri düzey savaşçıların eksikliği Türkiye için varoluşsal bir tehdit haline gelecektir; zira ülke devam eden savaşlar, hırslı bölgesel güçler ve Yunanistan gibi sorumsuz ve gereksiz bir şekilde silahlanan bir komşu tarafından kuşatılmıştır. Türkiye komşularına, özellikle de nispeten küçük olanlara hava üstünlüğü sağlayamaz. Hal böyle olunca Türk hükümeti projenin sürdürülmesi için gerekli fonları sağlamaktan çekinmeyecektir.
Son olarak üretici Türkiye değil, KAAN’ın müşterileri projenin ayakta kalması için daha fazla çaba gösterebilir. Türkiye’nin satış şartlarını öne sürmemesi nedeniyle Arap devletleri, Türk dünyası ve Küresel Güney’deki pek çok devlet muhtemelen jeti satın alacak. Üstelik adı geçen devletlerin çoğunluğu Türkiye’nin dostu ve zaten Amerika ya da Avrupa dışında alternatif bir jet bekliyorlar. Dolayısıyla potansiyel müşteriler, gelişmiş jetlere sahip olmak için Türk devletini projeyi bitirmeye zorlayacak. Bu arada Azerbaycan ve Pakistan da projeye kısmen katıldı. İlk uçuş projeyi netleştirdiği için, daha fazla ülke KAAN üretimi için Türkiye ile ortaklık yapmayı tercih edebilir. Dolayısıyla KAAN büyük ihtimalle müşterilerinin yanı sıra ülkeleri de ortaklık konusunda cezbedecek.
Genel olarak KAAN, Türkiye’nin ve dost ülkelerin güvenlik ihtiyaçlarından doğmuştur ve üretmekten başka çaresi olmadığı için ayakta kalacaktır.