Kavala’dan 7. yıl mesajı: Eşimle hayatı paylaşamadım… Gezi Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen ve cezası onanan Osman Kavala, tutukluluğunun yedinci yılı dolayısıyla cezaevinden bir açıklama yaptı. Kavala, “Bu süreçte masumiyet karinesinin ihlal edildiği, dayanaksız iddiaların ve yanlış beyanların kullanıldığı bir yargılama süreci geçirdim” diye belirtti. 2019 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği karara atıfta bulunan Kavala, “Kararı uygulamamak ve beraat kararlarını bozmak amacıyla açıkça yasalarla oynandığını gördüm. Yasalardaki tanımlara aykırı bir şekil altında casusluk suçlaması üretildi” dedi. Kavala, “Yargıtay cezaları onayladığında, bazı yargı mensuplarının sakıncalı buldukları bireylere ceza verme yetkileri olduğuna inandıklarını anladım. Bu kişiler, suç işlemediklerini biliyor olmalarına rağmen” ifadelerini kullandı. Kavala, “60 yaşımın ardından aktif bir yaşam sürmeyi planladığım hayat dilimin büyük bir kısmını cezaevinde geçirmiş bulunmaktayım. Eşimle hayatı paylaşma imkanım olamadı; annemle ve diğer sevdiklerimle beraber olamadım” diyerek yaşadığı duruma tepkisini dile getirdi. Kavala’nın açıklaması şöyle devam etti: “Cezaevinde yedinci yılım dolmuş durumda. Masumiyet karinesinin ihlali ve temelsiz iddiaların kullanıldığı bir yargılama süreci yaşadım. AİHM, 2019 yılında suç sayılan bir eylemde bulunduğuma dair herhangi bir delil bulunmadığına hükmetti. Gezi davası itibarıyla beraat ettikten sonra yargıda siyasetin etkisi arttı. AİHM kararının uygulanmaması ve beraat kararlarının bozulması için yasalarla oynamaya başlandı. Bu minvalde, yasal tanımlara uygun olmayan bir casusluk suçlaması hazırlandı. Söz konusu suçlama siyasi olarak da istismar edildi; insan haklarını ve “öteki” olanların yaşamlarını göz ardı eden düşman hukuk uygulamaları teşvik edildi. Böylelikle, hiçbir şiddet olayına karışmadığım bilinmesine rağmen en ağır cezalara maruz kaldım; dört Gezi tutuklusu da benzer bir muameleyle 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargı süreçleri sonucunda şunu anladım ki, yargı mensupları kendileri için sakıncalı gördükleri kişilere ceza verme yetkisine sahip olduklarına inanıyor, bu insanların suç işlediklerine dair hiçbir kanıt olmaksızın. Yargıda insan hayatına değer vermeyen bir anlayışın yaygınlaşmasının, kamuoyunda rahatsızlık yaratan birçok olayda temel etik değerlerde bir bozulmayı da gösterdiğine inanıyorum. 60 yaşımdan sonra aktif bir yaşam sürmeyi ümit ettiğim zaman diliminin büyük bir kısmını cezaevinde geçirerek, eşimle hayatı paylaşamadım, annem ve sevdiklerimle bir arada olamadım. Uzun yıllardır sürdürdüğüm barış ve uzlaşma kültürüne katkıda bulunma çabalarım sivil toplum çalışmaları aracılığıyla engellenmiş oldu. Cezaevinde kendimi bir yurttaş olarak hissettirebilmek için, şahit olduğum hukuksuzlukları ve maruz kaldıklarımı kamuoyuyla paylaştım ve uyarıcılık sorumluluğumu yerine getirmeye özen gösterdim. Hayatımın hatırlayabildiğim en erken dönemlerinden itibaren ağaçları tanımamı sağlayan ve kamu alanını diğerleriyle paylaşmayı öğrenmeme yardımcı olan Gezi Parkı’nın her yaştan ve sınıftan insanımız tarafından aktif olarak kullanılması benim için bir teselli kaynağı oldu. Ancak, bana asıl teselli verecek olan, ülkemde hukuk devleti yönünde gelişmelere tanıklık etmek olacaktır. Bunun gerçekleşeceğine ve gerçekte özgürlüğü deneyimleyebileceğime inanıyorum.
Başlık: Üç Gün İş Bırakma Eylemi Sağlık Bakanlığı, "Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" başlıklı yeni bir düzenlemeyi dün Resmi Gazete'de yayımlayarak yürürlüğe soktu....
Devamını Oku..