Başlık: Hemşireler Tutuklu, Hastane Sahipleri ve Örgütün Üçüncü Ortağı Serbest: Sanıklar Statüsüne Göre Mi Yargılanıyor?
Büşra Cebeci, SGK’yı zarara uğratarak kazanç elde eden ve bunu yaparken yeni doğan bebeklerin hayatını hiçe sayarak ihmal sonucu ölümlerine veya engelli kalmalarına sebep olan Yenidoğan Çetesi hakkında her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Çeteye dair hazırlanan fezlekede, Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün hastanelere yönelik denetimlerini ihmal ettiğine ve denetim sonuçları doğrultusunda hastanelere herhangi bir yaptırım uygulanmadığına dikkat çekiliyor. 47 sanığın yargılandığı davada, büyük çoğunluğu hastane sahibi veya yöneticisi olan 25 kişinin tutuksuz yargılanması, Türkiye’deki adalet sisteminin, bir kez daha kişilere özel işlediği yönündeki kaygıları artırdı.
Hastane Sahipleri Tutuksuz Yargılanıyor Çete lideri Fırat Sarı, İstanbul, Tekirdağ ve Çorlu’daki bazı hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerini yöneterek, örgüt üyeleri ile beraber bu hastanelere başka hastanelerden bebeklerin sevk edilmesini sağlıyor. Bu bebeklerin gereğinden fazla yoğun bakımda kalması ve yapılmayan tedavilerin yapılmış gibi gösterilmesi gibi talimatlar vererek SGK’dan kazanç sağlıyor ve anlaştığı hastanelerin gelirlerini artırıyordu. Sarı, bu sistemi özel hastaneleri gezerek, sahipleri ve yöneticileriyle görüşerek oluşturmuştu. Telefon dinlemelerinde birçok hastane sahibinin bu usulsüzlüklerden haberdar olduğu görülüyor. Ancak, suçlamalar aynı olsa da örgüt mensubu olarak suçlanan genç sağlık personelleri tutuklu yargılanırken, bu kişilerin çoğu tutuksuz kalıyor.
Reyap Hastanesi Sahibi Tutuksuz Yargılanıyor Fezlekede sıkça adı geçen hastanelerden biri olan Reyap Hastanesi’nin sahibi ve başhekimi Hıdır Yüksel, çeteyn ve usulsüzlüklerden haberi olmadığını belirtmiştir. Hastanede 400’den fazla personel çalışmakta olduğunu ve o personelin tanımadığı çete üyeleri olduğunu dile getiren Yüksel’in durumunu, telefon dinlemeleri ve diğer sanıklardan alınan ifadeler çelişkili şekilde göstermektedir. Savcılık, Yüksel’in suç işlediğine karar verirken, Yüksel tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. Ayrıca, Yüksel’in 2017 yılında hastanesindeki bir cerrahı hastalarının önünde döverek kolunu kırdığı olay da medyaya yansıdı. Mağdur cerrah, bu olaydan hala travma yaşadığını ve davanın yedi yıldır sürdüğünü ifade etti.
Talimat Veren Diğer Hastane Sahibi de Serbest Özel Güney Hastanesi sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu, çeteye yönelik suçlamalar açısından hafif yargılanmayacak kadar ciddi iddialarla karşılaşmıştır. Yurtoğlu, özellikle Kaya bebeğin ölümü ve olay sonrası kamera kayıtlarını imha etmekle suçlanıyor. Tutuksuz yargılanan Yurtoğlu’nun hastane personeliyle yaptığı telefon konuşmaları, olayın ciddiyetini ortaya koyuyor. Yurtoğlu’nun, “Büyükçekmece savcısının benim hastanemde ne işi var, bebek gece hayatını kaybetti zaten, zaten kaybedecekti” şeklinde konuştuğu iddiaları gündemdedir. Hal böyleyken, benzer suçlamalarla karşı karşıya kalan Yurtoğlu tutuksuz olarak yargılanıyor.
Suçlamaları arasında “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık, Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım Etme, Suç Delillerini Yok Etme veya Gizleme, İhmali Davranışla Kasten Adam Öldürme” bulunmaktadır.
Bahçeli’nin Eski Koruma Müdürü Kim Tarafından Korunuyor? Geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yenidoğan Çetesi hakkında sert açıklamalarda bulundu. İnsanların en değerli varlık olduğunu ve bebeklere, kadınlara yönelik saldırıların affedilemeyeceğini vurguladı. Bahçeli’nin açıklamalarının ardından çeteye dair daha önce yakın olarak gördüğü bir ismin dikkat çektiği görüldü: Murat Mantuş. Eski polis ve Bahçeli’nin eski koruma müdürü olan Mantuş, TRG Hospitalist hastanesinin genel müdürüdür. Çete lideri Fırat Sarı’nın ve diğer örgüt üyelerinin Mantuş’dan sıkça bahsettiği ifade ediliyor. Mantuş, ifadesinde çeteye dair bilgisinin olmadığını alsa da Sarı ile olan yakın ilişkisi dikkat çekmektedir. Mantuş, tutulduğu suçlar arasında “Doktorsuz yoğun bakım çalıştırmak, İhmalli Davranışla Kasten Öldürme” yer almaktadır.
Çetenin Üçüncü Ortağı da Serbest TRG Hospitalist’in yoğun bakım doktoru Mehmet Gürül, birçok sanık ifadesinde Fırat Sarı’nın İlker Gönen’den sonraki ortağı olarak tanımlanmıştır. Gürül, Sarı’ya, denetimden rahatsız olduğunu ve genel şirket cirosunun hastane cirosundan daha yüksek olduğunu bildirirken, adına leke sürülmesini istemediğini ifade etti. Telefon görüşmelerindeki detaylar, Gürül’ün çetenin varlığından haberli olduğunu ve çeteyle işbirliği yaptığını göstermektedir. Suçlamaları arasında “Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık” yer alıyor.
Ekrem Bey Kimdir? Mehmet Gürül ve Fırat Sarı arasındaki diyalogda bahsi geçen “Ekrem bey”in TRG Hospitalist’in yetkili üst düzey müdürü Ekrem Çitfçi olduğu belirlenmiştir. Ekrem Çitfçi’nin bu süreçlerden haberdar olduğuna dair telefon kayıtları belgeleriyle kanıtlanmıştır. Hastanenin genel müdürü Murat Mantuş ile yetkili doktor Mehmet Gürül tutuksuz yargılanırken, Ekrem Çitfçi’nin adı ise şüpheli listesinde dahi yer almamaktadır. TRG Hospitalist’in sahipleri arasında yer alan Gürkan Dölekli ve Hayrettin Coşkun’un da adları yargılananlar arasında yoktur. Bu durum, Ekrem beyin ifade ettiği gibi hastanenin iktidar partisine yakın olma iddialarını da gündeme getirmektedir. Başlık: Hemşireler tutuklu, hastane sahipleri ve örgütün üçüncü ortağı serbest: Sanıklar statülerine göre mi yargılanıyor?
İfadelerine dönersek, Mehmet G. belirtti ki, bazı yerlere gitmişler ama haklarında bir denetleme yapılmadığı için işlerin aslında bizim şikayetimize bağlı olarak ilerlediğini söyledi. “Tedbir almadım, farkındasın değil mi?” diye ekledi. Fırat S. ise sordu, “Ne tedbiri?” Mehmet G. “Henüz hiçbir tedbirim yok, değil mi?” diyerek devam etti. Fırat S., “Evet,” dedi. Mehmet G. rahatsızlık duyduğu durum için “Bu dosyalar bir hafta içinde toplanacak denecek, peki, kim bunları hazırlayacak?” şeklinde kaygısını ifade etti.
Yenidoğan çetesi skandalında dikkat çekici detaylar ortaya çıkıyor: Bebekler ve ağaçlar aynı sistemin kurbanları oldu. Çeteyi ortaya çıkaran CİMER şikayetinin arkasındaki örgüt üyesinin kim olduğu hala belirsiz. SGK’yı dolandırarak kazanç sağladıkları ve bu süreçte yeni doğan bebeklerin hayatını hiçe sayıp, kimi zaman onları ihmalle öldürdüklerine dair yeni bilgiler gündeme geliyor. Bu durumun nasıl yıllarca sürdürülebildiği, yakayı ele verme süreci soruları doğuruyor.
Çeteye dair hazırlanan fezlekede Dr. Malik Türkay Esin’in ifadeleri dikkat çekici. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün özel hastanelerden sorumlu biriminde çalışan Esin, ocak ayında özel hastaneler üzerinde denetimler gerçekleştirdiklerini ve bu denetimde eksik belgeler ve bazı sağlıklı bebeklerin entübe olarak görüldüğünü belirtiyor. Kendilerine, “Az önce düzeldi” cevabı verildiğinde ise duruma şaşırmışlar. Mart ayında kendilerine ulaşan bir CİMER şikayetini emniyete ilettiklerini açıklıyor. Ancak bu şikayet, oldukça gizli bir çetenin üyesi tarafından yapılmış gibi gözüküyor; çünkü metinde yalnızca bir hastane değil, çetenin bağlantı kurduğu birçok hastanenin adı geçiyor.
Şikayet metnindeki ifadeler iddiaların ciddiyetine işaret ediyor: “Nöbetçi doktor bulundurmuyorlar”, “Bebekler insanlık dışı koşullarda öldü” gibi cümleler dikkat çekiyor. Ayrıca, örgüt lideri Fırat Sarı’nın geçmişine dair yapılan açıklamalar, şikayeti yazanın örgütün dinamiklerini iyi bildiğini gösteriyor. Şikayet, eski PKK hükümlüsü ve şu anki İYİ Parti üyesi olan Fırat Sarı ve İlker Gönen’in hastane dolandırıcılığı yaptığı iddialarını içeriyor.
Hakan Doğukan Taşçı’nın ifadeleri de önem taşıyor. Taşçı, etkin pişmanlık uygulamasından yararlanma isteğiyle, daha önce CİMER’e şikayette bulunduğunu belirtiyor. Taşçı, şikayetinde Gıyasettin Mert’i bebek tüccarlığı yapmasından ötürü suçluyor ve bu kişiyle ilgili bilgileri aktarıyor.
Bir başka hemşire olan Hasan Basri Gök ile birlikte Fırat Sarı’yı da şikayet ettiklerini söyleyen Doğukan, konunun derinleşmesiyle birlikte çetenin işleyişi hakkında önemli bilgilere ulaşıyor. İkili, Sarı’dan sıkça bahsederken aralarındaki samimi ilişki de dikkat çekiyor.
Hüseyin Günerhan isimli bir hemşirenin ifadesi de sağlık sektöründeki sıkıntıları gözler önüne seriyor. Günerhan, çalıştığı özel hastanelerde yaşanan usulsüzlükleri dile getirirken, bu durumun sektör için pek de sürpriz olmadığını belirtiyor. Üst düzey yöneticilerin ve çalışanların birbirleriyle olan ilişkilerinin, sektördeki bu tür yasadışı faaliyetlere göz yummakta etkili olduğunu vurguluyor. Günerhan, kendi çalıştığı hastanede doğru şekilde kullandığı ilaçlar yüzünden hırsızlıkla suçlandığını, bu iddiaları ise hastanenin yeterince ispatlayamadığını da ekliyor.