SEMA KIZILARSLANKürtçe hutbe ve vaaz verdikleri gerekçesiyle, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (DİAYDER) başkan, yönetici ve üyesi olan 22 din alimi, “terör örgütü üyeliği” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla yargı sürecine tabi tutuluyor. Davanın karar duruşması, 25 Ekim’de İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti. Mahkeme, 6 kişi hakkında beraat, 9 kişi için “terör örgütüne üye olma” suçlamasından indirime giderek 6 yıl 3 ay, dernek başkanı Ekrem Baran’ın da aralarında bulunduğu 3 kişi için ise “terör örgütüne üye olma” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine karar verdi. Ayrıca, 4 kişi hakkında “terör örgütüne yardım etme” suçlamasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezası verildi.
“DİAYDER DAVASININ BİR KISMI İNANCA, BİR KISMI İBB SEÇİMLERİNİN KÜRT OYLARIYLA KAZANILMASINA YÖNELİK” Davanın avukatlarından Hüseyin Boğatekin, DİAYDER’in, özellikle Şafi inancına sahip Kürtler arasında uzun bir süredir örgütlendikleri ve diyanetten farklı bir bakış açısı geliştirdiklerini belirtiyor. Boğatekin, “Bu yapı, diyaneti etkileyen bir unsur olarak değerlendirildi ve bu nedenle DİAYDER’e yönelik bir operasyon yapıldı” diyerek, söz konusu davanın hukuki bir dayanağı olmadığını ifade etti. 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybeden AK Parti’nin yenilgisinin Kürt oylarından etkilendiğini hatırlatan Boğatekin, DİAYDER davasının da bu seçimlerle bağlantılı olduğunun altını çizdi: “Yargılanan sanıkların tamamı Kürt, Şafi ve toplumda cenaze, taziye ve barış yemeklerine katılan kanaat önderleri, Kürt toplumunun değerlerini temsil eden kişilerdi. Sanıkların çoğu 55 yaş ve üzerindeydi.
Operasyonların ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimleri ile de bağlantılı olduğunu belirten Boğatekin, Ekrem İmamoğlu’nun İBB seçimlerini kazandıktan sonra, iktidarın bu duruma karşı bir saldırı başlattığını anlattı. İktidar, geçen dönemlerde yargılandıkları davaları gerekçe göstererek İBB’yi hedef almıştı. Bu operasyonlardan biri de DİAYDER operasyonuydu. DİAYDER operasyonunun bir kısmı inanç ve kültüre yönelikken, diğer kısmı İBB seçimlerinin kazanılmasını hedef alıyordu.
“KÜRTSENİZ, ÖLÜ YIKAMAK BİLE SİZE FAZLA GÖRÜLÜYOR” DİAYDER dosyasındaki bazı sanıklar, İBB’deki gasilhanede çalışmak üzere başvuruda bulunmuşlardı. Bu kişiler, seçim sonrası gerçekleştirilen mülakatlarda niteliklerini gösterdikleri için işe alınmıştı. Bazıları bu mülakatları geçerken, diğerleri ise diyanete alternatif yapılar ve derneklerde Kürtçe vaazlar vermiş ve cenazelere katılım göstermişti. Suçlamalar da bu temele dayanıyordu. Tüm bu suçlamalar bir araya getirilerek DİAYDER dosyası oluşturuldu. “Kürtseniz, ölü yıkamak bile size fazla görülüyor” denilebilir.
“ŞAFİ MEZHEBİNE GÖRE YAŞAMAK SİLAHLI ÖRGÜT ÜYELİĞİ GEREKÇESİ OLARAK GÖSTERİLDİ” Dernek üyeleri ve dernek üyesi olmayan din âlimlerinin de bu davada yer aldığına dikkat çeken Boğatekin, soruşturma dosyasında Şafi mezhebine göre yaşamanın ve alternatif bir ibadet biçimi geliştirmenin “silahlı örgüt üyeliği” iddiasıyla ilişkilendirildiğini kaydetti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Hanefi mezhebine göre faaliyet gösterdiğini ve Şafiliği göz ardı ettiğini belirten Boğatekin, bunun milyonlarca Şafi inancına mensup kişiyi etkilediğini ve inanç özgürlüğünün hedef alındığını ifade etti.
“HUTBELERİN KÜRTÇE OKUNMASI SUÇ SAYILDI” İddianamede açıkça belirtilen bir diğer husus ise Kürtçe meselesidir. Hutbelerin Kürtçe okunması ve Kürtçe tabirlerin kullanılması, örgüt üyeliğine delil olarak kabul edildi. Örneğin, “jiyan” kelimesini kullanıyorsanız, iddianamede “PKK da ‘jiyan’ kelimesini kullanıyor” gerekçesiyle suçlama yapıldı. Bu nedenle, iddianamenin tamamen siyasi bir temele dayandığını vurguladı. DİAYDER davasında yargılanan âlimlerden Enver Karabey’in dava sürecinde hayatını kaybettiğini belirten Boğatekin, diğer sanıkların da yaşlı olduğunu ve davanın hukuki temelinin zayıf olduğunu, kararın siyasi nedenlere dayandığını ifade etti.
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) örgüt üyeliğiyle ilgili kararlarına atıfta bulunan Boğatekin, DİAYDER davasının Anayasa Mahkemesi’nden dönme ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi: “Enver Karabey, dosyada yargılanan âlimlerden biriydi ve dava sürerken yaşamını yitirdi. Üzüntüyle ifade etmek isterim ki bu bir trajedidir. Eğer bu yargılama Yargıtay’a giderse ve mahkeme tarafından bozulmazsa, süreç içerisinde diğer sanıkların da yaşamını yitirme riski bulunmaktadır çünkü hepsi yaşlı. Bu dosyanın trajik bir boyutu var. Tamamen hukuki açıdan çökmüş olan bu karar, siyasal bir gerekçeye dayanıyordu. Anayasa Mahkemesi’nin son dönemde vermiş olduğu örgüt üyeliği kararları ve AİHM’nin kararları dikkate alındığında, bu kararın Anayasa Mahkemesi’nden dönecek olma olasılığı oldukça yüksektir. Yani ihlal kararı verilme ihtimali çok fazladır. Çünkü Anayasa Mahkemesi açık bir şekilde şunu söylüyor ve Yargıtay da birçok kararında bunu vurguluyor: Dağda silahla gezen, askeri eğitim almış, ideolojik eğitim almış bir bireyle sıradan bir yurttaşın durumunu eşit tutamazsınız.”