SEMA KIZILARSLAN Orta Doğu’da sürmekte olan saldırılarına devam eden İsrail, Filistin’deki sivilleri hedef almaya devam ediyor. 7 Ekim’den beri Gazze Şeridi’ne yapılan saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk ve 11 bin 742’si kadın olmak üzere toplamda 43 bin 341 Filistinli hayatını kaybetti; 102 bin 105 kişi ise yaralandı. Türkiye’nin verilerine göre, 2023 yılı itibarıyla ülkeye giren Filistinli göçmen sayısı 18 bini aşmış durumda. Birleşmiş Milletler’in (BM) belirttiğine göre, ayrıca 1,9 milyon kişi, İsrail’in Ekim ayında gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle Gazze içinde göç etmek zorunda kaldı. İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını artırdığı 2020 yılında Türkiye’ye yoğun bir göç dalgası yaşanmıştı. Filistin’de savaş öncesinde Arap Dili ve Edebiyatı alanında akademisyen olarak görev yapan 50 yaşındaki N.Y., savaş sırasında annesi, kardeşleri, eşini ve çocuklarını kaybetti ve Türkiye’ye sığındı. 6 Şubat depremlerine kadar İnönü Üniversitesi’nin lojmanlarında kalmışken, deprem sonrasında bir konteyner kente yerleşmek zorunda kaldı. N.Y., deprem öncesinde de zaman zaman ırkçılığa maruz kaldığını ifade etse de konteyner kente taşındıktan sonra bu ırkçı tavırların ilk kez fiziksel şiddete dönüştüğünü belirtti. “KALDIĞIM KONTEYNERİ TAŞLADILAR” Arap Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi N.Y., yaşadığı zor koşulları şöyle aktardı: “Bir yıldır ırkçılığa maruz kalıyorum, bu süreç deprem öncesine kadar uzanıyor. Şu an bir konteynerde yaşıyorum. Bazı komşularım beni buradan çıkarmaya çalıştılar ve kendi akrabalarını burada yerleştirmek istediler. Kaldığım konteyner taşlandı, hatta çocuklarını gönderip konteynerin üzerinde zıplatarak beni rahatsız ettiler. Depremde lojmanım yıkıldığı için buraya taşınmak zorunda kaldım.” Okulda öğretim üyesi olmasına rağmen, bir etkinlikte yemeği dağıtan bir muavin tarafından içeri alınmadığını ve dışarıda beklemek zorunda kaldığını anlatan N.Y., bu durumun ırkçılıkla karşılaşmaya başladığı ilk anlardan biri olduğunu vurguladı: “Bir keresinde Ramazan ayında bir iftar etkinliğine içeri alınmadım. Öğrencilerim beni görünce tepki gösterdi, ‘Hocamızı nasıl almazsınız?’ dediler. Ardından caminin imamı geldi ve benim bu fakültede öğretim üyesi olduğumu belirtti, içeri alınmam gerektiğini ifade etti. Ancak yemeği dağıtan kişi, ‘Asla giremezsiniz’ diyerek ısrar etti. İftarı düzenleyen kişi gelene kadar dışarıda beklemek zorunda kaldım. Herkes beni tanıdığını söylüyordu ama buna rağmen içeri alınmadım. Irkçı tutumlar işte böyle başladı.” “EKİM AYINDA ÇOK AĞIR BİR ŞİDDETE MARUZ KALDIM” Konteyner kentteki bir komşusu ve okulda güvenlik görevlisi olan kişinin kendisine fiziksel olarak saldırdığını anlatan N.Y., kafa travması nedeniyle ölüm tehlikesi yaşadığını, daha önce benzer saldırılara uğradığını ancak Ekim ayında maruz kaldığı şiddetin çok daha ağır olduğunu ifade etti: “Yan konteynerde oturan ve aynı zamanda okulda güvenlik görevlisi olan kişi bana saldırdı. Kafama vurdu, ölümden döndüm. Daha önce de darp teşebbüsleri olmuştu fakat Ekim ayında çok ağır bir şiddete maruz kaldım. Buna rağmen şikayette bulunamadım, darp raporu da alamadım. Çünkü son dönemde Türkiye’deki mültecilere yönelik sınır dışı uygulamaları oldukça sertleşti; şikayette bulunursam sınır dışı edilme korkusu yaşıyorum.” “BEN BİR MİSAFİRİM VE ELBET GÜN DÖNECEĞİM” Yaşadığı bu saldırılara rağmen şikayetçi olmadığını çünkü Türkiye’de son dönemde mültecilere yönelik sınır dışı uygulamalarının sertleştiğini belirten N.Y., “Ben bir misafirim ve elbet bir gün buradan gideceğim” dedi. Ailesini Gazze’deki savaşta kaybettiğini hatırlatan N.Y., yaşadıklarının Türkiye halkı adına bir utanç kaynağı olduğunu ifade etti: “Eşimi, kardeşlerimi ve ailemi Gazze’deki saldırılarda kaybettim. Bu okuldan atılmam veya burayı terketmem için üzerimde baskı var. Ama unutmamalılar ki ben Gazzeliyim. Mücadele ve cesaret, benim geldiğim yerdeki en büyük gerçeklik. Türkiye’deki mülteci düşmanlığı özellikle çok arttı. Ben bir misafirim ve elbet bir gün buradan ayrılacağım. Türkiye’deki çoğunluğun Müslüman olduğunu söylüyorlar; İslam’da misafir hukukuna dair bir anlayış existent. Sanırım bu konuda pek bir bilgi sahibi değiller. Türkiye halkı adına bu ırkçı tutumlar oldukça endişe verici ve utanç kaynağı olmalı.” MAZLUMDER BAŞKANI KAYA KARTAL: “OLAYDAN HABERDARIZ, GEREKEN ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ” KARAR’a konuşan MAZLUMDER Başkanı Kaya Kartal, Kayseri’de yaşanan linç girişimi ve yağmalama gibi vakaları örnek göstererek Türkiye’deki mevcut mekanizmaların bu tür saldırılara karşı yetersiz olduğunu vurguladı. N.Y.’nin durumu hakkında bilgi aldıklarını ve gerekli çalışmalara başladıklarını belirten Kartal, savaşlardan kaçan mültecilerin temel hak ve güvenlikten mahrum bırakılmasının Türkiye için bir utanç kaynağı olduğunu ifade etti: “İnönü Üniversitesi’ndeki Gazzeli hocamızın yaşadığı olaylar konusunda bilgilendirildik ve gerekli çalışmalara başladık. Türkiye’deki mevcut mülteciler ve yabancılara yönelik genel uygulamalar düşünüldüğünde, bu tür olayların sürpriz olmadığı söylenebilir. Özellikle mültecilerin, neredeyse her şeyin onlara ait olduğu algısının hâkim olduğu bir ortamda, sorunlar daha da büyüyebiliyor. Örneğin Kayseri’de yaşanan olaylarda olduğu gibi, mültecilere karşı açık linç girişimleri ve mallarının yağmalanması gibi çirkin durumlarla karşılaştığımızda, mevcut mekanizmaların ne kadar yetersiz kaldığı gözler önüne seriliyor. Kayseri’deki saldırıların ardından da etkili bir süreç yönetilememiştir. Bu saldırılara maruz kalan birçok aile, Kayseri’yi terketmek zorunda kalmıştır. Bu durum, Türkiye için bir utanç kaynağıdır. Savaşlardan kaçarak güven arayışında olan insanlara yönelik bu tür çirkin saldırılar, temel haklardan ve güvenlikten mahrum kalmalarına yol açmaktadır.
Drift NEU organizasyonu tarafından düzenlenmekte olan 2024 sezonunun ikinci yarışı, 23-24 Kasım 2024 tarihlerinde Yakın Doğu Kampüsü'nde, İkas Süpermarket yanındaki pistte, Dr. Suat Günsel Camii ve MOE Açık...
Devamını Oku..