Orijinal Başlık: Mehmet Ocaktan yazdı: Kavala’nın sessiz çığlığı ve özgürlüğün elleri
Keşke daima özgürlüğün melodisini birlikte söyleyebilsek, keşke gökyüzünü fetheden kuşların bilgeliğine erişip özgürlüğün kollarını kavrayabilsek… Oktay Rıfat’ın “Elleri var özgürlüğün” şiirinde ifade edildiği gibi. / Atlarımız köpürerek, durgun denize doğru koşuyordu. Bu yükseliş, güvercindeki, özgürlük coşkusu mu ne! ……….. Elleri var özgürlüğün, gözleri, ayakları; kanlı teri silmek için, yarınlara bakmak için, eşitliğe doğru giden… / Bir inat uğruna özgürlüğü elinden alınanlardan daha çok kim anlayabilir ki özgürlüğün değerini. Onlar, duvarların arkasında zamanın dondurulduğu en zor anlarda bile bir gün mutlaka özgürlüğü soluyabileceklerine kalpten inanırlar. İşte bu isimlerden biri Osman Kavala… Masumiyet karinesinin çiğnendiği, temelsiz iddialarla ve yanlış bilgilerle ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Osman Kavala, cezaevindeki yedinci yılını doldurduğu 1 Kasım’da yaptığı açıklamayı okurken içimde büyük bir acı hissettim. Özgürlüğü soluyabileceğine olan inancını koruyan Kavala’nın şu sözleri, umarım bazı vicdanlarda yankı bulur: “Altmış yaşımdan sonra aktif olarak yaşayabileceğim hayat dilimin büyük kısmını cezaevinde geçirmek zorunda kaldım. Eşimle hayat paylaşımında bulunamadım, annemle ve sevdiklerimle bir araya gelemedim. Uzun yıllar sürdürdüğümüz barış ve uzlaşma kültürüne katkı sağladığına inandığım sivil toplum çalışmalarımı yapmam engellendi. Ancak asıl teselli olacak olan, ülkemde hukuk devleti yönünde gelişmeleri görmek olacaktır. Bunun olacağına ve gerçekten özgürlüğü soluyabileceğime inanıyorum.”
Bir insanın en değerli yıllarının elinden alınmasından daha vicdan yaralayıcı ne olabilir? Ancak kötü bir haber var ki, Türkiye gibi her zaman “vesayet” gölgesi altında kalan demokrasilerde özellikle yönetim kademesinde yer alanların insani değerleri pek de önemsemediği bir gerçektir. Aslında bu yazı müzikle ilgili olacaktı, çünkü bu düşünceyle bilgisayarımın başına oturmuştum. Ancak Kavala’nın sessiz çığlığı, beni ülkemizde sürekli özlemi çekilen özgürlüğün kıyılarına sürükledi. Gerçekten de özgürlüğü sürekli düşünmek bana iyi geldi. Bu fırsatla, Bob Marley’den Bob Dylan’a, John Lennon’dan John Legend’a kadar kısa bir liste oluşturarak geceyi özgürlük şarkılarıyla süsledim. Perdeyi Bob Marley ve Wailers’ın “Redemption Song” ile açıyorum… Bu dokunaklı parça, özellikle şarkıda Jamaikalı aktivist Marcus Garvey’in “The Work That Has Been Done” adlı konuşmasından alıntılanan bazı ifadelerle insanı derinden etkiliyor. İşte o sözler: “Kendinizi zihinsel kölelikten kurtarın. Kendimizden başka hiç kimse zihnimizi özgürleştiremez.” Gece devam ediyor; sırada Bob Dylan’ın “Chimes of Freedom” (Özgürlük Çanları) şarkısı var. Bu parça aslında bir çiftin yıldırım fırtınasından sığınmasını konu alıyor. Ancak şarkının etkileri değerlendirildiğinde gizemli bir havası olduğu da kesin. Bazı yazarlar, şarkının ünlü şair Arthur Rimbaud’dan esinlenerek yazıldığını belirtirken, bazı biyografi yazarları da bu parçanın John F. Kennedy’nin 1963’teki suikastına bir tepki niteliği taşıdığını dile getiriyor. Kimden ilham alınarak yazılmış olursa olsun, özgürlük temalı en iyi şarkılardan biri olduğu kesin. Ve elbette John Lennon’ın efsanevi “Imagine…” parçası… Savaşın sesini bastırmak için yaratılmış bir barış marşı ama aynı zamanda bir aşk şarkısı. / “Eğer denersen kolay, altımızda cehennem yok, üstümüzde yalnızca gökyüzü. Hayal et tüm insanların bugün için yaşadıklarını. Ülkelerin olmadığını hayal et.” / 20. yüzyılın en sevilen müzik parçalarından biri olan “İmagene”, genel olarak sade bir atmosferde, soft-rock piyano baladı olarak bilinir. Ancak birkaç zarif armonik dokunuş, bu parçayı gerçek bir şaheser haline getirmiştir. Irkçılığa karşı eşitlik mücadelesinin sembolü haline gelen “Selma” filmi için hazırlanan John Legend’ın “Glory” (Zafer) şarkısıyla, daha iyi bir dünya olabileceğine dair umutlarımızı tazeliyoruz. / “Özgürlük bizim için bir inanç, adalet bizi bir araya getiriyor, adalet yalnızca bazıları için değil; herkes içindir.”