Habertürk’ten Sevilay Yılman’ın yazısı, Türk siyasetindeki son gelişmeler ve muhalefet partileri içindeki kargaşaya odaklanıyor. Yazar Meral Akşener’in içinde bulunduğu krizden sorumlu tutulmaması gerektiğini, tehdit, hakaret ve saldırılar karşısında büyük bir sabır ve tahammül gösterdiğini söylüyor. Yılman’ın Meral Akşener’e verdiği koşulsuz ve açık destek göz yaşartıcı cinsten.
İşte Sevilay Yılman’ın o yazısı…
Yemin ediyorum hiç şaşırmadım yaşananlara…
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında inat etmesi durumunda tablonun bu şekil alacağını görüyordum.
Ama görmediğim bir şey de vardı.
O da, Kemal Bey’in böyle bir hamleyi yapacağıydı.
Açık söyleyeyim, asla ihtimal vermedim.
Evet çok arzuluyordu aday olmayı…
Çok istekliydi.
Adı üzerinden yapılan tartışmalardan da hoşnuttu ama nihayetinde çok iyi bir hesap uzmanıydı Kılıçdaroğlu ve goygoycu anketçilerin gazına gelmeyeceğini ve adını asla masaya götürmeyeceğine inanıyordum.
“Hele hele bu kaygıyı sürekli dile getiren ve adaylığına mesafeli olan masadaki en büyük ortağına rağmen hiç yapmaz böyle bir şey” diyordum.
Ama yanıldım.
Maalesef Kemal Bey benim kendisinden beklemediğim çok çok büyük bir hata yaptı.
Ve bu hatasının sonucunda da 1 yıldan fazladır muhalefetin umudu olma konusunda irade gösterdikleri düşünülen masa darmadağın oldu.
Her taraf için büyük hüsran yaşandı.
Ancak yaşanan bu hüsranda, gelinen bu noktada, krizde Meral Akşener’i sorumlu tutan bakış açısına katılmıyorum..
Hiç kimse kusura bakmasın Akşener iyi bile tahammül etti…
Bu arada yansıyan var kamuoyuna ama bir de yansımayanlar var.
Mutlaka birgün hepsi dökülecektir ortaya ama emin olun onun yerinde başka bir lider olsaydı çoktan yakmıştı gemileri.
Neler yaşandı neler…
Ama buna rağmen “Kol kırılır içinde kalır” anlayışından hareketle susmayı yeğledi Meral Hanım.
Boşuna kalp ritmi bozulup da acile kaldırılmadı kadıncağız.
TEHDİTLER, HAKARETLER, SALDIRILAR
En son görüşmemiz Diyarbakır’daydı…
Sadece ben değil. Benimle birlikte olan diğer tüm gazeteci arkadaşlar da şahit oldu.
Çok morali bozuktu. Yaşadığı kırgınlıklar, üzüntüler psikolojisini altüst etmişti.
HDP’liler dahil, Meral Hanım’a yönelik o sistematik saldırıların Kemal Bey’in çevresi tarafından organize edildiğini Meral Hanım gayet iyi biliyordu.
Öfkesi, agresyonu bunlara aslında.
Ve durmuyorlardı.
Sürekli bir yerlerden ateş açılıyordu sinirleri bozulsun diye.
Yaşar Okuyan’ın söyledikleri…
Yenilir yutulur şeyler değildi.
O olay bile, tek başına masadan kalkması için yeterli bir sebepti bana göre.
Ne demek istediğimi anlamanız için şu son 2 günde Kılıçdaroğlu’nun çevresindeki o hot zotçu, Türkiye’yi kendi dar çevrelerindeki militanlardan ibaret görüp, kendi dışındakilere emrivaki ve dayatma yapan, küstah, saygısız ve hemen suçlamaya geçen güruha bakmanızı rica ediyorum.
Bakın lütfen ve bunlarla yol yürümenin ne demek olduğunu siz takdir edin!
Ben sabrını takdir bile ettim.
Hatta son görüşmemizde o halini görünce, “Nasıl katlanıyorsunuz bütün bunlara?” diye bizzat sordum.
“Mecburum çünkü ben taşın altına elimi değil, gövdemi, hayatımı koydum. Milletime söz verdim. Direneceğim ve bu masanın kazanma olasılığı en yüksek olan adayla yola çıkması için de elimden geleni yapacağım.” şeklinde cevap vermişti.
İnanıyordu da sonunda bunun olacağına.
Tabii böyle düşünmesinin asıl sebebi Kemal Bey’in aday olacağına dair bırakın kamuoyuna falan net bir açıklama yapmasını ya da 11 defa toplanılmış masada dile getirmesini…
Defalarca gerçekleşen kah ikili, kah ailece sohbetlerde de asla konu etmemiş olmasıydı.
Yani aslında Meral Hanım’da ben gibi, Kemal Bey’in eninde sonunda sağduyusu ile hareket edeceğine ve tarihi bir seçimi kaybetmeyi göze alamayacağına ve adını asla masaya getirmeyeceğine kanaat getiriyordu.
ÇOK SİNSİ BİR OYUN KURULDU
Fakat öyle değilmiş arka bahçede yapılan planlar.
Meğer Kemal Bey’in adını masaya ısrarla getirmemesinin ve hatta masada bu konunun tartışılmasının defalarca önünü kesmesinin nedeni, bir son dakika golü atma niyetindenmiş.
Çok sinsi bir plan tezgahlandı Meral Hanım’a karşı…
Meğer adayın kim olacağının konuşulmamasının nedeni “Aday yıpratılmasın!” falan filan değil, geri dönülmez bir noktadayken, golü 90’dan çakmak içinmiş!
Korkunç bir art niyet.
Büyük kötülük.
Fakat evde yapılan bu kötülük planı, çarşıda tutmadı.
Planı yapanlar, o son dakikada Meral Hanım’ın itiraz edemeyeceğini düşünmüşlerdi.
Mecburen el vereceğini, vermek durumunda kalacağını hesap etmişlerdi.
Ama olmadı!
Meral Hanım son toplantıda kurgulanan oyunu gördü ve çok güzel bir şekilde de bozdu.
Toplantıda yaşananlar yansıdı kamuoyuna ama ince detaylar var üzerinde tartılışılmayan.
Mesela ben şunu çok merak ediyorum.
TEMEL KARAMOLLAOĞLU’NA SORULARIM VAR!
Toplantının ev sahibi Sayın Temel Karamollaoğlu, açılış konuşmasında: “Artık isimleri konuşma vakti geldi. Ben önce sözü Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a vermek istiyorum. Çünkü içimizde kamuoyuna bir isim zikreden sadece Gültekin Bey. Ondan başlayalım” diyor.
Soruyorum Temel Bey’e…
İlk yorumu, görüşü, neden önce en büyük oy oranına sahip ve dahası o masanın kuruluş fikrini ortaya atan partinin lideri Kılıçdaroğlu’ndan almak istemediniz de…
O masada en küçük parti olan Demokrat Parti Genel Başkanınından istediniz.
Lafı hiç uzatmadan Kemal Kılıçdaroğlu’na getirmek için mi?
Gültekin Bey Kemal Bey’in adaylığını istediklerini söyledikten sonra ne yaptınız peki?
“Evet… Biz de Saadet Partisi olarak aynı şeyi düşünüyoruz. Aday Kemal Bey olmalı” dediniz.
Sonra Sayın Davutoğlu’nun, sonrasında da Sayın Babacan’ın fikrini, daha doğrusu onayını aldınız.
(Bu arada CHP Liderine hiç sormadınız bile; “Kemal Bey aday olmak istiyor musunuz?” diye…)
Ve ancak en sonunda Meral Hanım’a döndünüz.
Neden en son ona sordunuz?
Neden ilk değildi?
Ya da neden arada değildi?
Çünkü emrivaki ile şunu yapmaya çalıştınız: “Bakın biz 4 lider Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istiyoruz. Siz de artık itiraz etmeyin! İmzalayın şu metni ve bitsin artık bu iş!”
Yani değerli okurlarım…
O son toplantıda bir kurgu planlanmıştı ve Meral Hanım da nezaketle, siyasi etikle bağdaşmayan bu kurguyu, oyunu gördü ve daha oracıkta tavrını gösterdi.
“Ben böyle bir onay veremem. Partimin yetkili kurullarına danışmam lazım. Bu arada neden sadece Kemal Bey’in ismini konuşuyoruz. Bizim yaptığımız araştırmalar var. Bağımsız kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı araştırmalar var. O araştırmalarda Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun toplumda karşılığı çok yüksek. Madem bir karar vereceğiz. Bu isimleri de konuşalım ve hatta varsa başka öneriler onları da konuşalım!” diyerek kurguya rest çekti.
Ama tabii bu restin geleceğini de hesaplamışlardı diğer liderler ve bu reste karşılık Kemal Bey: “Onları hiç konuşmayalım Meral Hanım. Onlar görevlerine devam edecekler. Siz de bu metne imza atmıyor iseniz o zaman biz 5’li olarak açıklama yaparız!”
İşte o an Meral Akşener için büyük anmış anladığım kadarıyla.
Ben olsaydım… Anında tasımı, tarağımı toplayıp kalkardım o masadan.
Çünkü çok kaba, çirkin, kötü bir muamele!
Ama tabii o ben.
Meral Hanım ise milyonlarca seçmenin iradesini yansıttığı bir partinin lideri.
Kurulan oyunun B planının hayata geçirildiğini ve toplantı çıkışı o görüntüyü izah etmenin daha meşakkatli olduğunu o an kavrıyor ve çok güzel bir çıkış yapıyor.
Soğukkanlılığını bozmadan, “Metine imza atarım ama tek şartla. O da bu kararı Genel İdare Kuruluma sorma şartıdır. Bu yüzden metine bunun da eklenmesini rica ediyorum” diyor ve ortam buz kesiyor.
Çünkü kimse itiraz edemiyor bu teklifine Akşener’in.
Ve toplantı bitiyor.
Sonrası da malum…
Şimdi herkesten empati yaparak şunun yanıtını vermesini bekliyorum;
Siz Akşener’in yerinde olsaydınız… Siz bu biçimde ablukaya alınıp, emrivakiyle ve istiskal ederek bir mecbur bırakma planı ile karşı karşıya kalsaydınız…
Ne yapardınız?
MASAYI KİM DEVİRDİ?
Gelelim şimdi bir başka hakikate…
“Masadan kalktı! Masayı devirdi! Seçimi kaybettirdi!” tezine…
Önceki gece ve dün katıldığım yayınlarda da sık sık söyledim.
Masadan Meral Akşener kalkmadı.
Kalkması için resmen tahrik edildi. Provoke edildi.
Bunu görmemek körlüktür.
Ve bunu görüp de söylememek iki yüzlülüktür!
Bir de Kemal Bey’in adaylığında ısrar edenler, şimdi de kazanamazsa sorumlusu olarak Meral Hanım’ı işaret ediyorlar.
Bu da iki yüzlülük!
Hayırlı olsun kendisine ama Kemal Bey zaten kazanamayacaktı!
Bütün bağımsız, objektif araştırma sonuçları bunu söylüyor.
Her şey bir yana…
Yahu iktidar tarafı, iktidara yakın gazeteciler, siyasi analizciler neden ısrarla aday olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu istiyor?
Bu bile bariz bir işarettir Kemal Bey’in en zayıf aday olduğuna.
Ve ben bunu onlarca kez yazdım, dile getirdim.
HEM HDP HEM İYİP DENKLEMİ YANLIŞTI
Başka bir husus daha var…
Bence temel meselelerden biri de CHP’nin önemli bir kesiminin HDP ile açık bir işbirliği istemesi ve HDP’yi, İYİ Parti’nin üstünde bir sopa olarak kullanmaları idi.
O yüzden zaten doğru bir ittifak değildi.
Ben bunu yine Diyarbakır’da biz gazetecilerle görüşmesinde Meral Hanım’ın bizzat yüzüne söyledim ve hatta biraz bozuldu da bana.
Ama haklıydım ve hala da aynı noktadayım.
Bana göre en doğru ittifak: CHP, HDP ve DEVA ittifakıdır!
Kazanır ya da kaybeder ayrı ama müştereklere dayalı ittifak budur aslında.
O masada hem HDP tabanının gönlünü kazanalım hem milliyetçi, ülkücü kanadı da barından İYİ Parti’yle aynı çatı altında olalım denklemi hayalperestlikti zaten.
Yanlıştı bu yaklaşım ve masa sırf bu yüzden bile kırılgan bir masaydı ve er geç de kırılacaktı ve nitekim kırıldı.
Ama bu kırılmanın vebali Meral Akşener’de değil.
Tam aksine Meral Hanım yüzde yüz haklı bir duruş sergilemiştir ve gelinen noktada da tüm vebal Kemal Kılıçdaroğlu ve çevresinindir!
MANSUR YAVAŞ VE EKREM İMAMOĞLU ÇAĞRISI
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş konusu…
Ben başından beri bu iki ismin CHP adayı olarak gösterilmeyeceğini iddia ettim.
“Kemal Bey olmasa da bu iki isimden birini aday yapmaz dedim”
Hatta bu yüzden de bu iki isim üzerinde ısrarcı olunmasının yanlış olduğunu söyledim ama Meral Hanım’ın bu iki ismi aday olarak işaret etmesinde de hiçbir beis yok bana göre.
Çünkü bir kere Mansur Bey, seçimden hemen önce CHP’ye ye geçmiş ve bunu da İYİ Parti ile anlaşarak yapmış birisi.
Yani İYİ Parti’nin müşterek adayı.
Birlikte aday göstermişler ve bu nedenle de Akşener’in de aday gösterme hakkı var.
Aynı şekilde Ekrem İmamoğlu…
O da CHP ve İYİ Parti’nin ortak adayı olarak seçime girmiş ve kazanmış.
Bu bakımdan onu da aday göstermesi doğal.
Kalkıp bir CHP milletvekilini ya da Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın bir kurmayını aday gösterse idi… Bu etik olarak doğru olmazdı ama bu belediye başkanları ortak adaylarıdır ve ortak oylarla seçilmişlerdir.
Bu nedenle de onların aday olmasını dile getirmesi, hiç de yanlış değildir.