Başlık: Milliyetçi ve vatansever olarak bildiklerimiz işbirlikçi çıktı
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2014 yılında Mersin’in Erdemli ilçesinde düzenlenen mitingde dönemin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelttiği ifadeleri nedeniyle mahkemeye ifade verdi. “Kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret” iddiasıyla yargılanan Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının 2023 genel seçimleri sonrası kaldırılmasıyla beraber başlayan dava sürecinde, Ankara 57. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bir duruşma düzenlendi. Duruşmaya yalnızca Kılıçdaroğlu, ailesi ve avukatları katıldı. Ancak adliye koridorlarında CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş gibi birçok ismin bulunduğu kalabalık bir grup toplandı. Duruşmada dikkat çeken bir diğer isim, suikast sonucu yaşamını yitiren Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’ti. Ayşe Ateş, Kemal Kılıçdaroğlu’nun acılı günlerinde kendilerini yalnız bırakmadığını ifade ederek, “Sinan öldüğünde yaşadığımız en büyük acı, vefasızlık oldu. Ancak Kemal Bey bizi asla yalnız bırakmadı. Bugün buradayım çünkü ben de onu yalnız bırakmak istemedim” dedi.
Kılıçdaroğlu, mahkemeye sunmuş olduğu 8 sayfalık savunmasında, “Buraya bir suçtan dolayı kendimi savunmak için değil, işlenen suçları kayıt altına almak, hesap sormak ve tarihe not düşmek amacıyla geldim” dedi. Savunmasında, “Öncelikle bu gerçekleri dile getirdiğim için asla pişmanlık duymuyorum. Ne mutlu ki, mahkeme önüne rüşvet suçlamasıyla çıkmadım. Sayın Yargıç, karşınıza ‘hırsıza hırsız’ dediğim için geldim. Sizlerin ve aziz milletimin huzurunda bir kez daha ifade ediyorum; evdeki paraları sıfırladın mı diyen bir kişi hırsızdır. ‘Bir tek yüzüğüm var, zengin olursam bilin ki çalmışımdır’ diyen bir kişi zenginleşirse, o da hırsızdır” sözlerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, geçmişte Maliye Bakanlığında ve birçok üst düzey devlet kurumunda görev aldığını da belirterek, “Benim dönemimde hiçbir kamu kaynağına el uzatmadım. Çeteler, baronlar ve mafyalar her zaman karşımda oldu. Uzun bir geçmişten geliyorum ve tarih boyunca birçok olaya tanıklık ettim. Sağ ve sol idam edilenlerin aslında aynı hedefe yürüyen insanlar olduğunu zamanla anladım” dedi.
Kılıçdaroğlu, NATO projesinin ikinci aşamasına geçildiğini ifade ederek, “Emperyalistlerin, işgalcilerin, geleceğimiz üzerinde gözü olan düşman cephesinin kurduğu planın ilk aşaması tamamlandı. Şimdi ise ikinci aşama uygulanıyor. Yüce milletime sesleniyorum; BOP’un ilk aşaması rüşvet ve yolsuzluk yoluyla zenginleştiren, ülkeyi toprak tavizleri vermek zorunda bırakacak kadar borçlandıran bir ‘Tek Adam’ rejimini kurmaktı. İkinci aşamada, ‘Tek Adam’ rejimini oluşturdular” dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump tarafından tehdit edildiğini de vurguladı ve “Dünyada herkes, Erdoğan’ın bu tehdit karşısında hemen boyun eğdiğini biliyor” dedi. Devletin teslim alındığını, siyaset kurumunun devletin soyulması için kullanılmaması gerektiğini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, “Bugün Türkiye’nin neden sığınmacı deposuna dönüştüğünü, 128 milyar doların nerede olduğunu açık bir şekilde söylüyorum. Millete ait bu paralar, yandaşlara ve 5’li çetelere satılarak yok edildi. Para alamıyorsanız, elinizdeki toprakları vermek zorunda kalırsınız. Erdoğan, Kıbrıs ve Ege’den taviz verecek” diye belirtti.
Son olarak, Kılıçdaroğlu, hayatı boyunca alnının teriyle kazandığını vurgulayarak, “Ben 75 yaşındayım, yaşadığım sürece çocuklarımı helal lokma ile büyüttüm. Hiçbir zaman baronların ve çetelerin yanında yer almadım” diye konuştu. Aziz milletimiz şunu bilsin ki, devletimi ve milletimi sevmeyi asla bırakmadım ve bırakmayacağım. ‘Milliyetçi ve vatansever’ olarak bildiklerimiz, işbirlikçi çıktılar. Kemal Kılıçdaroğlu olarak, hatalarım, pişmanlıklarım ve üzüntülerim var. Sayın Yargıç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘Kılıçdaroğlu’nu aileme emanet ediyorum’ diyen milliyetçi ve vatanseverlerin aslında işbirlikçi olduğunu görmek, benim için bir hayal kırıklığı oldu. Onlara inanmakla hata ettim; bu kadar kötü olabileceklerini düşünemedim. Pişmanım çünkü, müesses nizama ve ülkemizin içinde bulunduğu tehlikeye karşı duyarlılığımı daha iyi ifade edemedim; milletimizi ikna edemediğim gibi, sahte videolarla hile yapanlarla yeteri kadar mücadele edemedim. Üzgünüm, Sayın Yargıç, çocuklar hakkında sorular sorulduğunda her seferinde unutkan olan ve sofraya oturulduğunda hep karnı tok olan anneler için. Beslenme, eğitim ve sağlık sorunları yaşayan, katledilen, taciz ve tecavüze uğrayan, sevilmeyi ve gülmeyi unutan, yatağa aç giden tüm evlatlarımız için içim yanıyor. Torunlarına mahcup olan, fatura ödeyemeyen emeklilerimiz için de üzgünüm.
Evet, Sayın Yargıç, birkaç gün önce yoksulluktan dolayı hayatını kaybeden 5 evladımız için de derin bir üzüntü içindeyim. Gece mesailerinde çalışan, işteki meyveyi yeme fırsatı bulamadan çocuklarına götüren, gece çalıştığı için evine geç dönen, eve geldiğinde çocukları uyumuş olan ve sabah işine giderken çocuklarının yüzünü göremeyen emekçi anne-babalarımız için daha çok üzgünüm. Yurtdışına kaçak yollarla veya uzun çabalar sonucunda giden 300 bin genç için de. Onlar bizim geleceğimiz, Sayın Yargıç. Geçim sıkıntısı içinde olup, ‘Giderlerse gitsinler’ diyen Erdoğan’a mecbur kalan böyle bir gençliği düşündüğümde derin bir hüzün duyuyorum. Zeki ve eğitimli 300 bin gencimiz var, peki yerine kim geliyor? Sayısız eğitimsiz sığınmacı. Emperyalistler çocuklarımızı bile elimizden aldılar. Afrika kabilelerinde bir söz vardır: “Köyün ve ailenin sevgisini alamayan bir çocuk, o köyü yakar”. İşte, Sayın Yargıç, eğer bu çocukları tekrar kazanamazsak, bizleri yakacaklar.
Sizler ve tarih önünde bunu ifade etmek istiyorum. Kararlıyım. Bu devleti ve milletimizin gerçek sahiplerini, gelişen dünyanın gerisinde bırakanlarla mücadele etmeye kararlıyım. Herkes bilsin ki, bu aziz millete, tarih önünde son görevimi yerine getireceğim. Bu benim namus borcum ve son yürüyüşümdür.