İş dünyasının saygın isimlerinden Murat Ülker, kişisel blogunda Netflix’in başarısını ve yöneticilik anlayışını irdeleyen bir yazı kaleme aldı. Ülker, Netflix’in kurucusu Reed Hastings ile INSEAD’dan profesör Erin Meyer’in birlikte yazdığı “Kuralsızlık Kuraldır” adlı esere atıfta bulunarak, iş dünyasında özgürlük ve sorumluluk kültürünü derinlemesine ele aldı. Peki, Netflix’in küresel başarısının sırrı neydi ve diğer büyük şirketler neden bu yarışı kaybetti?
Murat Ülker, yazısında Netflix’in iş yapma tarzının geleneksel kurallara karşı çıktığını vurguladı. Reed Hastings, 2001 yılındaki internet balonu krizinden sonra şirketinde köklü bir dönüşüm gerçekleştirmiş ve sadece en yetenekli çalışanları bünyesinde tutmaya karar vermişti. Ülker’e göre, bu strateji, yetenek yoğunluğunu artırarak çalışanların motivasyonunu ve verimliliğini yükseltti. Hastings’in bu kararı sonrasında ofis ortamında büyük bir enerji patlaması yaşanmış ve %30 daha az çalışanla %100 verim artışı sağlanmış.
Ülker’in yazısında Netflix’in en önemli kültürel özellikleri şu şekilde sıralanıyor: Yetenek Yoğunluğu: Şirket, en nitelikli bireylerle çalışarak, düşük performanslı çalışanların ekibe zarar vermesini engellemeyi hedefliyor. Geri Bildirim Kültürü: Netflix’te geri bildirim, her iki taraf için de yan etki yaratmayacak şekilde, açık ve olumlu bir ifadeyle veriliyor. Kontrollerin Azaltılması: Netflix, çalışanlarına önemli ölçüde özgürlük sunuyor. Örneğin, tatil politikası ortadan kaldırılarak, herkes kendi tatil zamanını kendisi belirleyebiliyor. Piyasa Üstü Maaşlar: Şirket, çalışanlarını elde tutmak için piyasa değerinin üzerinde maaşlar sunarak, yetenekli bireylerin başka firmalara geçişini engelliyor. Şeffaflık: Netflix’te şeffaflık esastır. Çalışanlar, şirketin stratejik bilgilerine eksiksiz erişim sağlamakta ve bu da sorumlu ve yenilikçi kararlar almalarını teşvik ediyor.
Ülker, Netflix’in yükselişi ile Blockbuster’ın düşüşü arasında belirgin bir karşılaştırma yapıyor. Digital dönüşüm çağında kendini yenileyemeyen Blockbuster, Netflix’in dijital abonelik modeline karşı çıkmış ve nihayetinde iflas etmiştir. 2010 yılında iflas eden Blockbuster, bir zamanlar 6 milyar dolarlık bir şirketti. Oysa Netflix, çevrimiçi DVD kiralama sisteminden dijital yayıncılığa hızla geçerek, bugün 268 milyondan fazla aboneye sahip uluslararası bir medya devi haline geldi.
Ülker, Blockbuster’ın yeniliğe kapalı kalmasına ve müşteri memnuniyetine gereken önemi vermemesine dikkat çekerken, Netflix’in müşteri isteklerine odaklanan, yenilikçi ve risk almaktan çekinmeyen bir anlayışla yol aldığını belirtiyor. Netflix, yalnızca teknolojik dönüşümle değil, aynı zamanda iş yapma kültürüyle de fark yaratmayı başardı.
Murat Ülker, yazısında liderlik kavramını sorguluyor: “Patronu tatmin etmek mi yoksa şirket için en doğru olanı mı yapmak?” Ülker, Netflix’in yönetim anlayışında patronu memnun etmekten ziyade, şirket için en iyi kararları almanın öne çıktığını vurguluyor. Reed Hastings’in de belirttiği gibi, “Patronunuzu memnun etmeye çalışmayın, şirket için en iyisini yapmaya özen gösterin.” Bu prensip, Netflix’in büyümesinde kritik bir rol oynamış ve şirketin hızlı karar alma yeteneğini artırmıştır.
Netflix’in başarı hikayesinin bir diğer önemli unsuru, özgürlük ve sorumluluk dengesidir. Çalışanlarına büyük özgürlükler tanıyan Netflix, bunun yanı sıra onların kendi sorumluluklarını üstlenmelerini ve bağımsız kararlar vermelerini teşvik ediyor. Ülker, bu yaklaşımın yenilikçiliği artırdığını ve şirketlerin başarısı üzerinde doğrudan etkili olduğunu ifade ediyor.
Ülker, Netflix’in iş yapma kültürüne duyduğu ilginin, iş dünyasında yaygın olan “kurallar ve kontrollerle yönetme” anlayışına meydan okuyan bu modeli keşfetmek isteği ile ortaya çıktığını belirtiyor. Yazısında, Netflix’in şeffaflık, yetenek yoğunluğu ve geri bildirim kültürü gibi özelliklerinin, geleneksel organizasyon yapılarından çok farklı olduğunu ve bu farklılığın şirketleri nasıl dönüştürdüğünü ele alıyor.