Orijinal Başlık: PKK’ya silah bırakma çağrısında Orta Doğu’daki gelişmelerin etkisi ne oldu?
4 Kasım 2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK lideri Abdullah Öcalan’a örgütü feshetme yönünde bir çağrıda bulundu. Bu gelişmenin ardından Türkiye ile PKK arasında yeni bir sürecin başlayabileceği konuşulmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin açıklamasını “tarihi bir fırsat penceresi” olarak değerlendirdi. Öcalan ise, “Koşullar uygun olursa bu süreci çatışma ve şiddet ortamından hukuki ve siyasi bir zeminle yürütebilecek yetkiye sahibim” şeklinde bir ifade kullandı. Peki, Türkiye ile PKK arasındaki çatışmaları sona erdirebilecek bu gelişmelerin neden tam da şimdi gündeme geldiği sorusu uzmanlar tarafından incelendi. İç meselelerin yanı sıra Orta Doğu’daki güç dengelerindeki değişikliklerin de bu konudaki etkili faktörler arasında olduğu belirtildi. Uzmanlar, 7 Ekim 2023’te gerçekleşen Hamas saldırıları sonrasında gelişen olayların “yeni bir barış sürecini başlatma motivasyonunu artırmış olabileceği” görüşündeler.
Türkiye’de PKK ile devlet arasındaki çatışmaların sonlandırılmasına yönelik son çözüm süreci 2013 yılında başlamış, ancak 2015’e gelindiğinde bu sürecin yerini tekrar çatışmalar almıştı. Milli Savunma Bakanlığı, Türkiye’nin 2016’dan itibaren “terörle mücadelede kapsamlı bir konsept değişikliği“ne gittiğini açıkladı. Sonrasında PKK ile silahlı çatışmalar büyük ölçüde Suriye ve Irak’a kaydırıldı. Türkiye, Suriye ve Irak’ üzerinde PKK ve bağlı gruplara karşı iç istikametinde de DEM Parti’ye karşı belirgin bir üstünlük sağlamıştı. Dem Parti, Türk siyaseti üzerinde etkili bir aktör olma pozisyonunu kaybetmişti. Suriye’de kantonlar arası bir birlikteliğin sona erdiği ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerde karakollar kurarak etkili bir varlık gösterdiği ifade ediliyor.
Ancak, 7 Ekim olayları sonrasında, özellikle İsrails’in Gazze’de başlattığı operasyonlar bu durumu değiştirmiş olabilir. Uzmanlar, “7 Ekim ile başlayan gelişmeler Türkiye’nin karşılaştığı riskleri daha da artırmış olsaydı, Bahçeli’nin yeni süreci gündeme taşımış olabileceği ihtimali düşünülebilirdi” değerlendirmesi yapıyorlar.
Mesut Yeğen, Suriye ve Irak’taki İran yanlısı grupların güç kaybetmesinin PKK ve Suriye Demokratik Güçleri gibi örgütler için yeni fırsatlar yaratabileceğine değinerek, İran’ın bu gücü Kürtlerle işbirliğini artırarak dengelemeye çalışabileceğini ifade ediyor. Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “Son altı ayda İran’ın bölgedeki etkisini zayıflatacak gelişmelerin ardından bu kaybı Kürtler ile işbirliğini artırarak dengelemeye çalıştığını” savunuyor. Yılmaz, ABD’nin 2025 itibarıyla Irak’taki koalisyon görevini sonlandıracağını hatırlatarak, “Irak’taki Kürtlerin en büyük sorunu Bağdat ile olan güç paylaşımıdır” diyor.
Uzmanlar, mevcut dengelerin değişmesiyle Türkiye’nin yeni riskler gördüğünü belirtiyor. Mesut Yeğen, “Türkiye ve İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler üzerindeki mevcut durumlarını rekabet içinde dengelediler. Bu dengenin bozulabileceği bir döneme girildiğini düşündüğüm için Türkiye yeni bir çözüm süreci başlatmakta.”
MHP liderinin çağrısıyla gündeme gelen süreçte iç siyasetin büyük bir rol oynadığı, ancak Orta Doğu’daki gelişmelerin de aciliyet kazandırdığı ifade ediliyor. Dr. Karabekir Akkoyunlu, “Ana motivasyonun hükümetin iç siyasi hesapları olduğunu düşünüyorum, fakat bölgesel gelişmeler de meseleyi acil hale getirmiş gibi gözüküyor” diyor. Akkoyunlu, Orta Doğu’daki çatışmaların Türkiye’yi de etkileyebileceğinin altını çiziyor ve Kürt meselesinin de bu çatışmadan beslenebileceğine dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ekim tarihindeki Meclis açılışında İsrail yönetimini hedef alarak, “Bu yönelimin ardından gözlerini ülkemizin topraklarına çevirmesi kaçınılmazdır” şeklinde bir uyarıda bulundu. PKK’yla başlayan ve hem iç politikayı hem de dış politikayı etkilemesi muhtemel bu süreç için, Türkiye’nin Kürtlerle ilişkilere yönelik yeni bir yol haritası çizmesi gerekebilir. Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Türkiye’nin Kürtlerle kuracağı ortaklığın İsrail’a değil, İran’a karşı bir pozisyon olabileceğini belirtiyor. Bu durumun, İsrail’in Türkiye için bir tehdit olmadığını, aksine bir ortak olarak konumlanabileceğini gösterdiğini ifade ediyor.
Yeni süreçle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin kuzeyindeki PKK’ya da kesin bir uyarıda bulunarak, “Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur, olamaz da” sözlerini kullanmıştır. Ancak uzmanlar, Bahçeli’nin silah bırakma çağrısını sınır ötesi gelişmelerle bağlantısız düşünmenin mümkün olmadığını belirtmektedir.
Yeğen, Türkiye ile PKK arasındaki olası müzakerelerde Rojava’nın belirleyici bir unsur olduğunu, PKK’nın silahsızlanma konusunu belirli karşılıklar olmadan kabul etmeyeceğini öngörüyor. Karabekir Akkoyunlu ise, uluslararası boyutu olan Kürt meselesinin üç ayrı süreçle ele alınması gerektiğini belirtmektedir. Öncelikle, Kürt hareketinin temsilcileriyle siyasi süreçlerin Meclis’te yürütülmesi gerektiğini, ikincisi komşu ülkelerdeki istikrarı sağlamaya yönelik işbirliklerinin geliştirilmesi gerektiğini, ve üçüncüsü de Rusya ve ABD’nin rolünü dikkate alacak küresel süreçlerin oluşturulması gerektiğini ifade ediyor. Bu bağlamda, yaklaşan ABD seçimlerinin de önemli bir etki yaratabileceği düşünülüyor.