SEMA KIZILARSLA Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın zamanda yaptığı bir açıklamada, “Gençler evlenmiyor, kızlara erkek, erkeklere kız beğendiremiyoruz.” ifadelerini dile getirdi. Erdoğan’ın bu sözleri, son yıllarda Türkiye’de artan evlenmeme oranları ve ilişki dinamiklerindeki değişim üzerine derin tartışmalara zemin oluşturdu. Genç neslin evlenme konusundaki isteksizliği, toplumun birçok kesiminde yankı bulurken, aynı zamanda boşanma oranlarının da hızla yükseldiği gözlemleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2023 yılında 200 binden fazla boşanma gerçekleşti ve bu oran özellikle büyük şehirlerde daha da artış gösteriyor. Karar gazetesine açıklamalarda bulunan Siyaset Bilimci ve Psikolog Fatih Bora Ekim, evlenmeme eğiliminde etkili olan temel sebeplerin hem sosyolojik hem de ekonomik faktörlere dayandığını vurguladı. Ekim, evliliğin yalnızca bireysel bir tercih olmadığını, aynı zamanda toplumsal normlar, ekonomik şartlar ve kültürel yapı gibi unsurların etkisinde oluşan bir kurum olduğunu belirtti. Geçmişte evliliğin genellikle toplumsal statü ve kabul aracı olarak kullanıldığını, günümüzde ise bireysel özgürlük ve kariyer odaklı yaşam biçiminin daha fazla tercih edildiğini ifade etti. Ekim, Türkiye’deki ilişki pazarında dikkat çekici başka bir dinamiği ele aldı. Ekim, Türkiye’deki ilişki piyasasının adeta bir serbest piyasa gibi işlediğini ve burada kazananların modern kadınlar ile muhafazakar erkekler olduğunu belirtti. Özellikle muhafazakar kadınların evlenme oranlarının düşük olduğunu ve bu kadınların kendi muhafazakar çevrelerinde daha az talep gördüğünü belirten Ekim, bunun arkasındaki sosyolojik faktörleri gözler önüne serdi. Başörtüsünün kadının kimliğini baskıladığını ve kadınlık rolünü sınırladığını belirten Ekim, bu durumun muhafazakar kadınların modern kadınlara göre daha az talep görmesine yol açtığını ifade etti. Erdoğan’ın, “Gençler evlenmiyor, kızlara erkek, erkeklere kız beğendiremiyoruz.” şeklindeki çıkışı üzerine Ekim, Erdoğan’ın birtakım şeyleri seziyor olsa da tam olarak yakalayamadığını söyledi. Türkiye’de bu meselenin henüz tam anlamıyla kavranmadığını belirten Ekim, evlenme oranlarının düşmesi ve çocuk doğurma oranlarının azalmasının genellikle ekonomik sebeplerle açıklanmasının yanı sıra, esas nedenin kültürel bir dönüşüm olduğunu öne sürdü. Türkiye’de, yalnızca ekonomik faktörlerden bağımsız bir kültürel dönüşüm sürecinin yaşandığını ifade eden Ekim, bu durumun Avrupa’da da benzer şekilde gözlemlendiğini vurguladı. Özellikle muhalefet tarafının durumu tamamen ekonomiye dayandırma eğiliminde olduğunu ifade eden Ekim, bu durumun gerçeği tam yansıtmayacağını savundu. Evliliğin temel sebeplerinden biri olan cinselliğin artık daha özgür bir şekilde yaşandığını belirten Ekim, şehirleşmenin artması ile birlikte evlilik ve büyükşehir hayatının birbirinden uzaklaştığını ifade etti. Büyükşehirde yaşayan nüfus oranı her geçen gün artarken, bu yaşam tarzının evlilikle örtüşmediğini belirtti. Üniversite mezunu nüfusun artması ve kadınların kariyer beklentilerinin evlilik ve çocuk sahibi olma gibi konularla örtüşmemesinin önemli bir etken olduğunu dile getirdi. Hükümetin evlilik teşvikine yönelik ödül ve ceza mekanizmalarıyla hareket etmeyi deneyebileceğini belirten Ekim, geçmişte bu tür teşviklerin denendiğini ancak bunun kalıcı bir değişim yaratmadığını savundu. Ekim, Erdoğan’ın kadınlar ve erkekler arasında soğukluk olduğuna dair söylediği sözlerin, tüketim toplumunun getirdiği unsurların bir yansıması olduğunu dile getirdi. Bugün bireylerin çok daha fazla seçeneğe sahip olduğu bir dünyada yaşadığını belirten Ekim, internetle birlikte insanların beğendiği şeylerden sıkılabildiğini ve yeni alternatif arayışına girdiğini vurguladı. Ekim, sosyal medyada görülen yalnızlık duygusunun, özellikle kadınların daha fazla ilişki arayışı içinde olduğu gerçeği ile çelişmediğini ifade etti. Araştırmaların, kadınların yalnız hissetmelerinin 40 yaş sonrasında artabileceğini gösterdiğini belirtti. Ekim, evlilik ve boşanma konularında erkeklerin yaşam standartlarının araştırmalarla desteklenerek, evlenip boşanan erkeklerin hiç evlenmemiş olanlardan daha kötü bir yaşam standardına sahip olduğunu açıkladı. Öte yandan, kadınların evlenmemiş olmalarının mutlulukları üzerinde daha büyük olumsuz bir etki oluşturduğunu ifade eden Ekim, bu durumun toplumda önemli bir göstergesi olduğunu belirtti. Kadınların üst sınıf erkeklerle evlenme talebinin, alt sınıftaki erkeklerin evlenme şansını azalttığını dile getirdi. Sonuç olarak, Türkiye’deki ilişki dinamiklerinin karmaşık bir hal aldığını, sosyal baskıların ve toplumsal algıların ayrıca bunun üzerindeki hurafelerin etkili olduğunu belirtti. Modern erkekler, muhafazakar kadınları tercih etmemektedir. Bunun sebebi, bu kadınların genellikle yalnızca evlilik amacıyla değerlendiriliyormuş gibi algılanmasıdır. Bu nedenle, muhafazakar kadınların talebi kendi topluluklarında dahi giderek azalmaktadır. “Büyükşehirlerde yaşayan devlet memurları için evlilik oranları daha düşük.” Sonuç olarak, cinsel özgürlüğün daha fazla olduğu büyükşehirlerde ilişkilerin de daha serbest bir ortamda gelişmesi evlilik oranlarının düşmesini kaçınılmaz hale getiriyor. 20 milyonluk bir şehirde, 45-50 metrekarelik bir dairenin zor bulunduğu, çocuğuna nasıl bir yaşam sunacağına dair kaygıların bulunduğu ve sürekli kiracı olunması sebebiyle ev sahibi olmanın güçleştiği bir ortamda yaşıyoruz. İstikrarın kalmadığı ve her şeyin karmaşık hale geldiği bir dönemde, otuz yıl önce devlet memuru olmanın ciddi bir güvence sağladığı bir gerçekti. Ancak şu an böyle bir garanti yok; bu durum yalnızca çok küçük bir nüfus için geçerli. Devlet memurları hızlıca evleniyorlar çünkü iş güvenceleri var; fakat büyükşehirlerde yaşayan devlet memurları için evlilik oranları hala düşüktür. İnsanlar birbirlerine karşı ilgi göstermemeye başladı. Erkeklerin farklı kadınlara ulaşımının kolaylaşması ise ilişkilerin çıkmaza girmesine yol açıyor. Erkekler, daha güzel ve çeşitli kadınların varlığını gördükçe uzun süreli ilişkilere ilgi duymuyorlar. Psikolojik bir unsur da burada devreye giriyor: Her bireyde kusur mevcuttur. Kusursuz insan yoktur. İlişkilerde, kusurları kabul ederek devam edilmesi gerekirken, biz “doğru erkek bu şekilde olur, doğru kadın ise şu şekilde davranmalıdır” şeklinde kalıplar yaratıyoruz ve bu durum sağlıklı ilişkilerin oluşumunu engelliyor. Çünkü üçüncü bir gerçeği unutmamalıyız; kusursuz bir insan arayışı, ilişkilerdeki sorunların temel nedenlerinden biridir. Birçok insan doğru partneri bulamadığı düşüncesiyle ilişki kurmaktan kaçınıyor ve bu da “doğru partneri bulana dek ilişki yaşamamak” şeklinde bir anlayışa dönüşüyor. Büyükşehirlerde ilişki arayışı adeta bir oyun haline dönüşmüş durumda. Milyonlarca seçenek arasında sürekli yeni deneyimler peşinde koşan bir yapı söz konusu. Bu model, nüfusun küçük bir kısmı için sağlıklı olabilir; %10-15’lik bir grup, çoklu ilişkilerle mutlu olabiliyor. Bu kişiler genellikle narsisistik eğilimlere sahip ve bağlanma sorunları bulunan bireylerden oluşmaktadır. Ancak bu eğilimlerin nüfusun %85’ine uygulanmaya çalışılması durumunda mutsuzluk ve uyumsuzluk ortaya çıkıyor. Çoğunluk ise tek bir partnerle sağlıklı bir ilişki kurmayı tercih ediyor ve bu modelin tüm nüfusa uymaması birtakım sorunları da beraberinde getiriyor.
Türkiye, asgari ücret, emekli ve memur maaşlarına yapılacak artışlar için heyecanla bekliyor. Ancak ekonomi yönetiminden gelen işaretler, toplumun beklentilerini karşılama konusunda yetersiz kalıyor. AK Parti'nin önemli isimlerinden Şamil...
Devamını Oku..