İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin vefatı, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin tetiklediği bölgesel gerilimlerin arttığı bir dönemde gerçekleşti. Raisi’nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin bölgesel dinamiklere etkisi belirsizliğini koruyor. Aynı şekilde, birinci başkan yardımcısı Muhammed Mokhber geçici başkanlık görevlerini üstlense de, katı cumhurbaşkanının halefinin kim olacağı sorusu hala geçerliliğini koruyor. İran Anayasası’na göre seçimler 50 gün içinde yapılacak.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, “İran vatandaşlarının endişelenmesine gerek yok” diye güvence verdi. Raisi uzun süredir Hamaney’in potansiyel halefi olarak görülüyor. Tahran, kazayı yabancı sabotajlara bağlamaktan kaçınarak, bölgesel sonuçları önemsiz gibi gösteriyor. Ancak İran ile İsrail arasındaki gerilim hemen tırmanmasa da Raisi’nin ölümünün, yeni cumhurbaşkanı ne olursa olsun Tahran’ın bölgesel meselelere ilişkin dış politikasını veya çatışmalara müdahalesini değiştirmesi beklenmiyor. İran’ın gelecekteki liderlik çıkarları göz önüne alındığında, kazanın ardındaki potansiyel iç siyasi saiklerle ilgili çok sayıda spekülasyon var. Zamanı geldiğinde dini lider olarak Hamaney’in yerini kimin alacağı ve cumhurbaşkanının yanında kimin liderlik koltuğuna oturacağı konusundaki hararetli yarış göz önüne alındığında bu özellikle bir olasılık.
Cumhurbaşkanı Raisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Amirabdollahian ve diğer yetkilileri taşıyan eski Bell 212 helikopterinin Doğu Azerbaycan eyaletinde düşmesi, İran’ın havacılıktaki zayıflığını ortaya koyuyor. İsrail’e karşı daha önce yapılan eylemlerde sergilenen askeri güce rağmen, eski uçakların kullanılması İran’ın havacılık endüstrisindeki zorlukların altını çiziyor. Eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, kazayı tek taraflı ABD yaptırımlarına bağladı.
Kaza sonrası iletişim yanlış adım atıyor spekülasyonları körüklüyor ve şeffaflık endişelerini artırıyor. Açıklamalardaki tutarsızlıklar ve geciken arama çabaları, İran’ın teknolojik sınırlamalarını vurguluyor. Bu olaylar, General Kasım Süleymani’nin 2020’de öldürülmesi ve İsrail’in Nisan ayında Şam’daki İran Konsolosluğu’na saldırmasından bu yana İran’ın iç ve uluslararası güvenlik prestijinin aşınmasını artırıyor. Eleştirmenler Tahran’ın kayıtsız tepkilerini kınıyor ve onun afet yönetimi yeteneklerini sorguluyor. Kazanın gerçek nedenlerinin kamuoyuyla paylaşılıp paylaşılmayacağını ise zaman gösterecek. Ayrıca kaza yerinin tespit edilip ulaşmasının yaklaşık 15 saat sürmesi, başka ülkelerden yardım istenmesi İran’ın teknolojik kapasitesinin sınırlarını ortaya çıkardı.
Rejimin kazaya tepkisi ve ülkenin iç dinamikleri hakkında gündeme gelen pek çok sorunun yanı sıra, komşu Türkiye’nin arama kurtarma operasyonlarına yardım eli uzatması da birçok kişi tarafından övgüyle karşılandı.
Akıncı’nın kaza yerinin bulunmasındaki hayati rolü
Türkiye’nin Baykar Technologies’in insansız hava aracı Akıncı’yı (SİHA) konuşlandırması, kaza yerinin belirlenmesinde etkili oldu. Akıncı, kaza yerini başarıyla tespit etti ve bölge üzerinde saatlerce süren uçuşun ardından Türkiye’ye döndü. Operasyon sırasında yüzbinlerce kişi Akıncı’nın rotasını Flightradar24 gibi internet sitelerinden canlı olarak takip etti. Üstelik Akıncı’dan gelen görüntüler, Gazze’deki gerçekleri ortaya çıkarma konusunda oldukça başarılı bir misyon yürüten Türk resmi haber ajansı Anadolu Ajansı (AA) tarafından çekildikten hemen sonra yayınlandı.
Aslında AA’nın görüntüleri, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Filistinlilere yönelik soykırım eylemleri nedeniyle İsrail’e karşı açtığı davanın bir parçası olarak delil olarak kullanıldı. Afet yönetimi ve iletişimde şeffaflık ve dijital araçların etkin ve zamanında kullanılması, dezenformasyonun yayılma riskini en aza indirir. Ancak Tahran’ın bu iletişim testini başarıyla geçip geçmediği tartışmaya açık. Ancak kazanın yeri tespit edildikten sonra uluslararası medyayı bölgeye davet ettiler. Burada, kaza mahallinden canlı yayına geçen ilk yayın kuruluşunun Türk özel yayıncısı A Haber olduğunu ve bu yayının başarılı yayın ve görüntülerinin birçok uluslararası kuruluş tarafından kullanıldığını vurgulamak gerekir.
Drone, iki turboprop motora sahip ve maksimum 5.500 kilogram (12.125 pound) kalkış ağırlığına sahip. 1.350 kilogram yük taşıma kapasitesine sahiptir. Türkiye’yi bu drone sınıfını üretebilen üç ülkeden biri haline getiren Akıncı, havadan havaya muharebede de kullanılabiliyor. Akıncı’nın arama çalışmalarına katılması, Türkiye’nin savunma sanayisinin özellikle drone teknolojileri alanında hızla gelişmesinin olumlu etkilerini gösterirken, bu teknolojilerin yalnızca savaş amaçlı olmadığını da ortaya koydu. 24 saate kadar uçabilen ve maksimum 40 bin feet irtifaya sahip olan Akıncı, ilk olarak Kuzey Irak’taki terörle mücadele operasyonlarında kullanıldı. Ancak daha önce Şubat 2023’te Güneydoğu’da yaşanan ölümcül depremde ve önceki yıllarda sıcak hava dalgalarından dolayı ülkenin yaşadığı orman yangınlarında da arama kurtarma operasyonları kapsamında kullanılmıştı.
Türkiye’nin Akıncı’yı kullanması, modern savunma teknolojilerinin çok yönlü doğasının altını çiziyor. Türkiye, askeri yeteneklerini geliştirirken insani yardım ve afet yardım operasyonları için drone’lardan yararlanarak diplomatik ve yumuşak güç girişimlerini sergiliyor.
Kendi bölgesinde ve ötesinde nüfuzunu güçlendirmek isteyen uluslararası aktörler için uluslararası alanda prestij sahibi olabilmek için askeri güç ve caydırıcılık kabiliyetine sahip olmak kadar, barışçıl amaçlarla müdahale edebilme kapasitesine sahip olmak da bir o kadar önemlidir. Balkanlar’daki kalkınma yardımlarından Afrika’ya yapılan katkılardan Ukrayna-Rusya savaşındaki gibi çatışmalarda diplomatik arabuluculuğa, insani müdahalelerden Suriye, Libya ve Güney Kafkasya gibi çatışma bölgelerine askeri angajmana kadar Türkiye, aktif bir dış politikayı desteklemektedir. vizyonunu ve prestijini orta güçte bir ülkenin ötesine taşıdı.