Azerbaycan’da baraj açılış töreninden dönen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi’yi taşıyan helikopter sınır yakınında düştü. Gemide Dışişleri Bakanı Hüseyin Amirabdollahian, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmati ve Tebriz vilayetinden İmam Ayetullah Ali Haşim’in de bulunduğu bildirildi.
Kaza, kötü hava koşullarına sahip dağlık bir bölgede meydana geldi. Dolayısıyla aralarında Türkiye gibi çevre ülkelerden gelen arama kurtarma ekiplerinin de enkaza ulaşması 15 saat sürdü. Helikopterden kurtulan olmadığı açıklandı. Yanan cesetlerin kimlik tespiti güçlükle tamamlandı.
İran birçok cephede savaş halinde. Geçtiğimiz birkaç yılda aralarında Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani gibi üst düzey isimlerin de bulunduğu düzinelerce İranlı yetkili ABD ve İsrail tarafından öldürüldü. Bu nedenle tesadüfi olmayan olasılıkların akla gelmesi son derece doğaldır.
Ancak şimdilik hiç kimse İran cumhurbaşkanının ölümünü doğrudan “olağan şüphelilerle” ilişkilendirmiyor. Her olayı ABD sabotajına bağlamaya alıştığımız Tahran bu sefer şaşırtıcı derecede sakin. Resmi açıklamalarda bir kaza vurgusu yapılıyor. En fazla, eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve Kremlin gibi, kazadan ABD’nin ülkeye uyguladığı ambargoyu sorumlu tutanlar var. Uçaklar için yedek parça tedarikini de içeren Amerikan yaptırımlarının İran’da havacılık güvenliğini kötüleştirdiğini savunuyorlar.
Ancak Batı’nın müdahalesinin olmaması, olayın mutlaka bir kaza olduğu anlamına gelmiyor. İşin olağan akışına aykırı birçok nokta var ve yapılan açıklamalar daha çok bahane gibi görünüyor.
Mesela dağ zirvelerinin neredeyse 3000 metreye ulaştığı zorlu bir bölgede, yağmurlu ve sisli havalarda cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı, Tebriz imamı Ayetullah Ali Haşim gibi üst düzey devlet yetkililerinin bir araya gelmesi nasıl mümkün olabiliyor? Ülkenin Dini Lider Ali Hamaney’den sonra ikinci önemli ismi olan Ali Hamaney, yedek parça sorunu olduğu söylenen 1978 model yıkık dökük bir helikoptere mi yerleştirildi?
Raisi’nin ölümü çelişkileri ortaya çıkarıyor
Raisi ve arkadaşlarının cenazesinde yas tutan din adamları “kıtlık ve ambargolardan” yakınsa da, Savunma Bakan Yardımcısı Seyyed Mehdi Farahi daha geçen yıl Rusya’dan alınan son model helikopterlerin devir teslim töreninde en iyi filoya sahip olduklarını iddia ederek övünüyordu. bölgede. Yetkililer ayrıca Rus şirketlerinin İran’la ortak helikopter üretimine hazır olduklarını ve İran’ın doğu helikopterlerinin bakımında bölgesel bir merkez haline geldiğini açıklıyordu.
Şüpheleri artıran bir diğer unsur ise hiç şüphesiz İran’daki rejimin işleyişidir. “Erken kalkanın solucanı yakaladığı”, tamamen kapalı bir sistem olarak çalışır. Yani hızlı hareket edenler siyasi düşmanlarını ortadan kaldırabilirler.
Raisi’nin kariyeri de bu karanlık ortamdaki başarısından kaynaklanıyordu. 1979 devriminin ardından kariyerine 1981 yılında Karaj savcısı olarak başladı. Görevinde hızla yükselen Raisi, 25 yaşındayken Tahran’ın başsavcı yardımcısı oldu. 1988’de İran’ın devrimci lideri Humeyni’nin talimatlarını izleyen Raisi, 1.600 rejim muhalifi için idam emri çıkaran dört üyeli bir komitenin parçasıydı. .
İran’ın liderliğinin zirvesinde yer alan Hamaney ise sadece helikopterlerden kaçınmakla kalmıyor, başkanlığı sırasında Libya’ya yaptığı gezi dışında hiçbir zaman yurtdışına seyahat etmiyor ve nadiren koltuğundan kalkıyor. Kazalardan korkması oldukça normal. Sonuçta, iktidardaki uzun görev süresi boyunca kaç kazaya tanık olduğunu kim bilebilir?