Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistinlilere yönelik “İsrail’in acımasız ve devam eden saldırganlığı karşısında ortak İslami duruş” geliştirmek amacıyla Cumartesi günü İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü zirvesine katıldı.
Örgüt, toplantı öncesinde bir açıklama yaparak, etkinliğin Filistin sorunu ve Kudüs kentiyle ilgili “tehlikeli gelişmelere” yanıt olarak düzenlendiğinin altını çizdi. Yani bu açıklamada İslam İşbirliği Teşkilatı’nın asıl hedefi olan Kudüs’ün korunması ve Gazze’deki katliamın önlenmesi eş zamanlı olarak dile getiriliyordu.
Sekizinci olağanüstü zirve çağrısını Suudi Arabistan yapsa da, Türkiye de Gazze’de ateşkes ve iki devletli çözüm konusunda İslam İşbirliği Teşkilatı’nın inisiyatif alması için ciddi çaba göstermeye devam ediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta Özbekistan’ın Taşkent kentinden dönerken gazetecilere yaptığı açıklamada, Riyad’daki zirveye büyük önem verdiğini belirterek, “Katılan ülkelerin her birinin ayrı ayrı neler yapabileceğine odaklanacağız. İslam milletlerinin Filistin davasını önemsediği açıktır ve ateşkesi kolaylaştırmak ve kalıcı barışı teşvik etmek için yapabileceğimiz çok şey var. Barışa hizmet etmek için güçlü ve aktif olmalıyız. Strateji olmadan kötü planlanmış adımlar atmak her şeyden önce Filistin davasına zarar verir.”
Büyük adım
Ortak kararların “İsrail zulmünün durdurulması yönünde önemli bir adım” olacağını vurgulayan Türk lider, zirvenin İsrail ve destekçileri üzerinde baskı yaratmasını bekliyordu. Aynı zamanda İsrail’in bölgede temsil ettiği soruna ilişkin tartışmalar da sürüyor. Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının yıl dönümünde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İşaya’nın kehaneti ve İsrailli bir yetkilinin nükleer saldırı tehdidine ilişkin yorumlarını hatırlatan Erdoğan, şu açıklamayı yaptı: “Vaat edilen topraklarla ilgili hayallerle sabrımızı sınıyorlar, Ülkemiz topraklarının bir kısmını kapsayan ve nükleer silah kullanma tehdidi taşıyan bir bölge.”
Türkiye cumhurbaşkanı, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri ve bölgedeki diğer ülkelerle diyalog kurmanın yanı sıra, Gazze’ye yönelik küresel girişim çerçevesinde dünya liderleriyle diplomatik temaslarını da artırmayı planlıyor. “Birleşmiş Milletler’de doğruluğu ve adaleti destekleyen üye devletlerin sayısını artırmak” amacıyla tasarlanan bu çaba, Batı’yı ve Batılı olmayan dünyayı harekete geçirmek için önemli bir adımı temsil edecek. Açık olmak gerekirse, Ankara sadece ateşkesin sağlanmasını ve Gazze’ye insani yardım ulaştırılmasını kolaylaştırmaya çalışmıyor. İsrail-Filistin çatışmasına garantörlük yoluyla “adil ve kalıcı” bir çözüm için de bir yol haritası oluşturmak istiyor.
Kritik bir soru
Çeşitli uzmanlara göre üç ila dört haftadan birkaç aya kadar sürebilecek devam eden çatışmanın ardından ne olacağı kritik öneme sahip bir soru olmaya devam ediyor. ABD de İsrail’in Gazze’yi süresiz olarak işgal etmesi ve tüm Filistinlilerin kendi topraklarından sürülmesi fikrini reddediyor. Şu anda Gazze’nin kuzey kesimlerini işgal eden İsrail’in, tüm bölgeyi işgal etse bile Hamas’ı veya onun askeri yeteneklerini ortadan kaldırmasının mümkün olmadığını söylemeye gerek yok.
Netanyahu’nun uygulanabilir bir planı olmadığını fark eden Biden yönetimi, potansiyel ateşkes sonrasına yönelik planlar yapmaya çalışırken Gazze’nin küçülmeyeceği sözünü verdi. Aralarında Mısır ve Ürdün’ün de bulunduğu bölge ülkeleri, İsrail’in Gazze’yi bir avuç Arap devletine teslim etmeden önce hava ve kara operasyonlarını tamamlaması yönündeki öneriyi reddetti. İki devletli çözüme giden açık bir yolun yokluğunda neredeyse hiç kimse İsrail’i Hamas’a, İslami Cihad’a veya benzer örgütlere karşı savunmaya gönüllü olmuyor. Aslında Ankara da önerilen garantörlüğün ateşkese indirgenmesi girişimini reddediyor.
Bir diğer önemli nokta ise Gazze’de Hamas sonrası bir durum yaratılması ve bölgenin Filistin Yönetimi’ne devredilmesi de dahil olmak üzere çeşitli alternatiflerin hala pratikte olmamasıdır. Sonuçta Filistin Yönetimi, İsrail’in katliamından sonra Gazze’yi yönetirse Batı Şeria üzerindeki kontrolünü fiilen kaybederdi.
Görünen o ki Gazze krizi kolay çözülmeyecek. Devam eden çatışmalar bölgenin diğer bölgelerine yayılmasa bile mevcut durum ABD ve Batılı hükümetlerin önceliklerini (Ukrayna savaşı gibi) ve Çin, Rusya ve İran’ı kontrol altına alma çabalarını olumsuz etkileyecektir.
İslam milletleri bu çerçevede Filistin davasını ve İsrail sorununu görüşmek üzere Suudi Arabistan’da bir araya geldi. Dünya, İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin farklılıklarını bir kenara bırakıp çözüm için ortak duruş geliştirmeye çalışmalarını yakından izledi.