Romanya, demokratik yolculuğunda çok önemli bir anda bulunuyor ve demokratik ilkeleri destekleme konusundaki kararlılığı açısından kritik bir sınavla karşı karşıya. Başbakan Marcel Ciolacu liderliğindeki sosyalist hükümetin son eylemleri vatandaşlar arasında bir eleştiri ve endişe fırtınasını ateşledi.
Seçim takvimini değiştirme kararı, özellikle de yerel ve Avrupa seçimlerinin eşzamanlı olarak birleştirilmesi önerisi, hükümetin demokratik normlara saygısı konusunda ciddi soruları gündeme getirdi. Başlangıçta Eylül ayında yapılması planlanan yerel seçimler, belediye başkanları ve belediye meclis üyelerinden oluşan paralel bir sistem oluşturularak şimdi Haziran ayına yeniden planlandı. Bu hamle yalnızca yerleşik seçim uygulamalarını ihlal etmekle kalmıyor, aynı zamanda Romanya’yı idari kaosa sürükleme tehlikesi de yaratıyor. İktidardaki yetkililerin eş zamanlı olarak yaklaşık üç ay boyunca seçilmiş temsilci olarak görev yapmasına izin verilmesi, yönetişim çerçevesini ciddi şekilde zayıflatabilir ve halkın güvenini sarsabilir.
Hükümetin eylemleri halkın güvenine ihanet ve demokrasinin temellerine doğrudan bir meydan okuma olarak görülebilir. Romanya, çalkantılı siyasi geçmişinden geçiş yapmak için çok çalıştı ve kendisinin tekrar otoriterliğe kaymasına izin vermemelidir.
Hükümetin rahatsız edici taktikleri
Korkular yersiz değil. Hükümetin manevraları, seçimlerin formaliteden ibaret olduğu ve halkın sesinin susturulduğu komünist dönemin karanlık günlerine dönüş endişelerini artırdı. Hükümet, seçim sürecini bozarak yalnızca özgür ve adil demokratik sistemin temel ilkelerini baltalamakla kalmıyor, aynı zamanda halkın demokratik sürece olan güvenini de aşındırıyor.
Romanya’nın demokratik bütünlüğünün her ne pahasına olursa olsun desteklenmesi hayati önem taşıyor. Hükümet vatandaşlarının sesine kulak vermeli ve ülkenin anayasasına saygı duymalıdır. Bundan daha azı, Rumen halkının elde etmek için büyük çaba harcadığı, zorlukla elde edilmiş özgürlüklere ihanet olacaktır.
Romanya, demokratik değerlerin tehdit altında olduğu bir bölgede demokrasi feneri olarak kalmalı. Dünya izliyor ve Romanya’nın bu zorluğa vereceği tepki gelecek nesiller için demokratik geleceğini şekillendirecek. Artık çok geç olmadan harekete geçme zamanıdır.
Bu bağlamda muhafazakarların birliği sadece stratejik bir avantaj değil aynı zamanda ülkenin siyasi çıkmazından açık bir çıkış yolu sunan ahlaki bir zorunluluktur. Partim Rumen Birliği İttifakı (AUR), bu hareketin ön saflarında yer alıyor ve ülkenin geleceğini şekillendirmede kilit bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor. Halkımızın değerlerine ve geleneklerine derinden bağlı bir parti olarak, artan ideolojik zorluklar karşısında bu ilkeleri savunmaya ve geliştirmeye kararlıyız.
Karşılaştığımız başlıca zorluklardan biri neo-Marksizm, transhümanizm, iptal kültürü, uyandırma hareketleri ve Soros Vakfı propagandasının yaygın etkisi gibi ideolojilerin yükselişidir. Bu ideolojiler sadece kültürel ve ulusal kimliğimizi baltalamakla kalmıyor, aynı zamanda toplumumuzun dokusunu da tehdit ediyor. Nesillerdir bizi ayakta tutan değerleri aşındırıp yerine bölücü ve yıkıcı bir gündemi koymaya çalışıyorlar.
Temel değerlerin korunması
Muhafazakarlar olarak ülkemizi ve kıtamızı bu zararlı etkilerden korumak gibi bir görevimiz var. Geleneksel aile değerleri, ulusal egemenlik ve hukukun üstünlüğü de dahil olmak üzere temel değerlerimizi savunma konusunda sağlam durmalıyız. Bu ilkelerden taviz veremeyiz çünkü bunlar toplumumuzun üzerine inşa edildiği temellerdir.
Misyonumuzun temelinde birliğe bağlılık vardır. Muhafazakarlar olarak bir araya gelerek karşı karşıya olduğumuz zorlukların üstesinden gelebileceğimize ve ulusumuz için daha parlak bir gelecek inşa edebileceğimize inanıyoruz. Birlik yoluyla geçmişimizi onurlandıran, bugünümüzü koruyan ve geleceğimizi güvence altına alan bir yol açabiliriz.
AUR bu göreve liderlik etmekten gurur duyuyor. Değerlerimizi savunmak ve ülkemizi onu baltalamaya çalışan güçlere karşı savunmak için hayatın her kesiminden muhafazakarları bir araya getirmeye kararlıyız. Birlikte, yüzyıllardır bize rehberlik eden ilkelere dayanan, daha güçlü, daha birlik içinde bir Romanya inşa edebiliriz.
Benim görüşüme göre, muhafazakarlar arasındaki birlik sadece Romanya için hayati öneme sahip değil, aynı zamanda Brüksel’deki iktidar salonlarında da yankı buluyor.
Avrupa’da, protestolar, ekonomik krizler ve AB’nin genel gidişatı da dahil olmak üzere bloğun sayısız sorununun üstesinden gelmek için Avrupa düzeyinde bir liderlik değişikliğinin gerekli olduğuna dair artan bir algı var. Artık bu değişim fırsatını değerlendirmenin zamanının geldiğine inanıyorum.
Avrupa’daki muhafazakar partiler arasında birlik olma ihtimali konusunda iyimserim. Havada elle tutulur bir “değişim rüzgarı” var ve umarım muhafazakar değerlerimizi etkili bir şekilde savunmak ve kıtamızın karşı karşıya olduğu acil sorunlara çözüm bulmak için tek bir bayrak altında birleşebiliriz.
Birlik sadece siyasi bir strateji değildir; ortak değerlerimizi ve hedeflerimizi yansıtır. Bir araya gelerek sesimizi yükseltebilir ve Avrupa’nın geleceği için etkileyici bir vizyon sunabiliriz. Artık birlik zamanıdır ve ben Avrupa çapındaki muhafazakar dostlarımla birlikte bu hedef doğrultusunda çalışmaya kararlıyım.