Riyad’da çılgın bir eğlence festivali düzenleniyor. Jennifer Lopez, yarı çıplak kostümüyle Suudlulardan büyük ilgi görüyor. Ardından, Kâbe silüetinin yansıtıldığı sahneyi dansçılar devralıyor. Festivalin heyecanı giderek artıyor. Attila İlhan’ın deyimiyle tam anlamıyla bir rezalet yaşanıyor; dört dörtlük bir skandal. Ancak ilginç bir durum var ki, kutsala saygısızlık ve dini değerlere saldırı olarak yorumlanacak bu duruma kimse ses çıkarmıyor. Daha iki yıl önce, bir şarkısında Adem ile Havva’nın cehaletinden bahsettiğini fark eden bazı kişiler, Sezen Aksu’ya karşı büyük bir tepki göstermişti. Din adına cihada çıkan bazı kimseler, Sezen’in kapısına dayanmışlardı. Oysa şimdi, Suud’daki bu duruma karşı tek bir kelime bile etmiyorlar. Daha da ilginci, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu tepkisizliği anlamakta zorlandığını ifade etti; Kâbe’nin Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin en yüce mabedi olduğunu ve tüm Müslümanlar için ne kadar kutsal bir sembol olduğunu hatırlatıyor. Bu duruma sessiz kalmayı nasıl açıklayabiliriz? Sezen, camide hedef gösterildiğinde bu durumu açıklayamamıştık. Adem ve Havva, farklı dillerde de insanlığın ilk temsilcilerinin isimleriydi. Ancak her Adem, Hz. Adem; her Havva da Hz. Havva değildi. Buna rağmen, Sezen hakkında dini değerlere saygısızlık yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuşlardı. Şimdi neredeler? O şarkı sözlerinden İslam’ın ilk peygamberine ve eşine hakaret çıkarılmıştı sanki. Adem ile Havva isimlerinin din dışı metinlerde geçmediğini söyleyebilir miyiz? İslam Ansiklopedisi’ni açıp okusalar yeterdi. Bu isimlerin kadın ve erkek için de kullanıldığını, hatta Kur’an’da Havva isminin geçmediğini ve Adem’in de doğrudan peygamber olarak anılmadığını görürlerdi. Sezen, “Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkısında ne diyordu: “Binmişiz bir alâmate, gidiyoruz kıyamete. Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e…” Eğer bu sözler dini değerlere saldırı ve saygısızlık olarak değerlendiriliyorsa, festivalde Kâbe siluetini kullanmanın ne anlamı var? Bu durum, halkın dini hassasiyetlerini istismar ederek siyaseten faydalanma çabası olarak yorumlanabilir. Sezen’e yönelik tepkilerin, zorbalıkla dine istismar etmekten başka bir anlam taşıdığı savunuldu. Kâbe’ye yönelik duyulan tepkisizliğe bakarak ne düşünüyor, bunu Sezen’e sormak isterdim. Müslüman mahallede, siyaseten din düşmanlığı peşinde koşanların gözü, Suud’daki bu durumu görmüyor anlaşılan. Aynı zamanda, Hans ve George üzerindeki hayali gayretlerle dikkat çekiyorlar. Bir türküde der ki: Üç şey vardır, sevilir; biri ana, biri baba, bir de yâr vardır le le, yâr vardır le le… Üç şey var ki korkulur; biri popülizm denilen sahte halkçılık, biri oportünizm denilen ucuz fırsatçılık, diğeri de pragmatizm denilen çıkarcılıktır le le, çıkarcılık da var le le.
Nedim Yamalı, Gelecek Partisi'nden 24 Aralık 2024 tarihinde istifa etti ve AK Parti'ye geçiş beklentileri gündeme geldi. İstifasının ardından yaptığı açıklamada, "Kuruluşundan bu yana görev aldığım Gelecek Partisi...
Devamını Oku..