Osmanlı saray mutfağının gözdesi ve kış günlerinin vazgeçilmez sokak lezzetlerinden biri olan, mis kokusuyla kendini davet eden kestane… Türkiye’nin yıllık 60.000-65.000 ton üretim miktarıyla dünya kestane üretiminde üçüncü sırada yer aldığını biliyor muydunuz? Ülkemizde en çok Ege Bölgesi’nde yetiştirilirken anavatanı Kuzey Yarımküre’dir. Kestane ağaçları için en uygun iklim, ılık ve ılıman şartlardır. Kestane kendini dış etkenlerden korumak için adeta bir duvar örmüş gibi sert bir kabuğa sahiptir. Kestanenin sadece bereketli değil her yönüyle bereketli olduğunu hatırlatmak isterim. Kestanenin çiçekleri bal üretimi için çok önemli iken, ağaçları mobilya vb. gibi dayanıklı ve değerli bir ahşap malzeme olarak kullanılmaktadır. Malların imalatında hammadde olarak kullanılır.
Besin içeriğine değinecek olursam…
Kuruyemişler genel olarak yağ içeriği bakımından zenginken, kestane diğer kuruyemişlere göre daha fazla karbonhidrat içerir. Normal şartlarda içeriği %40-45 su, %3-6 protein, %3-5 yağ, %40-45 karbonhidrat ve %1,3 külden oluşur. Kestane meyvesinin besin değerleri ekolojik şartlara, çeşide ve pişirme tekniğine göre değişmektedir. Yaklaşık 100 gr kestane (yenilebilir kısım) 160 kcal kalori, 34 gr karbonhidrat, 9.6 gr şeker, 3.2 gr protein, 1.8 gr yağ, 9 mg sodyum, 395 mg potasyum içerir.
Kestanenin genel sağlığımız için faydalarından bahsedelim.
Kestane; C vitamini, gallik asit, ellagik asit, tanenler gibi antioksidanlar içerir. Çalışmalar, ellagik asit gibi kestane antioksidanlarının, tümör hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını baskılayabildiğini göstermiştir. Bununla birlikte, bu potansiyel etkiyi araştırmak için insan çalışmalarına ihtiyaç vardır. Kestane aynı zamanda iyi bir potasyum kaynağıdır. Potasyum başta kalp, kas ve kemik sağlığı olmak üzere çeşitli fonksiyonların yerine getirilmesi için önemlidir. Kestane glisemik indeks değeri bakımından alt sınıfta yer almaktadır. Düşük ya da orta glisemik indekse sahip besinlerin bir arada tercih edilmesi kan şekerini kontrol altında tutmak için gereklidir. Lif içeriği yüksek bir meyve olduğu için özellikle sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına destekleyici nitelikler sağlayan besinler arasında yer alır.
En İyi Kestaneyi Nasıl Seçebiliriz Diye Soracaksanız…
Kestane seçerken ilk izlenim de çok önemlidir. Kestanenin dış görünüşüne göre ağzını açmış, küflenmiş, filizlenmemiş kestaneleri tercih etmemekle başlayalım. Kestanenin bir tarafının düz diğer tarafının yuvarlak olması kestanenin iyi olduğu anlamına gelse de bu kriter tek başına tercih için yeterli değildir. Kestane rengi mümkün olduğunca parlak olmalıdır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da nemli bir kokuyu kokladığınızda koklamamanızdır. Islak, nemli bir kağıt parçası gibi kokuyorsa kestanenin içi çürümüş demektir.
Kestaneyi Nasıl Tüketmeliyiz?
Çiğ, haşlanmış, püreli ya da şuruplu tarifler şöyle dursun, akla gelen ilk görüntü sanırım odun sobasında kavrulan kestanelerdir. Kestaneler bana hep çocukluğumu hatırlatır, dışarıda lapa lapa kar, annemin çizdiği en sevdiğim kestanelerle, kömür ocağında çaydanlıkta ıhlamurun yanında.
Kabuklu kestanelerin kıvrık yüzlerine bıçakla yatay bir çizik atın.
Çizilmiş kestaneleri fırın tepsisine dizin.
Tepsiyi önceden 220-230 dereceye getirdiğiniz fırına yerleştirin.
Kestaneleri 20 dakika pişirdikten sonra tüketebilirsiniz. Oldukça pratik değil mi?
Bu lezzetli ve saymakla bitmeyen yemeği özetlemem gerekirse…
Kestane, gallik ve ellagik asit gibi bir antioksidan kaynağıdır ve iyi lif, C vitamini, bakır, B vitaminleri içerir. 3 orta boy kestanenin 1 dilim ekmeğe eşdeğer olduğunu göz önünde bulundurarak günlük beslenmenizde kestaneyi dengeli bir öğün olarak tercih edebilirsiniz.
yönetici