Gazze’de soykırım yapmakla suçlanan bir devletin başbakanı, ABD Kongresi’nde 58’i ayakta olmak üzere 79 kez alkışlandı.
7 Ekim’den bu yana resmen 39 binden fazla insanı katleden bir lidere yapılan alkış, alkışlayanlar açısından insanlık tarihine önemli bir kara leke olarak geçti.
Geçmişte Adolf Hitler’i alkışlayanlar soykırımın suç ortağı olarak görüldüğü gibi, soykırım suçları Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından kabul edilen Benjamin Netanyahu’yu alkışlayanlar da bu soykırımın suç ortağı olarak görülecek. Bundan sonra Hitler’i alkışlayanların fotoğrafları Netanyahu’yu alkışlayanların yanına konulacak.
Filistin halkının sistematik olarak öldürülmesi ve aç bırakılması sürerken, tüm ahlaki, vicdani ve insani değerleri görmezden gelip Netanyahu ile aynı safta yer almak ve el sıkışmak, tarihin unutamayacağı bir eylemdir.
Bu görüntüleri izlemek insanlığın geleceği için umutsuzluğa yol açabilir. Ancak, ABD Kongresi’ndeki tek Filistinli-Amerikalı temsilci olan Rashida Tlaib’in, Kongre’nin kendisinde Netanyahu’yu savaş suçlusu ilan eden bir pankart tuttuğunu bilmek, dünyanın vicdanının temsil edildiğini göstererek bu umutsuzluğu biraz olsun hafifletiyor.
İsrail’in gerçekleştirdiği katliamlar, BM Genel Kurulu, İnsan Hakları Konseyi kararları ve gerçek anlamda bağımsız ve tarafsız bir uluslararası yargı olan Uluslararası Adalet Divanı kararlarıyla açıkça ortaya konmuştur ki, İsrail uluslararası hukuku ihlal etmiş, insan haklarına aykırı fiillerde bulunmuş ve insan onuruna yakışmayan davranışlarda bulunmuştur.
Uluslararası Adalet Divanı Başsavcılığı, Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar suçlamasıyla tutuklanmasını talep etti.
Tüm bu uluslararası hukuk kararlarına rağmen, Netanyahu’nun ABD Kongresi’ne daveti, zaten işlevsiz olan uluslararası hukuk ve kurumların tabutuna son çiviyi çaktı. Bir savaş suçlusunun daveti, ABD yönetiminin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de devam eden soykırımı açıkça desteklediğini daha da kanıtlıyor.
Netanyahu’yu alkışlayan ABD Kongresi üyeleri, soykırımcı bir devlet liderini katliamlarına devam etmeye teşvik etti ve tüm savaş suçlarının işlenmesini destekledi. Bu destek ve teşvik, soykırımı ve soykırımcılığı meşrulaştırmanın açık eylemleridir.
Batı şimdiye kadar demokrasi, insan hakları ve adalet gibi kavramları kendi kazanımları olarak gösterdi. Bu kazanımlar insanlığa ait olsa da Batılı ülkelerin yönetimleri bunların hepsini tekrar ayaklar altına aldı.
ABD’de İsrail’in Amerikan siyasetini rehin tutması hakkındaki uzun süredir devam eden iç tartışma, Netanyahu’ya yapılan son davet ve alkışlarla doğrulandı ve bu değerlendirmenin yadsınamaz bir şekilde doğru olduğunu gösterdi. Netanyahu’ya yapılan son davet ve alkışlar, ABD’nin İsrail uğruna değerlerinden ödün vermeye, başarılarını görmezden gelmeye ve yasayı çiğnemeye istekli olduğunu gösterdi.
Tarih, insanlığa zarar verenlerin istediği yönde akmamıştır. İsrail’i korumaya devam eden anlayış ve yaklaşım, dünyayı daha yaşanabilir veya güvenli bir yer yapmayacaktır.
Dünya çapında vicdanlı insanların Filistin halkına verdiği destek, gelecek için umut sunuyor. Soykırım suçunu ve faillerini alkışlayan ve koruyanlar, insanlığın vicdanında sonsuza dek mahkum edilecektir.