Başlık: Suriye Milli Ordusu’nun Menbiç’i ele geçirmesinin Türkiye’ye etkileri
Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), Fırat Nehri’nin batısındaki Tel Rıfat’tan sonra Menbiç’te de kontrolü sağladı. Bu gelişme, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturmayı hedeflediği güvenli bölgenin Fırat’ın batısında tamamlanması açısından büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Aralık’ta kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, Tel Rıfat ve Menbiç’in Halk Koruma Birlikleri’nden (YPG) geri alınmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, Türkiye’nin sınırları ötesinde yeni “terör odakları” oluşumunu engellemeye kararlı olduğunu ifade etti.
YPG’nin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD’nin arabuluculuğunda, sivillerin güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye destekli isyancı gruplarla bir ateşkes anlaşması yapıldığını açıkladı. SDG Komutanı Malum Abdi, “27 Kasım’dan bu yana saldırılara karşı koyan Menbiç Askeri Konseyi savaşçıları, bölgeden mümkün olduğunca hızlı bir şekilde çekilecektir” şeklinde konuştu.
Türkiye, PYD ve YPG’yi “PKK’nın Suriye uzantısı” olarak nitelendiriyor ve bu nedenle Menbiç’in SMO tarafından ele geçirilmesini, 2016’dan bu yana sınır ötesi operasyonlar düzenleyen Türkiye açısından güvenlik ve jeopolitik çıkarlar açısından farklı bir önem taşıyor. Türkiye, PYD ve YPG’yi Suriye’de özerk bir yapı kurmaya çalışmakla suçluyor. PYD ise bağımsızlık hedefleri olduğu iddialarını reddetmektedir. ABD, 2015’ten bu yana YPG ile IŞİD’e karşı mücadelede iş birliği yapıyor. Amerikan hükümeti, 2017’den itibaren YPG’ye eğitim ve silah desteği sağlamanın yanı sıra bu ilişkiyi “taktiksel ve geçici” olarak değerlendiriyor ve Suriye’nin bölünmesinden yana olmadığını belirtiyor.
27 Kasım’da İslamcı Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) önderliğindeki saldırılara katılan SMO, Halep yerine Tel Rıfat’a odaklandı. 1 Aralık’ta Rusya’nın az sayıda askerinin bulunduğu Tel Rıfat’ı ele geçiren SMO, ardından Menbiç operasyonuna başladı. Türk güvenlik kaynakları, 9 Aralık’ta Menbiç’in de SMO’nun kontrolüne geçtiğini açıkladı. SMO, bölgedeki bazı köyleri de ele geçirirken YPG güçleriyle çatışmaların sürdüğü bildirildi. Menbiç, Kürt gruplar için doğudaki Cezire ve Kobani kantonlarıyla batıdaki Afrin kantonunu birleştirici bir geçiş noktası olarak değerlendiriliyor. Türkiye ise bu hattın kırılmasını “terör koridorunun” engellenmesi yönünden önemli buluyor.
Menbiç ve Tel Rıfat, IŞİD’in bölgedeki varlığının sona ermesinin ardından YPG’nin kontrolüne geçmişti. Menbiç’te bir dönem Amerikan askeri birlikleri de görev yapmaktaydı. Türkiye, 2019’da Barış Pınarı Harekatı’ndan sonra ABD ve Rusya ile yaptığı protokollerle bu iki bölgeden YPG’nin çıkarılması konusunda söz almış ancak bu adımlar henüz hayata geçirilemedi.
2019’da ABD ile iki ayrı protokol imzalayan Türkiye, bu anlaşmalarla YPG’nin Türkiye-Suriye sınırından en az 32 kilometre geri çekilmesini ve bu alanda bir güvenli bölge oluşturulmasını sağlamayı hedeflemişti. Tel Rıfat ve Menbiç’in SMO’nun kontrolüne geçmesi, Türkiye açısından Fırat Nehri’nin batısında fiili bir güvenli bölge oluşturulmasında önemli bir gelişme olmuştur. Böylelikle Menbiç’ten Cerablus, Azez, Afrin, Tel Rıfat ve İdlib hattından Antakya’ya kadar olan sınır bölgesi Türkiye açısından güvenli bir hale geldi.
Fırat’ın doğusunda ise Türkiye, arzuladığı güvenli bölgeyi tam olarak oluşturabilmiş değil. Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekatı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Resulayn ile Tel Abyad arasında kalan yaklaşık 120 kilometrelik sınır hattını denetimi altına almış durumda. Ancak bu bölgenin doğusunda ve batısında YPG’nin varlığı devam ediyor. Fırat’ın doğusunda IŞİD’le mücadele ise sürüyor ve ABD’nin bölgede yaklaşık 900 askeri mevcut. Ayrıca, IŞİD mensuplarının tutulduğu cezaevleri ile ailelerinin barındığı kampların çoğu da bu alanda bulunuyor. Türkiye, 2019’dan bu yana bu bölgede büyük çaplı bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirmemiştir.