Başlık: Suriye Milli Ordusu’nun Menbiç’i Ele Geçirmesi Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?
Kaynak: Getty Images Yazan: BBC Türkçe Unvan: Ankara 10 Aralık 2024 Güncelleme: 11 Aralık 2024
Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), Fırat Nehri’nin batısında Tel Rıfat’tan sonra Menbiç’te de kontrolü ele geçirdi. Bu gelişme, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturmak istediği güvenli bölgenin Fırat’ın batısında tamamlanmış olması açısından son derece önemli. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Aralık’ta kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Tel Rıfat ve Menbiç’in Halk Koruma Birlikleri’nden (YPG) geri alınmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti. Erdoğan, Türkiye’nin sınır ötesinde yeni “terör odağı” oluşumlarına karşı kararlı olduğunu vurguladı.
YPG’nin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD’nin aracılığıyla “sivillerin güvenliğini sağlamak” amacıyla Türkiye destekli muhalif güçlerle bir ateşkes anlaşması yaptığını duyurdu. SDG Komutanı Mazlum Abdi, “27 Kasım’dan bu yana saldırılara direnen Menbiç Askeri Konseyi savaşçıları, en kısa sürede bölgeden çekilecek” dedi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Menbiç ve çevresinde yaşanan üç günlük çatışmalarda 218 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. YPG, Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı kanadı olarak biliniyor. Türkiye, PYD ve YPG’yi “PKK’nın Suriye kolu” ve “terör örgütü” olarak tanımlıyor. Bu doğrultuda, Menbiç’in SMO’nun kontrolüne geçmesi Türkiye için güvenlik ve jeopolitik çıkarlar açısından özel bir öneme sahip.
Türkiye, PYD ve YPG’yi özerk bir yapı kurma çabasında olmakla suçlarken, PYD bu bağımsızlık hedefi iddialarını reddediyor. ABD, 2015’ten bu yana YPG ile IŞİD ile mücadele kapsamında işbirliği yapıyor ve 2017’den itibaren YPG’ye eğitim ve silah desteği sağlıyor. Ancak Amerikan yönetimi, YPG ile olan ilişkisini “taktiksel ve geçici” olarak nitelendiriyor ve Suriye’nin bölünmesine karşı olduğunu belirtiyor.
Suriye’deki IŞİD varlığı sona erdiğinde YPG, Menbiç’te kontrolü ele almıştı. Menbiç, doğudaki Cezire ve Kobani kantonları ile batıdaki Afrin kantonunun birleştirilmesi için stratejik bir geçiş noktası olarak önem taşıyor. Türkiye ise bu hattın kırılmasını “terör koridorunun” engellenmesi için kritik buluyor.
2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türkiye, ABD ve Rusya ile gerçekleştirdiği protokollerde bu iki bölgeden YPG’nin çıkartılmasını sağlamayı hedeflemiş, ancak bunu başaramamıştı.
Türkiye, 2019’da Ağustos ve Ekim aylarında ABD ile iki ayrı protokol yapmıştı. Bu anlaşmalarla YPG’nin Türkiye-Suriye sınırından en az 32 kilometre güneye çekilmesi ve bu bölgeye “güvenli bölge” kurulması sağlanmaya çalışılmıştı. Tel Rıfat ve Menbiç’in SMO’nun eline geçmesiyle Türkiye için Fırat Nehri’nin batısında fiili bir güvenli bölge oluşturulmuş oldu. Bu durum, Menbiç’ten başlayarak Cerablus, Azez, Afrin, Tel Rıfat ve İdlib hattından Antakya’ya kadar olan sınır hattını Türkiye açısından güvenli hale getirdi.
Fırat’ın doğusundaki durum ise daha karmaşık. Türkiye, bu bölgede istediği güvenli bölgeyi tam olarak oluşturamamış durumda. Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri, Resulayn ile Tel Abyad arasındaki yaklaşık 120 kilometrelik sınır hattını kontrol ediyor. Ancak bu bölgenin doğu ve batısında YPG varlığı devam ediyor. Fırat’ın doğusunda IŞİD ile mücadele sürerken, ABD’nin bölgede yaklaşık 900 askeri bulunuyor. Ayrıca, IŞİD militanlarının tutulduğu cezaevleri ile ailelerin ikamet ettiği kamplar da bu bölgede yer alıyor. Türkiye, 2019 sonrasındaki dönemde bu bölgede büyük ölçekli bir sınır ötesi operasyon düzenlemedi.